Her gün yeni bir ‘haşir’dir

Şenköy okumalarımız, bize her şeydeki haşri gösteriyor. Herkesin okuduğu kitap ‘haşir’ olunca, her şeye haşir gözüyle bakmaya başlıyoruz. Yeni bir yıl, yeni bir ay, yeni bir gün, yeni bir kitap, yeni bir adım ve yeni bir nefes; işte her biri ‘yeni bir haşir’.

İmanlı haşirler… İmanlı olunca bütün gelişmeler, bütün zamanlar nuranîleşiyor. İşte gerçek diriliş bu. İmanlı geçen zamanlar bir yeni diriliştir, gerçek diriliştir.

Şenköy okuma programımızda okuduğumuz ‘Haşir Risalesi’, güneşin doğuşuna, yol kenarındaki sarı çiçeğe, kırmızı gelinciğe, kelebeğe, serçe kuşlarının cik ciklerine, meyve ağaçlarına bakışımızı değiştirdi.

Ömrümüze de bir haşirler silsilesi gözüyle bakmayı öğretti.

Bebeklikten çocukluğa, çocukluktan gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa doğru yaşanan geçişlerin her biri bir ‘haşir sayfası’. Bu dönemlerin her biri bir diriliş, her biri bir uyanış.

Okuduğumuz satırlar bize, muhasebeyi, yeniden dirilmeyi, hesap gününü hatırlatıyor.

Program içerisinde, özel okumalarımız var. Her özel okumamızda, okuma tamamlandığında kimin hayatında ne gibi ‘meyve cümleler’ oluşmuşsa, o cümleleri birlikte paylaşıyoruz. İşte bu meyve cümlelerden bir kaçı;

‘Elbette şu dikkatli hıfz ve muhafaza elbette bir muhasebe içindir.’

‘Perde arkasında muhteşem bir Rububiyet var.’

‘Giden gelmez, gelen gider.’

‘İnsan, ipi boğazına sarılıp, istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır; belki, bütün amellerinin suretleri alınıp yazılır ve bütün fiillerinin neticeleri muhasebe için zaptedilir.’

‘Bir mahkeme-i kübra var.’

Evet, işte bu cümleleri yazarken bile muhasebe hakikati işliyor. Amel defterimize, anbean, aldığımız nefesler adedince, sözlerimiz, davranışlarımız, niyetlerimiz, mimiklerimiz, hayallerimiz, kaydediliyor.

Düşünün ki, hayallerimizin bile sınırsızcasına bırakılıverilmesi diye bir şey olamaz.

Artık okuma programlarımızda, ‘spesifik okumalar’a geçiyoruz. Her programda, bir konuyu etraf-ı erbaasıyla ele alıyoruz. O konu dem ve damarlarımıza siniyor. O konuyla görmeye, o konuyla işitmeye ve o konuyla algılamaya başlıyoruz.

Her okuma programında bir konu gündeme geliyor ve zaman onun etrafında geçiyor. O konuyu talim ediyoruz. O konu etrafında O’nu görüyor, O’nu işitiyor, O’nu teneffüs, tefekkür ediyoruz.

Haşir konusu üzerinde yoğunlaşınca, gördüklerimiz, işittiklerimiz, aklettiklerimiz bize ‘haşri’ hatırlatıyor. Şenköy’ün çiçekleri, cennet çiçeklerini; Şenköy’ün meyveleri Cennet meyvelerini hatıra getiriyor.

Kurumuş ağaçlardan, yeni bir dirilişle uyanmış tabiata baktığımızda her şey bize, bir ince san’atı, bir dakik nakşı ve bir derin ilmi, bir yüce kudreti gösteriyor. Onun için okuma programlarının dağlarda, taşlarda, tabiatın tabiî hali içerisinde olması hakikaten anlamlı.

Zaten böyle bir yüklenme ile sosyal hayatın içine girildiğinde haliyle insan sahabe misal nerede, nasıl hareket etmesi gerektiğini de daha iyi öğreniyor ve uyguluyor.

Emin olabilirsiniz ki, gençlerin böyle programlardaki geçen zamanları onların gelecek çok zamanlarına hükmediyor. Fani bir gençlikte ebedî bir gençliği kazanmak böyle faaliyetlerle gerçekleşecek olsa gerektir.

Şimdi program yaptığımız Şenköy’de, san’at-ı İlâhî olan çiçekler, birer vagon gibi mevsim be mevsim hazine-i rahmetten taşınan meyveler henüz taptaze. Gökyüzünün büyüleyen süsü gece buralarda daha bir etkileyici, aldığımız nefes buralarda daha bir hoş nimet, sıhhat, buradan dönerken gençlerimizle geldiğimiz gibi dönmeyeceğimiz açık.

Burada her şey, kendini zişuurlara okutturan bir ilânname gibi.

‘Evet, kemik gibi bir kuru ağacın ucundaki tel gibi incecik bir sapta; gayet münakkaş, müzeyyen bir çiçek ve gayet musanna ve murassa bir meyve, elbette gayet san’atperver mu’cizekâr ve hikmettar bir Saniin mehasin-i san’atını zişuura okutturan bir ilânnamedir.’

Bizim istifademiz sizin de istifadeniz demektir. Bizdeki gelişme sizdeki gelişme de demektir. Onun için gençlere duâ edin lütfen. Program yürütücüsü Şükrü Hocamızın kitabı elinde açık olduğu halde kurduğu cümle tam da konumuzu özetler nitelikte idi; ‘Okumazsan canın sıkılır.’

Evet, okumak, hayattır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*