“Hür ve mü’min adam”

Bediüzzaman ve talebeleri din hizmeti için çalışırlar, “ahiret adamı”dırlar. Ama söylemleri, bir yönüyle, topluma, dünyaya ve dolayısıyla dünyevi de sayılan kavramlara dairdir. Zira ahiret bu dünyada kazanılacaktır.
Allah’ın rızasını kazanma dâvâsında, bu çağda, bu dünyada karşılaşılan en önemli problem, ceberrut devlet karşısında bilhassa dinî ve siyasî alanda hürriyet meselesidir.

Dolayısıyla Bediüzzaman için en önemli sosyal kavram, hürriyet ve onun anahtar kavramı olan meşveret olmuştur.
İşte bu sebeple de Bediüzzaman’ın hürriyet mücadelesi önemlidir. Sergüzeşt-i hayatında, mecburen öne çıkmıştır.

Bu yüzden, kulağı çeşitli nesnelerle “tıkaçlı” ya da kalbi çeşitli öznelerle “kapak”lı olmayan herkes “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam”ı “ekmeksiz yaşansa da hürriyetsiz yaşanmaz” olarak duyuyor, özümsüyor, anlayabiliyor.
Bir adım sonrası ise “her hür adamın hayatının gayesi” olan, tahkikî imanın elde edilmesi yani risâlelerdeki orijinal iman tasvirlerinin gözden ve dilden kalbe inmesidir.

Onun için Üstad kuvvetli imanın verdiği kuvvetli kulluk şuurunun ve masivaya karşı hürriyetin, devlete karşı hürriyeti zaten içereceğini bilmiş.
“Hürriyetim önemlidir, aman hapse girmeyeyim” dememiş, “milletin imanı selâmette olsun da varsın ben zindanda kalayım” demiş.

-Görüyoruz ya; devlete karşı hürriyet dâvâ edenlerin önemli bir kısmı, bu hürriyetini ne yapacağını, nasıl kullanacağını bilemiyor.
O halde asıl öğrenmemiz ve öğretmemiz gereken, imanın hürriyete etkisi ve hürriyet ortamının imana katkısıdır.

-Günümüzdeki “yanlış hürriyet”çilerin bir kısmı da imanını kurtarıp kuvvetlendirmek için devletten “insanî hürriyetini” isteyeceğine devletten, “devletin kendisi”ni istiyor. Elde edince de “Tamamdır, cennete girdik, bundan sonra bize günah yok” deyiveriyor.

O halde asıl öğrenmemiz ve öğretmemiz gereken, hürriyetin mesuliyet boyutudur. Hukukullahtan mesulüz, hukukulibaddan mesulüz, hür değiliz. İmanımızdan ve iman hizmetinden mesulüz, servisin sıhhatinden ve devletle ilişkilerinin seyrinden mesulüz.

-Hür Adam’ı izlerken ağlayıp sonra “keyfimizde” devam etmeye hakkımız da yok, hürriyetimiz de. Gerisini getirmeliyiz.
O halde bunları ifade maksadıyla, “Ekmeksiz yaşansa da hürriyetsiz yaşanmaz, hatta hürriyetsiz yaşansa da imansız asla yaşanmaz” dersek İnşallah Bediüzzaman’a saygısızlık yapmış olmayız.

Sözün özü: Tanrısever’e tebrikler. (İnşallah ismiyle müsemmadır, o Allah’ı sevdiği gibi Allah da onu sever).
Bediüzzaman için “Hür adam” sıfatı tek başına kalırsa eksik kalır, “Hür ve mü’min adam” daha tanımlayıcı olur.
Onun hürriyet mücadelesini anlatmak için film yapmak önemli ve güzeldir. Onun iman ve küfür muvazenelerine dair tasvirlerini film olarak görmek de “müthiş güzel” olacaktır.

Bu ikinci bahse, meselâ, ölümü, cenneti ve cehennemi anlatan Oskar ödüllü “Aşkın Gücü” filminin “gül kokulu, nur dokulu, kırk bin dilli sahih versiyonu”yla başlamak isteriz.
Hazır mıyız?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*