Hizmet, Risâle-i Nur meslek ve meşrebine sadakattir

* Hizmet, her hâl ve şartta Risâle-i Nur’u okumak, anlamaya çalışmak; yaşamak; meslek ve meşrebine sadakat, sebat ve metanetle bağlanmaktır. Eğer Risâle-i Nur baştan sona ezberlense bile; yaşanmazsa, meslek ve meşrebine uygun hareket edilmezse bir anlam ifade etmez.

* Hizmet, amellerde (bütün işlerde) rıza-yı İlâhîyi gözetmektir. Yani yaptığımız işlerde Halık-ı Kâinat’ın rızasını gözetmeli, halkın değil…

* Hizmet, bu hizmet-i Kur’âniye’de bulunan kardeşlerimizi tenkid etmemek ve onların üstünde faziletfüruşluk nev’inden gıbta damarını tahrik etmemektir. Bütün kuvveti hakta ve ihlâsta bilmektir. Kardeşlerimizin meziyetlerini şahıslarımızda ve faziletlerini kendimizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.1
Olumsuz tenkit, “Sen zaten bilmiyorsun, anlamıyorsun, beceremiyorsun, bu yaptığın külliyen yanlış!” gibi bir yaklaşım sergilemektir. Kişinin gıyâbında tenkit, gıybettir de. Ateşin odunu yeyip bitirmesi gibi, olumsuz tenkit de bütün salih amelleri ve dahi hizmetleri yiyip bitirir.

* Hizmet, herkese karşı olması gerektiği gibi, hizmet ehline de adalet ve hakperestlik içerisinde bakmaktır. Asla yersiz, haksız bir tekinde yönelinmemeli.
Adalet; yalnızca mahkemelerde cereyan etmez. “Her şeyi yerli yerine koymak!” tarifinden hareketle âdil olmalı.
“Adalet üzere olun ve Allah için şâhitlik edin. Kendi aleyhinize veya anne ve babanızla akrabalarınızın aleyhine olsa bile. Hakkında şahitlik ettiğiniz kişi, zengin de olsa, fakir de olsa doğruluktan ayrılmayın. Çünkü ikisini de Allah sizden daha iyi gözetir.”2

* Hizmet, basiretli, ferasetli olmaktır. Kayıtsız şartsız her sözün kalbe girmesine izin vermemektir. “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez; dâima sûret-i haktan görünür; yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ‘Ayranım ekşidir.’ Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zirâ, çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler, hayâlin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalbte saklayınız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.”3
Burada bir hususa dikkat çekelim: Mihenge vurmak ayrı şeydir, tenkit ayrı şeydir. Mihenge vurmak, “Kardeşim, muhterem ağabeyim, senin bu söylediğin husus veya hareketin Risale-i Nur’da şöyle geçiyor, aslında şöyle olması gerekmez mi?” gibi bir yaklaşımdır.

* Hizmet; dedikodu, yıpratıcı tenkit, gıybet üretmek değil; ihlâs, muhabbet, tesanüd, şefkat, fikir üretmektir.
Yani, olumsuzluklara ayıracağımız zamanı, sarfedeceğimiz eforu, hizmete sarfetmenin neticeye ulaştıracağını bilmektir…

* Hizmet, “Vazifemiz, Allah yolunda bihakkın cihad etmektir. Netice Allah’ın takdirindedir” anlayışıyla çalışmaktır.

* Hizmet; deccalizm şubeleri olan ifsat, dinsizlik ve ahlâksızlık komiteleriyle cihad edildiğinin şuurunda olarak; bu mücahedede birçok kayıp verilebileceğini, pekçok sıkıntı ve problemlerle karşılaşılabileceğini, hayırlı işlerin muzır manilerinin olabileceğini düşünmektir. Ve sıkıntılar için ehl-i hizmet kardeşlerini suçlamak, yıpratmak değil, onlara yardım etmektir.
Bir kardeşimiz hasta olunca, “Niye hasta oldun, niye hasta oldun!” deyip hırpalamak mı gerekir, yoksa tedavi çarelerine bakmak mı?
* Hizmet; ihlâs, sadakat, sebat ve istikamet üzere, “Nefis cümleden süflî, vazife cümleden a’lâ” prensibiyle, her türlü “muzır mani”ye rağmen bu hizmete devam etmektir.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 164-166.
2- Kur’ân, Nisâ Suresi, 135.
3- Münâzârât, s. 48-49.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*