Herkes Said Nursî’den ve Risale-i Nurlar’dan bahsediyor

“Cenab-ı Hakk’ın hikmetinden sual o-lunmaz!” derdi büyüklerimiz. Gerçekten de öyle. Bir bakıyor-sunuz, hiç ummadığınız hadiselerle karşılaşı-yorsunuz. Kader, ağlarını öyle bir örüyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. Şu son zamanlarda meydana gelen hadiseler bunun canlı birer misalidir.

Daha önceki birkaç yazımızda temas ettiğimiz gibi, “aklı başında hiçbir ehl-i imanın tasvib etmeyeceği bir şekilde birbiriyle cidâle giren iki grubun tesadümünden bir hakikat açığa çıkıyor. O da; yıllarca yok sayılmaya, gölgelenmeye, perdelenmeye, sahtekârlıkla göz boyanmaya çalışılan Said Nursî ve Risale-i Nur hareketinin, bir şekilde herkes tarafından bahsedilen bir hakikat olmaya başlamasıdır. Zaten bu hakikat,  neredeyse bir asırdır bu toprakların, bu vatanın değişmez bir hakikatiydi ama  göz ardı edilmeye çalışılıyordu.

Muhatap olduğumuz birçok kişi, “yahu biz sizleri onlardan biliyorduk, demek farklıymışsınız” demeleriyle, bizim neyyar olan hakikatimizin, nasıl müşabih olanlarca gölgelendiğini daha iyi idrak ettik. Bir çok insan asrımızın imamı Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini daha yakından, gerçekten tanımaya başladılar. Hele ismini yeni duyanlarda bu merak, daha bir başka şekilde kendini gösterdi. İşte Rabbimizin hikmeti, öyle-böyle, birileri; şahsî veya siyasî ikballerine payanda yapmaya çalışsalar da, daha geniş kitleye bu bizim değerlerimizi, duyurup, ilân ediyorlar. Etrafımızdaki birçok insanlar bize bazı şeyler soruyor, Üstad hakkında ve Risale-i Nurlar hakkında. Biz de tabiî bunların suallerine; mukni, itidalli, münasip cevaplar vererek akıllarına takılanları izale etmeye çalışıyoruz.

Bunlar tabiî bir gün olan şeyler değil, içtimaî ve siyasî hadiselerdeki çalkantılar devam ettikçe, her gün yeni yeni şeyler soruyorlar. Tabiî, Risale-i Nur hareketinin Yeni Asya kolunu da güzelce anlatıp izah ediyoruz. Dinin siyasete alet edilmesinin yanlışlığını, tehlikesini söylüyoruz. Bazı şahısları, neredeyse mehdiyet derecesine çıkartanlara karşı, bunun yanlışlığını, zamanımızın şahıs zamanı olmadığını söylüyoruz. Bediüzzaman Hazretleri dahi, bu zamanın cemaat zamanı olduğunu, şahısların dâhi de olsa, yanlış yapabileceğini ifade ederek,  “Beni değil, Risale-i Nurları dinleyin” dediğini hatırlatıyoruz. Şahıslardan, şahsîlikten bu hakikatleri uzaklaştırarak, şahs-ı manevîye bağlanmak gerektiğini ifade ediyoruz.

Tabiî, “bu hadiselerin hepsinde bir hikmet var” dedik ya, hakikaten de öyle. Üstad Hazretlerinin “Öyle bir zaman gelecek ki, Risale-i Nurları bütün dünya okuyacak” mealindeki sözünü hatırlayarak, o sözün tezahürlerinin çok yaklaştığını, gerek dar dairede, gerek geniş dairede, bütün insanların, birbiriyle olan münasebetlerindeki sıkıntılarını, Allah’ın izniyle Kur’ân’ın nurlu yolunda bulacaklar. Risale-i Nurlar’daki hakikatleri öğrenen herkes, şahane hür ve mesud yaşamanın rahat ve huzurunu tadacaktır inşaallah!

Evet, zahirde karanlık gibi görünen, içimizi karartan hadiselerin arkasında kim bilir ne nurlar çıkacak. “ Evet, ümitvar olunuz! Şu istikbal inkilabı içinde en yüksek gür sada, İslâm’ın sadası olacaktır!” hakikatini de inşallah çok yakında görecek gibiyiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*