Hz. Âdem’e Esma, Hz. Bediüzzaman’a eşya öğretildi

Hakîm-i Rahim bütün esmasını Hazret-i Âdem’e (as) icmalen, bütün mertebesiyle Kâinatın Efendisine (asm) tafsilen, oradan tevarüsle ilmî isteyene, dolayısıyla istediği için eşyanın hakaikına da Bediüzzaman’ı mazhar etmiştir.

Elbette halife-yi arz olan insana, Âdem babamızdan tevarüsle ilmin kapıları açılmış “men talebe vecede vecedde” sırrınca her talep edene derecesine göre verilmiş ve veriliyor.

“Ey benî Âdem! Sizin pederinize, melaikelere karşı hilâfet dâvâsında rüçhaniyetine hüccet olarak, bütün esmayı talim ettiğimden, siz dahi madem onun evlâdı ve vâris-i istidadısınız. Bütün esmayı taallüm edip, mertebe-i emanet-i kübrada, bütün mahlûkata karşı, rüçhaniyetinize liyakatınızı göstermek gerektir(..) Haydi ileri atılınız ve birer ismime yapışınız, çıkınız.” 1

Ancak ahirzaman sahibine her zamandan fazla ihtiyaç olduğundan ilimler, ıztıraren verilmiştir ki Bediüzzaman için; “ulûm-u evvelîn ve âhirîne ve ledünniyat ve hakaik-i eşyaya ve esrar-ı kâinata ve hikmet-i İlâhiyeye vâris kılınmıştır ki, şimdiye kadar böyle mazhariyet-i ulyâya kimse nâil olmamıştır.” 2 denilmiştir.

Ki, bu mazhariyet kesbî ilimle, “zevahir-i kurtarmak” denilen çok kısa bir zaman diliminde olacak işler değil, ahirzaman fitnesine ve imanı tutuşmuş yanan bir ümmete halaskâr olarak imdat için, bir ikram-ı İlâhî ve Vehbî olarak verilmiş.

Bu sebeple; tevhid, nübüvvet, haşir, ibadet ve adaletin tahkiki bir surette yerleşmesi için o ilimler, tebeî olarak Bediüzzaman’da cem olmuştur.

Dünya kurulduğundan beri hâdiseleri bizzat yerinde görmüş gibi tevhid-i Rububiyeti ders vermek, ibret almak, o kıssalar içinde küllî düsturlar için…

Tarihe de böyle bakmıştır.

Hadiseleri; o kazandı bu yenildi, toprak aldı kaybetti okumaları değil, Tarih felsefesi yaparak ibretlik vakıaları nazara verir. Sokrat’tan, Eflatun’dan, Yunan mitolojisi’nden günümüze uzanan cereyanlara etkisini nazara vererek tam bir sosyolojik analiz yapar. O mitolojilerin Avrupa felsefesini nasıl etkilediğinden bahseder ki, hedef dindir.

Fizik, kimya, biyoloji anatomi…

En küçük bir zerreden, bir mikroptan tâ en büyük yıldızlara kadar Rabbini zikreden birer tesbih tanesi gibi görür ve konuşturur.

Ciğere yapışan bir mikroptan (bugün dünyanın virüslerle başı belâda olduğu düşünülürse) gergedandan simurga kuşuna, karıncalardan bal arısına, balıklardan sineklere ki, herkesin mikrop diye kaçtığı o kuşçuklardan, kartallardan, çöpçü balıklarına kadar temizlik memuru olduklarını, eğer bir iki saat vazifelerini tam yapmasalar yeryüzü ve denizlerin kokuşacağını ism-i Kuddüs’ün cilvelerini göstererek hayvanlar âlemine seyahat eder. Kedileri Rahim isminin cilvesi, bülbülü hayvanat âleminin serzâkiri ilân eder.

Yine insan anatomisini Hâlık-ı Rahim namına incelerken, sadece bir nefes alış verişimizde kanda akyuvarların, alyuvarların, vazifelerini yaparken hücrelerimize nasıl erzak götürdüğünü, hastalıklarla mücadele ettiğini aynı zamanda Mevlevî gibi hem kendi etrafında hemde çevresel dönmesiyle enerji meydana getirdiğini… Havada bulunan oksijen ve azotun nefesle kana temas edince kanı kirleten karbon unsurunu elekt- rik gibi kendine çekip karbondiokside döndüğü ve vücuda hararet getirdiğini ve nefesle dışarı çıkarken ağızdan ses olarak çıkışını Hû diye zikrettirir. İlaahir.

Hekim-i Lokmandır; Hastalar Risalesi’ndeki reçetelerle, hastanın manevî yaralarına devalar verdiği gibi, hastanın ömür sermayesini menfi ibadette dolu dolu geçirmesiyle o hastalıklarla barışık yaşamasını ve moral motivasyonla misafir olan hastalığı ona sevdirir. Ve merak etmemesini zira merak vasıtasıyla hastalığın katlanacağını salık verir. Hakikaten doktorlar bunu okuduğunda hayrette kalırlar ki, hastalarına reçete gibi Risale verirler.

Asrımızın hastalığı olan diyet ve obeziteye öyle bir reçete verir ki, bu gün diyetisyenlerin ancak tavsiye ettiği” vücuda en muzır, dört beş saat fâsıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.” 3 diyerek Tıbb-ı Nebevî’ye dikkat çeker.

Evet, bir kaç yazıdır Bediüzzaman’ın ilmini nazarlara vermek için bir okyanusun kenarında gezinti yaptık. Gerisi sizlerin ve araştırmacıların takdirine havale…

Bu vesileyle, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin 61. Vefat yılında bir kere daha Rahmet minnet ve şükranla yâd, bu yazıları da ruhaniyatine binler Fatihalarla hediye ediyoruz.

Dipnotlar:

1. Sözler.
2. Tarihçe-i Hayat,
3. a.g.e.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*