Hizmet için okul mu, başörtüsü mü?

Başörtüsü örtmek farz. Okumak ve ilim tahsil etmek ise başta Alâk Sûresinin ilk ve 3.’cü âyetler ve birçok âyete göre farz. Acaba başörtüsü yasağı karşısında başörtüsü mü, okul mu, yoksa başörtüsü ile birlikte okumak mı? Herhalde bu hususa şu soru zâviyesinden bakmak durumundayız: Biz bu dünyaya niye gönderildik?

İnsan bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla tekemmül etmek (olgunlaşmak, gelişmek) için gelmiştir. Mahiyet ve istidad (potansiyel yetenek) itibâriyle herşey ilme bağlıdır. Ve bütün gerçek ilimlerin esâsı ve mâdeni ve nuru ve ruhu, mârifetullahtır (Allah’ı bütün isim ve sıfatlarıyla, eser ve sanatlarıyla, ni’met ve ikramlarıyla tanımaktır). Ve o­nun üssü’l-esâsı (öğrenmenin temel prensibi) Allah’a imandır. (Sözler, s. 286.)

Okumayı emreden âyetlerin, “Saçınızı-başınızı açarak, yasakçı sistemin okullarında okuyun!” demek istemediği kesin. Hâlıkımız bizi bu dünyaya, imtihan, imân ve ibâdet etmek (aynı zamanda hanımların da başlarını örtmesi), ilimle tekâmül etmek için dünyaya göndermiş. Yoksa, “Öğretmen, doktor, mühendis, işletmeci olun!” diye değil.

Okumanın, kariyer yapmanın, kendini yetiştirmenin binbir yolu imkânı olmalı. Gelişmiş ülkelerde “ev eğitimi” yaygın bir uygulamadır. Kurslar vasıtasıyla çeşitli mesleklere, sanatlara yönelmek mümkün. Nice sanatkâr, araştırmacı ve kâşifin resmî diploması yoktur. Nice ev hanımı, eserleri, çalışması, buluşuyla resmî diplomalılara taş çıkartmıştır!

“Ne yapalım, şartlar böyle gerektiriyor; başımızı açıp okuyalım, makam ve mevki sahibi olalım ve sonra dinimize, milletimize hizmet edelim!” diye düşünmek de mümkün. Ancak, hizmeti, farzı terk edip, meşkûk, şüpheli hizmete gidilebilir mi? Örtünmek de ibâdet ve hizmettir. Çünkü başörtüsü İslâmî şeâirdir, semboldür. o­nu takmak İslâma lisan-ı hal ile yapılan bir hizmettir. Nice insan, tesettürlüleri görerek, “Neden böyle ve niçin?” diye tesettürü sorgulamış, gerçeği bulmuş, bulacaktır; bilemiyoruz.

Abdullah Aymaz, 16 Ocak 2005 tarihli Zaman’daki yazısında, tanımadığı bir İtalyan ve Alman ile yola çıkan bir Müslümanın, istasyonda namaz kılmasından sonra, İtalyanın namazı, İslâmiyeti araştırdığını yazar: Namazın hikmetlerini Dokuzuncu Söz’den dinledikten sonra ibâdetin çok hoşuna gittiğini söyleyen İtalyan, “Bu yolculuğumuz bir tesadüf değil, senin benzinliğe girip namaz kılman bir tesadüf değil. Yoksa bu güzel sohbetimiz olmazdı. Ayrıca çoktan beri aradığım kitabı benzinlikte buldum; satın aldım” der. Aradan bir buçuk ay geçer. İtalyan, Müslümanı arar, “Bu namaz ibâdeti çok hoşuma gitti. Yanlış anlama, hemen Müslüman olacak değilim. Ama, namaz kılmayı nasıl öğrenebilirim, bana yardımcı olabilir misin?” diye sorar… İşte sadece bir vakit namaz kılmanın, hizmete yansıyan ve tesbit edilen sadece bir yönü…

Diğer taraftan hizmet; makam, mevki, güç, para-pul, kariyer ile değil, ihlâs iledir der Bediüzzaman. Dinleyelim: Bu dünyada, özellikle âhirete yönelik hizmetlerde en mühim bir esas ihlâstır. En büyük bir kuvvet ihlâstır. En makbul bir şefaatçi ihlâstır. En metin/sağlam bir istinat noktası ihlâstır. En kısa hakikat yolu ihlâstır. En makbul mânevî bir duâ ihlâstır. Maksatlara ulaşmada en kerametli (harika) vesile ihlâstır. En yüksek bir haslet ihlâstır. En sâfî ubudiyet/kulluk ihlâstır. (Lem’alar, s. 163) Yani, hizmet etmek isteyen için “esas, kuvvet, şefaatçi, istinat noktası, hakikat, duâ, keramet/harika hal, haslet, ubudiyet/kulluk” ihlâstır. Yoksa, dünyevî makam, mevki ve kariyerler değil!

Acaba hizmet adına baş açılırsa, bu durum ne kadar kanıksanacak ve daha başka hangi tavizler verilecektir? Başörtüsüne cevaz bulan, yorum yapan, diğerlerine neden yapmasın? Bu kanıksanma ve tavizlerin sonunun nereye varacağını kim tahmin edebilir? Evet, bu bir psikolojik kaidedir: İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız!

Bilhassa 28 Şubat’tan sonra başörtüsünü açmaya razı olup o­nu kanıksadıktan sonra; pantolona, oradan tokalaşmaya, oradan da daha başka tavizlere kadar gidildiğinin çok acı örnekleri görülmüştür.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Hak birdir,hakikat tektir.Allah bizleri ihlastan ayırmasın.İhlas kelimesi ne kadar da düşündürücü..Kur’an’ın 3’te 1’i mahiyetinde olan surenin ismi de İhlas…Önce ihlaslı olmanın yollarını aramalı insan.Yaptığınız yerinde açıklamalardan dolayı Allah razı olsun.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*