Vefatının 41. yılı münasebetiyle Bediüzzaman’ın eski talebesi ve harp arkadaşlarından Hizanlı Molla Münevver Çetin

Bediüzzaman araştırmaları kapsamında, Şark bölgelerimizde yaptığımız seyahatler sırasında yolumuz Hizan’a düşmüştü.

Hizan, Bediüzzaman Hazretlerinin dünyaya teşrif ettiği Nurs Köyünün bağlı olduğu bir ilçemizdir.

Bu mübarek mekânlardaki araştırmalarımızdan birisi de, Üstad’ın eski talebelerinden ve Birinci Dünya Harbinde bu bölgelerde Rus ve Ermeni kuvvetleriyle çarpışan Molla Münevver Çetin’le alâkalıydı.

Molla Münevver Çetin Hizan’a bağlı Çırçak Köyündendir.
Çırçak Köyü, Nurs’a yaklaşık beş kilometre mesafede olup, Nurs Köyünün güneyine düşen, yüz hanelik ve 1200 nüfuslu bir köydür.

Van’a bağlı, eski ismi Müküs olan Bahçesaray’a 28 kilometre mesafede olan Çırçak Köyü, Nurs Köyü ile Bahçesaray güzergâhında yer almaktadır.

Molla Münevver Çetin Efendiyi araştırmalarımız sırasında torununun hâlâ hayatta olduğu bilgisine de ulaşıyorduk.

Hizan’da oturan Üstad’ın amcalarından Mehmi’ye dayanan dostumuz Hikmet Okur’un katkılarıyla elde ettiğimiz bilgilerde Molla Münevver Efendinin torununun Hizan’a bağlı Kalkanlı Köyünde oturmakta olan, dedesi gibi molla ünvanıyla tanınan Molla Hikmetullah Çetin’in de hayatta olduğunu öğreniyorduk.

Molla Münevver’in hayatta kalan torunu Molla Hikmetullah’a telefonla ulaşmış, dedesi hakkındaki bilgi ve intibalarını istirham etmiştik.

O da bize Hizanlı dostlarımız Hikmet Okur ve Yunus Okur vasıtasıyla dedesi ile alâkalı şu bilgileri yollamıştı.

Hizan’a bağlı Kalkanlı Köyünden Molla Münevver’in öz torunu Hikmetullah Çetin anlatıyor: “Molla Münevver, Üstadımızın öz talebesi ve yakın dostudur. Molla Münevver 15 yaşındayken Üstadın yanında medrese talebesi olarak kalmaya başlamış. 5 yıl boyunca Van’da Horhor Medresesinde Üstadın yanında kalmış. 1. Cihan Harbi başladığında Molla Münevver Üstadın yanında savaşa katılmış ve Üstadla Bitlis’e gelmiş. Bitlis’te bir süre kaldıktan sonra buradan çıkmaya karar vermişler. Bitlis’ten çıkarken Üstad dereyi geçmek için taşın üzerinden atlayınca düşmüş ve ayağı kırılmış. Üstad yaralanınca nereye götüreceklerini bilmiyorlar ve Üstada soruyorlar: ‘Üstadım, ne yapalım?’ Üstad “Teslim olalım” diyor ve teslim oluyorlar ve Üstadı talebeleri ile birlikte alıp Rusya’ya götürüyorlar. Burada hepsini ayrı kamplara yerleştiriyorlar. Üstad Rus esaretinden kurtuluşunu Risâle-i Nur’da uzun uzun anlatmış. Dedem Molla Münevver’in kurtuluşu ise; o kampta bulunan bir kumandan esirleri serbest bırakmış ve onlar da Rusya’dan kaçarak Avrupa üzerinden Türkiye’ye gelmişler…

Molla Münevver Rus esaretinin ardından Üstadla görüşmek için Isparta’ya gidiyor. Üstadın evinin önüne geldiğinde kapıda iki nöbetçi duruyormuş. Onlara Üstadla görüşmek istediğini söylemiş, onlar da “Üstad çok hasta, kimseyle görüşmüyor” demişler. Bunun üzerine Molla Münevver ismini söyleyerek “Siz Üstada benim ismimi söyleyin, müsaade ederse görüşeyim, etmezse giderim” demiş. Bunun üzerine Üstad nöbetçilere çağırmasını söylemiş. Molla Münevver içeri girdiğinde Üstad “Ey Molla Münevver, ben ne zamandan beri sana Fatiha-i Şerifler okuyordum, ben seni ölmüş biliyordum” diyor. Bunun üzerine uzun süre Üstadla sohbet etmişler ve Molla Münevver müsaade istemiş, Molla Münevver 16 Nisan 1971 yılında 91 yaşında Van’da vefat etmiş.”

Molla Münevver Çetin, Üstad’la birlikte Birinci Dünya Harbinde de birlikte olmuştur.
Vefatından önce Van’da yaşamaktaydı. Yıllar önce kendi hatıralarını tesbit anlamında şahit olanlardanım.
Üstad’la alâkalı hatıraları son şahitlerde yayınlanarak tarihe mal olmuştur.
Kendisinin anlattığı kayıt altına alınan hatıralarının bir kısmını paylaşmak isterim:

“Üstadla birlikte savaştım”
Molla Münevver, ak saçlı, ak sakallı, şakacı, mübarek bir ihtiyardı. Kendisini Van’da birkaç defa ziyaret ederek, elini öpmüş, hatıralarını dinlemiştik. Bu hatıralarında Molla Münevver, Bediüzzaman’la harbe girdiklerini anlatıyor:

“On beş yaşında iken eski medrese usûlü ile tahsile başladım. Beş sene kadar okuduktan sonra Birinci Cihan Harbinden önce Van’a gelerek Horhor’da talebe okutan Bediüzzaman’ın medresesinde ben de oldum. Birinci Cihan Harbi başlayınca Bediüzzaman hocalığı bırakarak, gönüllü alay kumandanı oldu. Bizlerden de isteyenler, onunla birlikte harbe iştirak etti. Ben kendileriyle, Gevaş ve Bitlis harplerinde bulundum. Kış bastırmıştı. Her taraf kardı. Bitlis’te Üstad’la birlikte birkaç talebe kalmıştık. Bütün arkadaşlarımız şehid oldular. Geceleyin yüksek bir duvardan atlarken Üstad’ın ayağı kırıldı. O ıztırabında katiyyen şikâyet etmiyor, “of” bile demiyordu. Otuz altı saat soğuk, kar, çamur içinde kaldık. İleride Rus nöbetçileri gözüküyordu. Nöbetçileri tek tek, dehlize çekip, hançerle gebertmek istedik. Üstad bize bir zarar gelmemesi için izin vermedi. Dehlizin üzerinden de Rusların seslerini işitiyorduk. Üstad sonra Abdülvahhap isimli arkadaşlarımıza, ‘Sen çeviksin, fırla git ve tâ Ermenilerin eline geçme, biz de sonra teslim oluruz’ dedi.

“Az sonra Ruslar gelerek bizi alıp kumandanlarının bulunduğu yere götürdüler. Kumandan Türkçe bilmediğinden, Ermenilerden bir tercüman getirdiler. Arkadaşımız Abdülvahhap da biraz Rusça bilen Ermeni tercümanın, Üstad’ın sözlerini yanlış aktardığını Üstad’a bildirdi. Bunun üzerine Üstad hiddetlenerek, Müslüman bir tercüman getirmelerini istedi. Az sonra Tatarlardan bir tercüman getirdiler.

“Rus kumandanı, Üstad’a ‘Siz tanınmış ve nüfuzlu bir kumandansınız. Aşiretlere birer mektup yazarak gelip silâhlarını teslim etmelerini bildirin. Anlaşma yapalım. Yine buraları onlara bırakıp gideriz” deyince, Üstad cevaben: “Siz Ermenilerin silâhlarını toplayın, onlar bizim himayemize girsinler, zamanla sizinle anlaşırız” dedi. Rus kumandanı: “Bitlis ve Muş civarında otuz beş bin silâhlı Ermeni var. Bunların hepsinin silâhlarını toplamak imkânsızdır’ dedi. Üstad hiddetlenerek, ‘Biz bunlara bu kadar hürriyet verdiğimiz halde, başımıza bu felâketi getirdiler. Çoluk çocuk dinlemeden katliâm yaptılar. Geride kalan insanları da, çeşitli desiselerle onlara kırdırmak mı istiyorsunuz? Bütün dağ-taş senin askerlerinle bundan sonra Deliklitaş’ı geçemeyeceksiniz.’

“Daha sonra Üstad’ı, Said isminde bir talebesini yanına almasına müsaade ederek, bizden ayırdılar, Rusya’ya sevk ettiler.” (S. Şahitler, 1. Cild)

1873 tarihinde doğan Molla Münevver Çetin, 16 Nisan 1971 yılında vefat etmiştir.
Mezarı Van’da Zeve Şehitliğinde bulunan Molla Münevver Çetin’e, vefatının 41. yılı münasebetiyle rahmet diliyoruz. Cenâb-ı Hak şefaatine mazhar etsin inşallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*