Hizmet adamı müteessir ol(a)maz

Biz öyle bir hakikate hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir.

Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirâne, müteşekkirâne “bir mücahede-i mâneviye yapıyoruz” diye, şekvâ etmemek lâzımdır.” (Tarihçe-i Hayat)

İnsan, imtihan dünyası olan şu dar-ı dünyada bir çok imtihanla karşılaşıyor. İmtihan çoğu zaman musîbet eli ile gelse de, kimi zaman rahatlık ile imtihan olur insan. Fakat her ne şekilde gelirse gelsin onu tanımalı ve ona göre mukabele etmeliyiz. Eğer musîbet eli ile gelen bir imtihanı tanımaz isek bizi isyana götürebileceği gibi, rahatlık ile gelen imtihan ise gaflete düşürebilir. Ancak Risale-i Nur’un has şakirdleri ihlâs ile bağlandıkları bu iman ve Kur’ân dâvâsında sıddıkıyyet ile musîbetlere karşı sebat gösterebilir. Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde Bediüzzaman, talebelerini teselli mahiyetinde ye’isten, ümitsizlikten ve üzüntüden kurtaracak dersler vermiştir. İşte hizmet adamı müteessir ol(a)maz da ki sır burada saklı.

Hizmet adamı Risale-i Nur’dan hergün dersini almalıdır. Risale-i Nurların sadık talebesi olan Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in de söylediği gibi 20 sayfa okuyan hizmet eder. Çünkü bir dâvâya kendini adayan ve o dâvânın inkişafı için herşeyinden feragat eden birisi, savunduğu dâvânın dersini almaz ise, bu fedakârlığın bir mânâsı kalır mı? Nitekim Zübeyir Gündüzalp Ağabeyimiz “hizmet, hizmet derken şahsî dersini unutanın, hizmeti muvakkat olur” demiyor mu?

İşte bizlere düşen sebatla okumak. Nurlar ile meşgul oldukça sahip olduğumuz imkânların farkına varıyoruz. Ve büyük bir hizmette var olduğumuzun bilincine ulaşıyoruz. Kırılacak şişelere ehemmiyet vermemeye çalışıp, bâki elmasları kazanmamız gerektiğini ve onları kaybetmek tehlikesi ile her an karşı karşıya olduğumuzu anlıyor ve akıbeti düşünerek hareket etmeye özen gösteriyoruz.

Böyle büyük bir hizmette elbette şeytanlar hizmet adamı ile çok uğraşacak, fakat, hizmet adamı dersini tam aldığından, belki hiç yara almadan kurtulabilir. “Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadâkat ve dâimî ve sarsılmaz bir sebat ister.” Bu kısımdan ve bu kısım gibi Risale-i Nur’ların bir çok yerinden aldığımız derse binaen bizler ne kadar az da olsak ve bize ne kadar hücum da edilse Risale-i Nur’u, ölünceye kadar okuyacağız, neşredeceğiz inşaallah. Bediüzzaman Hazretleri’nin veciz ifadesiyle “hıfz-ı Kur’ânî her müşkülâta galip ve lezzet-i hizmet-i imaniye her kederi unutturur”. Biz de İbrahim Hakkı gibi “Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler” diyelim ve sabırla şükredelim.

Cenâb-ı Hak, ehl-i imanı ve Risale-i Nur şakirtlerini bu musîbetlerin şerrinden muhafaza eylesin. Âmin.

Muhammed Said Çiçek

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*