Her türlü olumsuzluğa karşı sabırlı ve vakur duruş

Hasbihal

altİnsanlık tarihi nice garip olay ve şahısların ibret dolu maceralarının şahididir. En güzeller de orada kayıtlıdır, en çirkinleri de. Bu büyük kayıtlı kitabın mahkemesi haşirde açılıp hesap o zaman görülecektir.

İmansızlık başta olmak üzere; Dünyevilik, Firavunluk, deccalizim, süfyanlığın şiarı olan; zulüm, işkence tahakküm, zorbalık, hukuksuzluk, kabalık, nezaketsizlik, barbarlık, intikam, hırs, cimrilik, hile, aldatma, çalma, yalan, baskı, nefret, zift gibi karanlık sayfalar ve haşaratın mağaraların mahfilleridir.

İman başta olmak üzere, İlâhiliğin, nübüvvetin, Semaviliğin nişanesi olan; Sıdk, adalet, hak, hukuk, rahmet, şefkat, merhamet, dostluk, fazilet, yüksek ahlâk, yardım, hürmet, fedakârlık, cömertlik, vicdan da, süt gibi beyaz, zemzem gibi kudsi ve berrak, miski amber gibi davranışlar da dua ve takdirin deryası ve mahzendir.

Bu yalancı dünyada birçok büyük hesap görülmeden ebediyete aktarılıyor. Esas hesap orada görülecek. Burada ancak küçük hesaplar görülüyor.

Asrın manevi hastalıklarına teşhis ve çözüm getiren Hz. Bediüzzaman bu asrı tarif eden ifadelerinin birinde: “Helâket ve felâket asrı!” tabirini kullanır. Bu derin manayı ona dedirten çektikleri ağır ızdıraplardır. O dehşetleri bizzat yaşamadan ve kaynağına inmeden manasına erişmeden olayı kavramak çok zor.

Geçenlerde bir derste; On Altıncı Mektubun Zeyli okunurken, bahiste geçen ifadeler bu defa ruhumda farklı bir yankılanma yaptı. Hayalen Barla’da Nurların telif zamanına gitmeye çalıştım. Üstadın şahsına yapılan baskı ve zulümleri, o zamanın şartları ve dehşetli şahıslarını, Hz Üstadın bunlara karşı duruş ve tavrını bütün mana ve anlamlarıyla kavramaya ve yaşamaya çalıştım. Üstadın o zamanki irade ve idarenin kendisine reva gördüğü muameleleri bütün çıplaklığıyla tespit edip tarihe mal ettiğini hissettim. Bu tespit ve yaşadıklarına rağmen otoriteye karşı asla bir menfi tutumu olmadığını, aksine müthiş bir kadere teslimiyeti ve prensipli, vakur ve samimi duruşunu bu defa çok daha dikkatle anlamaya çalıştım.

Bölümden anlamlı, ibretli ve dehşetli halleri kısa da olsa bir tahlil ve şerh yapmaya çalıştım. Birlikte paylaşmaya çalışalım.

Dört sahifelik bu bölümde resmi sorumlu kişilerin eliyle Üstada, “otuz, (30)” çeşit baskı ve zorlama olduğunu çıkardım. Bunların birçoğu katlanılacak gibi değil. Ama bir inayeti İlâhiye var. Birlikte bakalım.

 

BARLA HAYATINDA BEDİÜZZAMANA YAPILAN BASKI İŞKENCELER (16. MEKTUP ZEYLİNDEN)

1. Her türlü azâba düçar etmek. (“Ben de bu azâba müstehakım deyip sükût ediyordum.”)

2. Barla’nın bir mahallesi olan Bedre’de birkaç günlük hava değişimine müsaade etmemek.

3. Barla’nın dağında bir iki gece kalmaya müsaade etmemek.

4. Ders yapmaktan men etmek.(Ruslar bile esir kampında beni dersten men etmediler.)

5. İşkenceli ve sebepsiz esaret altına almak.

6. Dindar olmasından dolayı,  bazılarının zındıka hesabına, bilerek veya bilmeyerek azap vermesi.

7. Resmi memurların, odasının yanından geçtikleri zaman bile, asla görüşüp halini sormamaları.

8. Dost görünenler içinde çok münafıkların var olması.

9. İmanlarını kurtarmaya çalıştığı dost ve dindar tarafından sebepsiz, altı sene esir hayatı yaşatılması.

10. Cemaat sevabından mahrum etmek için imamlık yapmasına mani olunması.

11. Çevreyle haberleşmesine hiçbir şekilde müsaade edilmemesi.

12. En yakınındaki daimî cemaati ve kardeşlerinden üç adama dahi imamlık etmesinin kabul edilmemesi.

13. Dünyaya çalıştıkları halde, dünyanın işini dahi bilmemeleri, divaneler gibi hükmetmeleri.

14. Barla’da edepsiz ve ahlâksız edip köyün toplum hayatını zehirleyenlere iltifat edip takdir edilmesi.

15. Hiç sebepsiz, âciz, garip bir adamı vehimle, binler adam kuvvetinde hayal edilip kayıt altına alınması.

16. Bazı kimselerin düşmanlıktan değil vehimlerinden kendisinden kaçmaları.

17. Af edilmeyecek bunca canileri af ederken kendisine tam zulüm ve baskının yapılıp herşeyden men edilmesi.

18. Her fırsatta üstadı incitmek. (Elbette onlarla mahkeme-i kübrâda görüşecek.”)

19. Bu kadar işkence ve baskıya hiçbir sebeb gösterilememesi? Yapılanların karşılığının hiç olmaması.

20. Camisinde imamlık yapmasına müdahale edilmesi. (Ruslar imamlık yapmasına müdahale etmediler,

21. Köyde birisinin hakkında iyi demesine, nezaret eden memurun kıskanıp kızması.

22. Kâfir Rus’un ona çektirmediğini burada daha ağırının çektirilmesi.

23. Memurların amirlerinden iltifat görmek için üstadı tâciz etmeleri.

24. Bütün işlerinde nifak, fitne ve münafıkane şeyleri yapmaları. Münafık kâfirden daha şiddetlidir.

25. Nüfuzunu kırmak için vicdansızcasına tedbirler alınması.

26. Acayip bir evhamla Üstaddan kaçınılması.

27. Ruslar esirken adam kesen gaddar nazarıyla baktıkları halde, dersten men etmemeleri.

28. Rusya esir kampında üç sende çektiği zahmet ve sıkıntıyı, burada üç ayda çektirmeleri.

29. Vesikası olduğu halde, hattâ odasındaki hususî dersinden bile men edilmesi.

30. Vesikası olduğu halde, kendi tamir ettiği ve dört sene imamlık ettiği mescidinden men edilmesi.

Bu yukarıdaki noktalara dikkat edilirse hep tespittir. Kimseyi suçlama ve ya hedef gösteme yoktur. Aşağıdaki konularda ise bu tespitlere karşı nasıl duruş sergileneceği vardır.  Bir de onlara bakalım.

BÜTÜN BU OLUMSUZLUKLARA KARŞI ÜSTADIN BİR DURUŞU VAR. BU PARÇADA KONUDAKİ TESPİTLERİMİZ DE ŞUNLAR:

İŞKENCELER (16. MEKTUP ZEYLİNDEN)

1. Ehli dünyanın işine karışmadığı için, onların değil kaderin mahkûmu görüp müracaat etmemesi.

2. Tam bir tevekkülle kaderin mahkûmu, olduğunu idrak edip,  “O’na karşı kusurum var” deyip teslim olması

3. Ehli dünyanın dünyasına karışmıyorum, onlar da benim âhiretine karışmasınlar. Karışsalar da beyhudedir! Duruşu.

4. “Bu dünyanın çabuk değişen bir misafirhane olduğunu yakinen iman edip bilmesi.” Ve duruşu!

5. Neşrettiği iman nurlarıyla müsbet fen ve tabiat dedikleri batıl inançları, kalelerini yıkması.

6. Bütün Avrupa dinsizlerine karşı İman konusunda geriye bir adım atmayıp mağlûp olmaması.

7. “Dünyaları başlarını yesin! Ne yapsalar mahkeme-i kübrâda onlarla muhakeme olacağım” duruşu.

8. Kader: “Ey riyakâr, bu müracaatın cezasını çek!” Diyeceği için ehli dünyaya müracaat etmemesi.

9. Kur’ân’a ait dellâllığından ve iman kuvvetinden gelen itikadının elli bin nefer değil, elli milyon kuvvetinde olduğunu!  Haykırması.

10. Misafirhane sahibinin rahmetinin yar olmasıyla herkes ve her şeyin yar!, Değilse, her yerin kalbe dar ve herkese düşman olması hakikati.

11. Eski Said, ehli dünya ile konuşurdu. Yeni Said ise, ehl-i dünya ile konuşmayı mânâsız görüyor.

12. Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dâvâ etmek ve onlara müracaat etmek bir haksızlık ve hakka karşı bir hürmetsizlik olduğundan, haksızlığa karşı hürmetsizlik etmek istememesi.

13. “Onlara müracaat ettikçe; âdil olan kader-i İlâhî, beni onların zalim eliyle tâzip edecektir!” itikadı.

14. Zihniyeti peşin ve belli olan bir hükümetin memurlarını merci tanıyıp müracaat etmenin akıl kârı olmadığını, aksinin beyhude bir zillet! Olacağını tespit edip ona göre davranması.

15. Kur’ân-ı Hakîmin kuvvetiyle, bütün dinsizlere ve bütün Avrupa’ya meydan okuması.

16. Bâki kalınamayacağı vatan için beyhude çabalamanın bir şeye yaramayacağı.

17. Memurun vazifesinin, toplum huzurunu bozanları önlemek ve iyilere yardım etmek olduğu.

18. Zindanda cani bir adamın bile, vazifeli memur olanlarla her zaman görüşebileceği tespiti.

19. Bana karşı olanlar, dindarlığımdandır; kader ise, diyanette ve ihlâsta noksanımdan beni sıkıyor.

20. İnançsızların en büyük dinsiz filozoflarını hayvandan aşağı düşürdüğünün itirafı.

21. İnançlı bir insan için, hakikî vatanın her yer olduğu tespiti.

22. Takdir-i Hüdânın kuvve-i bâzû ile dönmeyeceği hakikati.

23. Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, Ehl-i dünyanın hükmü var, şevketi var, kuvveti varsa, Kur’ân’ın feyziyle, hâdiminde de, Yanılmaz kalbi, sönmez nuru vardır. Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır. Şaşırmaz ilmi, susmaz sözü vardır,

Aşağıdaki maddelerde genel anlamdaki hayati prensipler ve tespitlerdir.

ÜSTADDAN GENEL PRENSİPLER  05.02.18  İŞKENCELER (16. MEKTUP ZEYLİNDEN)

1. Bilerek veya bilmeyerek, zındıka hesabına, benim dine bağlılığımdan beni sıkıyorlar. Öyleyse, onlara müracaat etmek, dinden pişmanlık göstermek ve meslek-i zındıkayı okşamak demektir.

2. Böyle vaziyette bir adam, Cenâb-ı Haktan başka kime müracaat eder?

3. Ehemmiyetsiz bir ihtiyacıma cevab-ı red verenlere nasıl müracaat edilir?

4. Fevkalkanun muamele edenlere kanun namına müracaat mânâsız olur.

5. Hâkim, kendi müddei olsa, elbette ona şekvâ edilmez.

6. Menfiler (Sürgün kanunu) kanunuyla bana muamele edilmedi.

7. Zalimlere, müracaat edilse, zillet içinde faydasız bir tezellül olur.

8. Müracaat kanun dairesinde olur. Hâlbuki bana karşı muamele keyfî ve kanunsuzdur.

9. Zulmedenlere müracaat etmek, dinden pişmanlık göstermek ve meslek-i zındıkayı okşamak demektir.

Kuvvetli bir iman ve itikadın göstergesi olan bu aşağıdaki maddeler de nefis muhasebesi ve tevekkülün zirvelerine işaret eden gerçek hakikatlere manzumesidirler.

ÜSTADDAN TESPİT VE İTİRAFLAR 05.02.18 İŞKENCELER (16. MEKTUP ZEYLİNDEN)

1. “Ben de bu azâba müstehakım!” deyip sükût etmesi.

2. “Bu dostlarım içinde çok münafıklar var”.” müthiş tespiti.

3. “Ben işkenceli ve sebepsiz esaret altına alanlara yardım ettim” itirafı..

4. “Beni nezaret altına alan memur, kabir kapısına gelen, misafir bir ihtiyar adama, Lâilâhe illlallahın manasını izah etmeme tahammül edemedi.” Ne kadar bir baskı ve zulüm!

5. Esarette Rus kumandanı benim dersimi dinledi, siyasi ders zannetti, sonra izin verdi.

6. “Böyle vaziyette bir adam, Cenâb-ı Haktan başka kime müracaat eder?”

7. “Demek hizmetim hâlis, lillâh için olmamış ki, aksülâmel oluyor; siz, ona mukabil her fırsatta beni incitiyorsunuz. Elbette mahkeme-i kübrâda sizinle görüşeceğiz.” Kendini suçlaması!

8. “Esaretten geldikten sonra, Hutuvât-ı Sitte gibi eserlerimle kendimi tehlikeye atıp, İngilizlerin İstanbul’a tasallutu altında onların başlarına vurdum.” Vatan ve millet için yapılan büyük iş!

9. “Harb-i Umumîde gönüllü alay kumandanı olarak iki sene çalıştım, çarpıştım. Ordu Kumandanı ve Enver Paşa takdiratı altında, kıymettar talebelerimi, dostlarımı feda ettim. Yaralanıp esir düştüm.”  Vatan ve millet için yapılanlar ve bunu yapana reva görülen hakaretler!

10. “Ben ehli dünyaya müracaat ettikçe; âdil olan kaderi İlâhî, onların zalim eliyle tâzip edecektir.”  İtirafı.

11. “İmanlarının kurtulmasına ve saadet-i ebediyesine hizmet ettiğim insanlar bana yardım cezasını böyle veriyorlar.” Ne acı bir imtihan ve sabır!

12. Ordu Kumandanı ve Enver Paşa takdiratı altında, kıymettar talebelerimi, dostlarımı feda ettim.

13. “Ehl-i dünyanın zalim eliyle beni tâzip ediyor.” Kadere tam teslimiyet.

Böyle bir dünya, böyle bir geçmiş zaman, böyle bir idare ve memurlar, halk ve böyle bir “NUR KAHRAMANI ÜSTAD, NUR DAVASI VE NUR TALEBELERİ.!

Cenabı Hak ahir zamanın fitnelerinden başta cemaatimizi ehli imanı muhafaza etsin Amin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*