Hürriyet, güzel ahlâk ile tahakkuk eder

altEy ebna-i vatan!

Hürriyeti sû-i tefsir etmeyiniz; tâ elimizden kaçmasın ve müteaffin olan eski esareti başka kapta bize içirmekle bizi boğmasın. (Haşiye) Zira, hürriyet müraat-ı ahkâm ve adab-ı şeriat ve ahlâk-ı hasene ile tahakkuk ve neşvünema bulur. Sadr-ı evvelin, yani Sahabe-i Kiramın, o zamanda âlemde vahşet ve cebr-i istibdat hükümferma olduğu hâlde, hürriyet ve adalet ve müsavatları bu müddeaya bir bürhan-ı bâhirdir. Yoksa hürriyeti sefahat ve lezaiz-i nameşrua ve israfat ve tecavüzat ve heva-i nefse ittibada serbestiyetle tefsir ü amel etmek; bir padişahın esaretinden çıkmakla ve alçakların istibdadı ve esaret-i rezilesinin altına girmekle beraber, milletin çocukluk istidadını ve sefih olduğunu gösterdiğinden, paralanmış olan eski esarete lâyık ve hürriyete adem-i liyakatini gösterir. Zira sefih mahcurdur. Geniş ve müşaşaa olan yeni hürriyet-i şer’iyeye adem-i liyakat –zira çocuğa geniş olmaz– şanlı olan ittihad-ı millîyi bozulmuş ve müteaffin olan hâlât ile fena bir hastalığa hedef edecektir. Zira ehl-i takva ve vicdanın tefsiri böyle değil. Mezhebi de muhalif olacaktır. Biz millet-i Osmaniye erkeğiz; kamet-i merdane-i istidad-ı milliyemize kadınların libası gibi süslü sefahat ve hevesat ve israfat yakışmıyor. Binaenaleyh, aldanmayalım. “Safa vereni al, keder vereni bırak.” kaidesini düsturu’l-amel yapalım.

Şöyle ki: Ecnebiyede terakkiyat-ı medeniyeye yardım edecek noktaları –fünun ve sanayi gibi– maalmemnuniye alacağız.

Amma medeniyetin zünub ve mesavisi olarak bazı âdât ve ahlâk-ı seyyie ki, ecnebilerde mehasin-i medeniye-i kesiresiyle muhat olduğu için çirkinliğini o kadar göstermiyor. Biz ise aldığımız vakit sû-i tâli’ cihetiyle ve sû-i intihap tarikıyla müşkilü’t-tahsil mehasin-i medeniyeti terk edip, çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünub-i medeniyeti kesbettiğimizden, muhannes gibi, yani kadınlaşmış erkek gibi veya mütereccile gibi, yani erkekleşmiş kadın gibi oluruz. Kadın erkek gibi giyinse maskara olur. Erkek kadın gibi süslense muhannesliktir, yakışmaz. Mert ve âlihimmet, zîb ü ziverle müzahref cilveli hanım gibi olmamalı.

Elhâsıl: Zünup ve mesavi-i medeniyeti, hudud-i hürriyet ve medeniyetimize girmekten seyf-i şeriatla yasak edeceğiz; tâ ki medeniyetimizin gençliği ve şebabeti, zülâl-i aynülhayat-ı şeriatla muhafaza olsun. Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lâzımdır ki, onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin mâye-i bekası olan âdât-ı milliyelerini muhafaza ettiler. Bizim âdât-ı milliyemiz İslâmiyet’te neşvünema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zarurîdir.

Haşiye: Evet, daha dehşetli bir istibdatla pek acı ve zehirli bir esareti bize içirdiler.

Eski Said Dönemi Eserleri, Nutuk, s. 173

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*