Horhor’dan günümüze yansıyan eğitim kriterleri

İlk defa 1890’lı yıllarda Van’a teşrif eden Bediüzzaman, Van’da Tahir Paşa konağı, Başet Dağı zirvesi ve Horhor Medreseleri gibi mekânlarda kalarak buralarda ilim, irfan ve umran unsurlarıyla mezc olan eğitim meseleleriyle meşgul olmuştur.

Yaşadığı bölgenin meselelerini çok iyi bilerek tahlil eden Bediüzzaman bir çok sosyolojik değerlendirmeyle birlikte bölgenin ve o yörede yaşayan insanların hal ve vaziyetlerinin yanısıra ülke meseleleriyle iç içe olarak yönetim bölge ve halk bağlamında cereyan eden hadiseleri tesbit tahlil ederek çözüm yollarını aralamıştır.

Bölgenin içinde bulunduğu coğrafî konumdan tutun da sosyal ve idarî hayat süreçlerinden de fikirlerini beyan ederek yol göstericiliği hususiyetiyle öne çıkmıştır. Henüz yaşı genç olmasına rağmen ilim, irfan ve daha bir çok sahadaki problemleri dile getiren eserler telif ederek mevcut sahalarda bölgenin ileriye dönük yapısının daha emin ve sağlam olması yönündeki fikirleri arasında, eğitimi öne çıkararak problemlerin hallinde eğitim faktörünün önemini izhar etmiştir.

Yaptığı ve ön gördüğü değerli, kalıcı ve olumlu fikirlerini ülke yönetiminde söz sahibi olan yönetimlere açıkça beyan ettiğinin yanısıra bölgede yaşayan insanlara da anlatılarak doğru olanlarının fiiliyata geçirilmesini istemiştir. Van’da kaldığı yıllarda mekân olarak seçtiği Van’ın Gürpınar ilçesi sınırları içinde bulunan 3 bin 686 metre yüksekliğindeki Başet Dağı zirvesi ile Van Kalesi güneyinde bulunan Horhor Medresesinde kalmış, eğitime yönelik faaliyetlerini burada sürdürmeye devam etmiştir.

Günümüzden çok uzun yıllar evvel kaldığı mekânları birer eğitim yuvası haline getirerek bir çok talebe yetiştirmiştir.

Ülkenin faydasına ve insanımızın doğru istikametli bir hayata malikiyetini esas alan bir anlayışın hakim kılındığı bu söz konusu medreselerde, insan eğitiminin kâmil mânâda olması yönünde faaliyetlerini ilim, irfan, vatan ve millet sevgisinin yanısıra iman ilminin de öğretilmesinin hassasiyetinin gereğini dile getirip geleceğin, ancak doğru istikamette eğitilmiş insan gücüyle saadetli olacağını vurgulamıştır. Bu maksatla cehalet,  zaruret, ihtilâf unsurlarının hepsinin ayrı ayrı ülke ve insanına birer düşman olduğunu söyleyip, bu düşmanların ve zararlarının da ancak san’at, marifet ve ittifak silâhlarıyla bertaraf edileceğini izah ederek problemlerin bu yolla çözüleceği mesajlarını vermiştir.

Yaptığı tesbitleriyle, günümüzde bölgede cereyan eden olumsuzlukları bertaraf edeceğine çare olan en önemli tesbitleri arasında bölgede bir üniversite kurulması gereği fikrini izhar ederek faaliyete geçilmesini önermiştir.

Başet Dağı zirvesinde kaldığı yıllarda bir çok talebeyi bu maksatla okutmuştur.

Van’da bulunduğumuz yıllarda defalarca Başet’in zirvesine tırmanarak gidenlerdenim. Henüz vefat etmeden evvel Gürpınar’a bağlı Kiril Köyünde yaşayan 118 yaşındaki Nezir Dönmez isimli vatandaşımızla o yıllara ait hatıralarını paylaştığımız da “Molla Said Efendi Başet’te talebe okuturdu, orası bir medrese idi. Ben genç iken Molla Said ve talebelerine yakın köylerden yoğurt, süt ve ekmek gibi ihtiyaçlarını karşılamak adına Başet’e gider gelirdim. Parasını vererek aldıkları yiyecekleri hep ben götürürdüm. Bizim köy zaten Başet’in dibindedir“ demişti.  “Peki Molla Said orada neler yapardı?” sualimize mukabil “eğitim verirdi. O da bir medrese hocası idi, talebe okuturdu” diyerek sualimize cevap vermişti.

Zirvesinde “Başet’i mihendani“ ünvanıyla maruf bir maneviyat eri medfundur. Bu gönül ve mana eri hakkında rivayet edilir ki; Peygamber Efendimizin (asm) yıldızlarından Adiyy bin Müsaffir’dir. Bu zat yaşadığı devirde İslâmı yaymak ve mazlûmları zalimlerin elinden kurtarmak için “Asr-ı Saadette başlayan ila-i kelimetullah seferiyle buraya kadar gelir Adiyy bin Müsaffir ve 40 cengâver silâh arkadaşının bu civarlarda şehit olduğu söylenmektedir…”

Başet zirvesindeki mekânı bir medrese konumuza getirerek ilim, irfan, ahlâk ve sosyal  hayatta uyulması gereken doğru kaideler bağlamında faaliyetlerini sürdüren Bediüzzaman, aynı minval üzere eski Van’da bulunan Horhor Medresesinde de  devam etmiştir.

“Eski talebeleri” olarak bilinen kâmil insanların bu medresede Bediüzzaman’dan ders almaları sonucu yetiştikleri bir vakıa olmanın yanısıra yakın tarih içinde vefatlarından evvel bizzat anlattıklarıyla da bilinen gerçekler nesilden nesile aktarılmak yoluyla tarihin güzel yadigârları arasında gönüllerde yer etmiştir.

Vefatlarından evvel bir kaçıyla bizzat görüştüğümüz eski talebeleri, Horhor Medresesinin iyi insan, ilim ve irfana yönelik faaliyetler yaptığı yönünde kanaatleriyle de sabit olmuştur.

Başet Dağı ve Horhor Medreselerinde başlayan eğitimde, Bediüzzaman günümüzde cereyan eden hadiselerin günümüze yönelik bir çok kriter ortaya koymuştur.

Bu süreçte sürdürdüğü faaliyetleri telif ettiği eserlerine de yansıtan Bediüzzaman din ilimleriyle, fen ilimlerinin bir arada okutturulması sonucu hakikatın tecelli edeceğini ifade etmiştir.

Telif ettiği eserlerine yansıttığı fikirleri bütün âlem-i insaniyetin nazarlarına sunmuştur.

Yapılacak olanın geçmişten günümüzü ve problemlerini çok iyi tesbit ederek gören ve çözümler izhar eden Bediüzzaman’a ve eserlerine kulak tıkamamak olmalıdır.

Şu ülkeyi seven herkesin Bediüzzaman ve eserlerine eğilmesi gerekmektedir, diye düşünüyoruz. Başet Dağı ve Horhor Medresesinden dünyaya yayılan eğitim kriterleri  ölçü alındığında bizim ve yaşadığımız dünyanın saadetli geleceği adına büyük sağlıklı  bir projeye imza atmış sayılırsınız.
Ülkemiz yönetiminde söz sahibi olanlar Bedüzzaman’ın eğitime yönelik yüksek fikirlerinin yanı sıra bütünüyle olumlu olan her sahadaki önemli tesbitlerine kulak vermekle geç kalmamalıdırlar.

Eğitim mekanizmalarını ellerinde tutanlardan geleceğimiz adına daha çok gayret  göstermeleri gerekir, diye düşünüyoruz. Bu bağlamda eğitim sisteminde bir otokontrole  ne dersiniz?
İsterseniz bir düşünün, zarar etmezsiniz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*