Birkaç gün evvel, arkadaşın birinden bir mesaj geldi.
Biraz da uzundu. Baş tarafı şöyleydi:
“ATALAR TAŞA KAZIYIP YAZMIŞLAR
BİZ ACİZİZ “…
NEDEN TÜRK IRKINA PEYGAMBER GÖNDERMEMİŞ YÜCE YARADAN ANLAYIN..
BİR TANE İSLAMA AYKIRI BUYRUK VAR MI…
ŞİMDİKİ SÜSLÜMANLAR MI, MÜSLÜMAN OLMAYAN ATALARIMIZ MI DAHA İSLAMA YAKIN KARŞILAŞTIRIN.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…
BİLGE KAĞAN YASASI:
‘EN ESKİ TÜRK ANAYASASI TÖRE’ “
Virgülüne dahi dokunmadığım bu saçma kafatasçı şamanistler, alt tarafa da uzunca bir Bilge Kağan kanunlarını sıralamış. Hâşâ, sanki Kur’ân’a nazire yaparcasına…
Tabiî bu gibi zırvalar ve zırlamalar, TV’lerde birkaç senedir revaç bulan, güya tarihî (ama senaryo esiri) dizilerde sık sık dile getirilen, İslâmiyetten önceki Türklüğe yapılan atıflardan dolayı, meydanda at oynatmaya çalışıyorlar.
Arkadaşa, Said Nursî Hazretleri’nin, Mektubat isimli eserinin, 26. Mektub, 3. Mebhası’ndan özet olarak bir şeyler yazdım. “Doğru söylüyorsun abi, çok güzel bir îzah bu. Doğrusu, bunu da bana başkası yolladı” dedi.
Ne diyordu orada Üstad Hazretleri?
“Cây-ı dikkat (dikkat çekici) bir hâl: Türk milleti anâsır-ı İslâmiyye (Müslüman milletler, kavimler) içinde en kesretli (çok) olduğu hâlde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslüman’dır. Sair unsurlar (ırklar) gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısıma inkısam etmemiştir (ayrılmamıştır). Nerede Türk taifesi varsa Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki küçük unsurlarda dahi hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.”
İşte, Üstadın bu muazzam îzah ve beyanını, biz okuyana kadar bilmiyorduk. Ve şu da bir hakikattir ki, Risale-i Nurlar’ı okumayanların da, böyle muazzam bir bahisten haberi yoktur.
Hakikatten de, Üstadın o kısımda bahsettiğine istinaden, biz bunların yeri ve zamanı geldikçe anlatıyor, îzah ediyoruz. Bundan on üç sene kadar evvel, Kahire Ayn-şems Üniversitesi Türkoloji Bölüm Başkanı, Prof. Dr. Safsafi Hoca ile de konuşmuştuk. (Kendisi ile bir röportaj da yapmıştık.https://www.yeniasya.com.tr/2007/06/20/roportaj/default.htm) Türk aşığı ve İstanbul Edebiyat Fakültesi’nde doktorasını yapan rahmetli hoca ile, hassaten de, âlem-i İslâmı alâkadar eden çok mes’eleleri konuşurken, bu mevzuu da ortaya geldi ve Mektubat’tan bu kısmı anlatıp dedik ki: “Hocam bakın, malûmunuz İslâmiyetin içinde doğan Arab milletinde dahi, hem Hıristiyan, hem Müslüman varken, (kendisi de iyi biliyor. Bunu Mısır’da bizzat müşahede ettik. Tek Arab milleti, ama iki dinli. Müslüman ve Hıristiyan. Hıristiyanların konuşma dili Arabca olduğu gibi, selâmları da, ‘selamunaleyküm’dür.) Cenab-ı Hakk’ın bir hikmeti, Müslüman milletlerden bir tek Türkler de bir farklılık var. Nerede Türk varsa Müslümandır. Eğer Müslümanlığı bıraktıysa, onlarda Türklük de gitmiştir. Hoca, böyle bir meseleye hem şaşırmıştı, hem de sevinmişti.
Bir zaman Slovenya’ya giden bir genç, bana şunu sormuştu. “Orada bir pastahanede dondurma yemeye girdik. Adam bizim konuşmamızı duymuş. Yanımıza gelip Türkçe konuşmaya başladı. Kendisi aslında Makedonya Müslümanıymış. Dedi ki, ‘Ben de Türk’üm’ anlamadık niye öyle söyledi?” Dedim ki, “Avrupa’ya İslâmiyet, Osmanlılar ile gitmiş. Orada Müslüman ve Türk aynı şekilde ifade edilir. Onun için öyle söylemiştir. Onların nezdinde, ‘Türk’ kelimesi, ‘Müslüman’ demektir.”
Yani, Üstadın güzel ifade ve îzahına istinaden tekrar ediyoruz ki, Müslüman milletlerin ekserisinde başka dinden olan insanlar da varken ve hatta İslâmiyetin nûzul ettiği millet olmasına rağmen, Arablarda da; Müslüman, Hıristiyan varken, Türklerde yok. Ya Müslüman Türk’tür. Ya da İslâmiyetten çıktıysa, Türklük de gitmiştir.
Benzer konuda makaleler:
- Türk, Müslümansa Türk’tür; değilse Türk de değildir!
- Türklük İslâmiyetle mezc olmuş
- Milliyet fikrini, menfî bir sûrette uyandırıyorlar
- Üstad ehl-i sünnet imamı
- Oruçluya saygı çağrısı
- Mutluluk nedir; nerededir ve biz nerede arıyoruz?
- İhyası ömre bedel
- İstanbul’da Nur mekânına seyahat
- Sydney’de Bediüzzaman Said Nursî için hatim
- Pot mu, put mu?
İlk yorum yapan olun