Herakleios (575-641)

Bizans’ın ünlü imparatorlarındandır. Ülkeyi kötü yöneten Phokas’ı devirerek tahta geçmiştir. İstanbul’a gelip kral olması halk tarafından sevinçle karşılanmıştır. Ülkeyi çok kötü bir durumda iken devralmış ve çok önemli reformları gerçekleştirerek, önemli başarılar elde etmiştir. Peygamber Efendimizin (asm) İslam’a davet ettiği liderlerdendir. Davet karşısında hürmetkar davranıp, inandığını ima etmekle beraber, saltanatı kaybetme korkusuyla imanını izhar etmemiştir.

 

 Risale-i Nur’da Herakl ve Kayser isim/ünvanıyla kendisinden söz edilmekte, İsa Aleyhisselam’ın Hazreti Muhammed’ten haber verdiğini itiraf ettiği hatırlatılmaktadır.

Herakleios için kullanılan Kayser ifadesi, Arap kaynakları tarafından Bizans imparatorları için kullanılan bir unvandır. Aslı Kaisar olan kelime, Arapça’ya geçtikten sonra kaynaklarda Kayser olarak kullanılmaya başlanmıştır. Arap kaynaklarında Bizans imparatorları için Kayser, Rum Kayseri gibi unvanlar kullanılırken, Sasani hükümdarları için Kisra, Habeş hükümdarları için Necaşi ve Mısır genel valileri için de Mukavkıs unvanları kullanılmıştır. Dolayısıyla bunlar isim olmayıp, genel olarak verilen unvanlardır. Bundan dolayı Herakleios ismi zikredilmeden, Rum Kayseri olarak da kendisinden söz edildiği görülmektedir.

Herakleios, 575 yılında Kapadokya’da doğdu. Kendisi ile aynı ismi taşıyan Kartaca genel valisinin oğlu olarak dünyaya geldi. Büyüdükten sonra ülkenin idaresini ele geçirmek için harekete geçti. 602-610 tarihleri arasında tahtta olan Phokas ülkeyi çok kötü yönetiyordu. Herakleios, krala karşı ayaklandı. Başta Mısır birlikleri olmak üzere kendisine katılan Kuzey Afrika birlikleri ile oluşturduğu deniz gücünü İstanbul önlerine gönderdi. Patrik Sergios ve Yeşiller Partisi tarafından desteklenmesi, tahtı ele geçirmesini kolaylaştırdı. İstanbul’a gelmesinden sonra halk tarafından da kurtarıcı olarak selamlandı. Patrik tarafından taç giydirilerek tahta çıktı. Phokas da idam edilerek heykelleri ortadan kaldırıldı.

Herakleios, tahta çıktığında devletin durumu çok kötü idi. Ezeli rakipleri olan Sasaniler, aralarında Kudüs’ün de bulunduğu önemli şehirlerini ele geçirmeye başlamışlardı. Diğer taraftan Balkanlar üzerinden yapılan Slav-Avar akınları da ülkeyi çok zor durumda bırakmıştı. Birçok eyalet akınlar sonucu tahrip edilmişti. Ülke içinde de idari mekanizma çökmüş, ordu da işlemez haldeydi. Hazine de boşalmıştı.

Herakleios’un krallığının ilk yıllarında da Sasani saldırıları devam ettiği için bunlarla uğraşmak zorunda kaldı. Bu arada Mısır da kaybedildi. Saldırılar İstanbul’u dahi tehdit eder hale gelince başkenti değiştirip Kartaca’ya taşımayı düşündüyse de patrik ve halkın karşı çıkması üzerine bundan vazgeçti. İki cephede savaşmanın imkânsız olduğunu görünce 619 yılında Avarlarla anlaşma yaptı. Ordusunu da düzene soktuktan sonra Anadolu’ya sefere çıktı. 622-26 yılları arasında Sasaniler üzerine üç sefer düzenledi. 623 yılında İran’ın kutsal şehri Gence’yi ele geçirince İran hükümdarı kaçmak zorunda kaldı. Buradaki Zerdüşt mabedi tahrip edildi. Daha önce Sasaniler Küdus’ü tahrip ettikleri için, Bizanslılar da burayı tahrip ettiler. Bir süre daha bu bölgede savaş devam ederken, Avarlar büyük bir ordu ile İstanbul’u denizden ve karadan kuşattılar. Ancak, gösterilen direniş karşısında yenilip geri çekilmek zorunda kaldılar. Bunun üzerine Herakleios geri dönmeyerek Sasanilerle savaşmaya devam etti. Bir süre sonra Sasani hükümdarı II. Hüsrev mağlup oldu. Mağlubiyeti saltanatının da sonunu getirdi. Tahtından indirilip öldürüldü. Yerine geçen oğlu Bizanslılarla barış yaptı. Sasaniler daha önce ele geçirdikleri toprakları geri vermek zorunda kaldılar.

Bizans-Sasani savaşları Müslümanlar tarafından da ilgiyle izlenmekteydi. Müslümanlar, Semavi dine inanan Bizanslıların galip gelmesini arzu etmekteydiler. Çünkü, Ateşperestlerin ilk başlardaki galebeleri Mekkeli müşriklerin hoşuna gitmekte, bu durum da Müslümanları rahatsız etmekteydi. Müşrikler, “Eğer Allah, sizin dediğiniz gibi yegane galip olsaydı, ehli kitaptan olan Bizanslıları üstün getirirdi” diyerek şımarmaya başlamışlardı. Bir süre sonra nazil olan Rum Suresi, Bizanslıların birkaç yıl içinde galip geleceklerini, müminlerin Allah’ın yardımıyla sevineceklerini, Allah’ın dilediğine yardım ettiğini ve mutlak güç sahibi olduğunu haber verdi (1-5 Ayetleri). Nitekim bir süre sonra savaşın seyri değişmeye başladı ve Bizanslılar kesin bir üstünlük sağladılar.

Herakleios, savaş meydanında kazandığı önemli başarılardan sonra ülkede önemli reformlar gerçekleştirdi. İdarede yaptığı değişikliklerle valilerin iktidarına son vererek memuriyetler ihdas etti. Toprak yönetiminde küçük köylüler lehine değişiklikler yaptı. Orduya asker temini, vergi toplama işini güvence altına aldı. Latince olan resmi dilin yerine Grekçe’yi geçirdi. Kendisi de daha önce kullanılan Latince unvanları bırakıp, Basileos unvanını kullanmaya başladı. Bu dönemde devlet yönetiminde kilisenin etkisi önemli ölçüde arttı. Yeniden açılan yüksek okul kiliseye bağlandı. Kilise devlet işlerinde söz sahibi oldu. Siyasetin yanı sıra kültürel alanda da etkisi arttı. Kral, dini inançlardaki farklılıkları ortadan kaldırmak istediyse de başarılı olamadı.

Herakleios, iki kez evlendi. İlkinde evlendiği eşi Fabia Eudokia genç yaşta öldü. İkinci evliliği halkın büyük tepkisine sebep oldu. Yeğeni (kız kardeşinin kızı) Martina ile yaptığı evliliği şiddetli tepkilere sebep oldu. Bu evlilikten doğan dört çocuğunun ölmesi, ikisinin de sakat olması Allah’ın bir cezası olarak yorumlandı. Martina’nın oğullarından bir tanesinin veliaht yapılması girişimi de büyük tepkilere sebep oldu. Herakleios’un vasiyetine uyularak, iki oğlu birden imparator ilan edilmekle beraber, Martina’nın anne imparatoriçeliği kabul edilmedi. Heraleios, 641 yılında vücudu su topladığından hastalandı ve acılar içinde öldü.

Herakleios’un kral olduğu yıllar, İslamiyet’in zuhuru ve yayılışı ile aynı zamana rastlamaktadır. Bölge hükümdarlarına mektup gönderip İslam’a davet eden Peygamber Efendimiz (sav), Dıhye aracılığıyla Herakleios’a da davet mektubu yolladı. Elçiler kral tarafından iyi karşılandı. Ebu Süfyan’dan, Peygamber Efendimiz ile ilgili muhtelif sorulara aldığı cevaplar, elçinin izahları ve davet mektubu kendisi için yeterli derecede bilgiyi sağladı. İncil’de yer alan Peygamber Efendimiz ile ilgili bilgilere de vakıf olan Herakleios, son Peygamberi tasdik etti. Ancak, kendisi iman ettiğini açıklamadan evvel Dıhye’yi meşhur rahipleri Dağatır’a gönderdi. Dağatır, İslamiyet’i kabul ettiğini açıklayınca şehit edildi. Bu olaydan sonra zaten çekinmekte olan ve saltanatının elinden gideceğine inanan Herakleios, zahiri olarak iman etmedi.

Risale-i Nur’da, kendi kitaplarında Peygamber Efendimizin vasıflarını görüp iman edenler arasında Herakleios’un da ismi zikredilmekte ve “Evet, İsâ Aleyhisselâm, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan haber veriyor” mealindeki sözlerine yer verilmektedir (Mektubat, s. 164). Ancak, söz konusu ifadeleri kullanmasına rağmen dünya saltanatı için imanını izhar etmediği de hatırlatılmaktadır (Mektubat, s. 165). Ayrıca, davete hürmetkar davranmasından ötürü saltanatının devam edip mahvolmadığı, buna karşılık Sasani hükümdarının saltanatının paramparça olduğuna da dikkat çekilmektedir (Mektubat, s. 147).

İslam-Bizans ilişkileri bir süre sonra bozulmaya başladı. Peygamber Efendimizin Busra valisini İslam’a davet etmek üzere gönderdiği elçisinin Hıristiyan Gassani emiri tarafından kendi topraklarından geçtiği sırada şehit edilmesi iki devlet arasında savaşa sebebiyet verdi. İki ordu ilk defa 629 yılında Mute’de karşı karşıya geldi. Üç bin kişilik İslam ordusunun yüz binden fazla Bizans ordusuyla savaşmasından sonra üç kumandan şehit düşünce geri çekildi. Daha sonra Peygamber Efendimizin başında bulunduğu İslam ordusu harekete geçip Tebük’te karargah kurdu. Herhangi bir savaş olmadan önce, Dıhye tekrar Herakleios’a gönderilerek bir kez daha İslam’a davet edildi. Karşılıklı olarak elçi gönderme devam etti.

Bizanslılarla Araplar arasında daha önceden de çatışmalar olmuş ancak, Arap akınlarından pek bir netice elde edilememişti. Bu dönemdeki gelişmelerin de benzer şekilde neticeleneceğini sanan Herakleios’un ilk çarpışmaları pek fazla önemsemediği sanılmaktadır. Peygamber Efendimizin son zamanlarında Arabistan’ın fethini tamamlayan İslam orduları, daha sonraki on yıl içinde Kudüs, Filistin, Suriye ve Mısır’ın içinde bulunduğu çok geniş toprakları fethettiler. Halid bin Velid’in komutasındaki Müslümanlar Ecnadeyn Savaşında (634) Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattılar. Daha sonra Bizans orduları Mercüssuffer ve Mercürrum savaşlarını da kaybettiler. 636 yılında yapılan Yermük savaşında da Bizans ordusu başkumandanını kaybettiği gibi ağır bir yenilgi de aldı ve Suriye ellerinden kesin olarak çıktı. Bundan sonra Herakleios’un aldığı tedbirler de her hangi bir netice vermedi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*