Hınzır eti yiyen bir cihette hınzırlaşır

Hınzır, Kur’an-ı Kerim de beş ayrı ayette bahsedilen ve etinin yenilmesi haram kılınan hayvanlardan biridir. Önemle üzerinde durulması ve haram olmasında çok sayıda hikmet vardır. Bu yazımızda Risale-i Nurda geçen ilgili pasajı nazara vererek maddi ve manevi hikmetlerini bir nebze de olsa anlamaya gayret göstereceğiz:

“İşte, bu kaide-i şer’iyeye binâen, ahkâm-ı şer’iye hikmetlere göre tegayyür etmiyor, hakikî illetlere bakar. Meselâ, o doktorun bahsettiği gibi, hınzırın etinden bildiği zarardan, hastalıktan başka, ‘Hınzır eti yiyen bir cihette hınzırlaşır’  kaidesiyle ve o hayvan, sâir hayvânât-ı ehliye gibi zararsız yapılmıyor. Etinden gelen menfaatten ziyade, çok zarar îrâs etmekle beraber, etindeki kuvvetli yağ, kuvvetli soğuk memleketi olan firengistandan başka tıbben muzır olduğu gibi, mânen ve hakikaten çok zararlı olduğu tahakkuk etmiş.

İşte bu gibi hikmetler, onun haram olmasına ve nehy-i İlâhî taallûkuna da bir hikmet olmuştur. Hikmet her fertte ve her vakitte bulunmak lâzım değildir. O hikmetin tebeddülü ile illet değişmez. İllet değişmezse hüküm değişmez. İşte bu kaideye göre, o bîçâre adamın ne kadar şeriatın rûhundan uzak konuştuğu anlaşılsın. Şeriat nâmına onun sözüne ehemmiyet verilmez. Hâlikın çok akılsız feylesoflar suretinde hayvanları vardır!”

HAŞİYE : Acaba firengistanın bu kadar harika terakkiyât-ı medeniyetiyle ve kemâlât-ı fenniyesiyle ve insaniyetperverâne ulûmuyla ileri gittiği halde, o terakkiyat ve kemâlâta ve o ulûma bütün bütün zıt olan maddiyyunluk ve tabiiyyunluk zulümâtında hınzırcasına saplanmalarında, hınzır etinin yemesinin medhali yok mudur? Soruyorum. İnsan, beslendiği şeyle mizâcı müteessir olduğuna delil, ‘kırk günde hergün et yiyen kasâvet-i kalbiyeye dûçâr olduğu’ darbımesel hükmüne geçmesidir. (Lemalar, s. 150-151)

Öncelikle Üstad Hazretleri hikmet ve illet kavramları arasındaki ilişkiyi anlatarak bir Müslümanın harama nasıl yaklaşması gerektiği konusunda umumi bir düsturu nazara verir. ‘’Neden haram kılınmıştır?’’ sorusuna ilk cevabımız “Rabbimiz öyle emretti!” olmalıdır. Daha sonra haram kılınmasının hikmetlerini öğrenmeli ve anlamaya çalışmalıyız.

Başta mutezile mensupları olmak üzere bu duruma itiraz edenler olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. Nitekim yukarıdaki pasajda da bir doktorun itiraz ettiği görülür. Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu mevzuyu net olarak izah etmiştir. Hınzır etinin zararları bir şekilde zararsız hale getirilse dahi haramlığı değişmez. Hatta, hınzır eti dünyanın en yararlı eti haline getirilse bile, illet değişmeyeceğine göre hüküm de değişmeyecektir.

Üstad, mevzuya bu şekilde giriş yaptıktan sonra sadece maddi cihetle değil manevi yönden de değerlendirme yaptığını görüyoruz. “Hınzır eti yiyen bir cihette hınzırlaşır” diyerek ve haşiyede açıklamaya yaparak manevi yönünü tam manasıyla izahını yapıyor.

Eski bir Çin atasözü der ki: “Ne yersen, O’sun.” Çok farklı kültürlerde de buna benzer ifadelerin olduğunu biliyoruz. Yediğimiz gıdalarla insan mizacı arasında doğrusal bir ilişki vardır. Et tüketen hayvanların agresif, ot tüketen hayvanların ise uysal olduğu bilinen bir gerçektir. Hatta et ağırlıklı beslenen insanların sert mizaçlı, sebze-meyve ağırlıklı beslenen insanların ise daha halim-selim olduğunu müşahede ediyoruz. Dolayısıyla, gıda seçimi mizacımızda çok mühim rol oynar.

Yapılan araştırmalarda domuz etinin barındırdığı bir tür maddenin insanlardaki kıskanma ve haya duygusunu azalttığı kanıtlanmıştır. Dişisini kıskanmayan tek hayvan olarak da bilinen hınzırın, ilmi araştırmalarda bu özelliği açıkça ortaya konulmuştur. Şu an özellikle Amerika ve Avrupa başta olmak üzere hınzır eti tüketilen ülkelerde aile kurumu paramparça olmuştur. Devletin çeşitli cazip destekler vermesi de istenen neticeyi değiştirememektedir.

Bunun yanı sıra, Üstad hazretlerinin haşiyede de belirtiği gibi, bu ülkelerde yaşayan insanların maddeci ve tabiatçı felsefeyi kabul ederek manevi hayatlarını zindana çevirmesinde hınzırın payı büyüktür. Her ne kadar medeniyette, ilimde, fende, sanatta ileride de olsalar manen çökmelerinde ve adeta cehennemi bir ruh haline sahip olmaları hınzır eti tüketimiyle yakından ilişkilidir.

Günümüz insanı et ihtiyacının %38’ini hınzır etinden karşılamaktadır. Üstad Hazretleri hınzırın “tıbben muzır olduğunu” belirtmesi çok dikkat çekicidir. Onlarca yıl önce sağlık açısından zararlarını ifade edebilmek manidardır. Şimdi sırasıyla bu maddi zararlarını anlamaya çalışalım:

Hınzır yağı içerisinde “sutoksin” adı verilen zehirli maddeler bulunur. Zararlı maddelerin vücuttan atılabilmesi içinde lenf bezlerinin fazla çalışması icap eder. Bu durum özellikle çocukların boğaz bölgesinde anormal bir şekilde şişmesine neden olur ve adeta simaen hınzıra benzer. Söz konusu hastalık tıpta “domuz hastalığı”(skrofuloz) olarak adlandırılır.

Hınzır etinde bol miktarda sümüksü bağ dokusu, kükürt yönünden çok zengindir. Düzenli hınzır eti tüketildiğinde, zamanla vücuttaki sert kıkırdak maddesinin yerini, hınzırdan geçen sümüksü bağ dokusu alır. Bunun sonucunda da kıkırdak yumuşar, eklemlerde bozulmalar meydana gelir. Özellikle sporcularda yorgunluk, tembellik ve hareketsizliğe sebep olduğundan, birçoğu mesleklerini bırakmak zorunda kalmıştır.

Hınzırda büyüme hormonu da çok fazladır. Doğduğunda birkaç yüz gram olan yavru, altı ayda yüz kiloya ulaşır. Hınzır eti tüketildiğinde bu büyüme hormanları da vücuda alınmış olur. Bu da doku şişkinliklerine ve iltihaplanmalara yol açar. Burun, çene, el ve ayak kemiklerinin anormal bir şekilde büyümesine ve vücudun yağlanmasına neden olur.

Hınzır etinin ihtiva ettiği histamin ve imtidazol denilen maddeler, deride kaşıntı hissi uyandırır. Ekzama, dermatit, nörodermatit, kan çıbanı, apandist vb. hastalıklara yakalanma ihtimalini önemli ölçüde artırır.

Ölümle sonuçlanabilecek kadar tehlikeli olan trişin hastalığı da insana, hınzır etinin tüketimiyle geçer. Bugün bile çözümü bulunamamış bu hastalığın tek çözümünün hınzır eti tüketmemektir. Sıkı veteriner kontrolleri yapılmasına rağmen, İsveç, İngiltere ve Polonya başta olmak üzere Avrupa da sık sık trişin salgınları görülmekte, İslam coğrafyasında ise tüketilmediği için bu hastalık müşahede edilmez.

Ottowa Üniversitesi araştırmacıları Dr.Amin Nanji ve Dr. Samuel French hınzır eti tüketimi ile karaciğer iltihaplanması olan siroz arasında orantılı bir artış tespit etmişlerdir. İsviçre, Norveç ve Finlandiya gibi ülkelerde kişi başı hınzır eti tüketimi ile sirozdan ölenlerin oranları doğru orantılı olduğu görülmüştür.

Hınzır etinin, cilt kanseri, mide kanseri, bağırsak kanseri, lenf kanseri başta olmak üzere birçok kansere yakalanma riskini artırır. Hatta hınzır kesim işiyle uğraşanların gözlemlerine göre, erkek domuzların belli bir yaştan sonra kansere yakalanmaları sık rastlanan bir durumdur.

Hınzır eti, muhtevasında yağ ve kolestrol oranı çok yüksek olduğundan dolayı obeziteye yol açar. Bugün hınzır etinin yoğun olarak tüketildiği ABD, Almanya gibi ülkelerin nüfuslarının önemli bir bölümünü obez insanlar oluşturur. Bu nedenle Hristiyan coğrafyasında obezite çok yaygındır.

Son olarak helal kılınan, geviş getiren bir hayvanla, hınzırı mukayese ederek aradaki farkı anlamaya çalışalım: Hınzır; çöp, kendi dışkısı ve hatta ölü yavrusunu dahi, bulabildiği her şeyi ayrım yapmadan tüketir. Geviş getiren hayvanlar ise sadece ot ve saman yemektedir. Hınzır, yediklerini 4 saatte sindirir. Sindirim sistemi zayıf olduğundan zararlı maddeler bu süre içerisinde temizlenemez ve dokusuna geçer. Oysaki geviş getiren hayvanlarda sindirim süresi 12 saattir. Bu nedenle de tüm zararlı maddeler rahatlıkla temizlenir. Görüldüğü üzere hem yedikleri ve hem de sindirim süresi kıyaslandığında ilmi ve vicdani olarak her şey net bir şekilde görülür.

Hınzırın sadece bir kısmına değinebildiğimiz maddi ve manevi zararları elbette ki bunlarla sınırlı değildir. Rabbimizin, hınzır etini haram kılarak bu zararlardan bizleri muhafaza etmesi aynı zamanda sonsuz rahmetini, merhametini, şefkatini gösterir. İbret alanlardan olmak duasıyla…

Not: Konunun detayını, Euronur.tv ve Yeni Asya sitelerinde yayınlanan “Hınzır eti yiyen bir cihette hınzırlaşır” adlı video dersimizi izleyebilirsiniz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*