Hz. Eyyub’un (as) tecrübe edilmiş makbul duâsı

evrad-ı kudsiye

Hz. Eyyub (as) pek çok mala, servete sahipti. Şam/Beseniyye bölgesindeki çiftliklerinde, sürü sürü hayvanları, bağları, bahçeleri ve pek çok işçisi vardı. Bu, onu Allah yolundan alıkoymadığı gibi, bilakis şükrünü ziyadeleştirdi. Peygamber olarak gönderilince, çok sıkıntılı bir süreç içinde insanları imana, Allah’a ibadete davet etti.

Bu arada, malı, çocukları ve bedeni ile de şiddetli bir imtihana tabi tutuldu: Malları elinden alındı. Çoban suretinde huzuruna çıkıp, bütün mal ve servetinin heba olduğunu haber veren şeytana, “Üzülme! O malı mülkü bana Rabbim vermişti. Şimdi de aldı. Çünkü sâhibi O’dur” şeklinde harika bir sabırla mukabele etti.

Ardından çocukları zelzelede vefat eder. Bunu da haber veren şeytanı tersleyerek büyük bir tevekkül ve sabır gösterir.

Sonra amansız bir hastalığa maruz kalır. Hastalık şiddetlenince, hanımı Rahime’den (ra) başka bütün akraba, dost ve komşuları onu terk eder.

Şeytan, “Hastalığı size de bulaşır!” diyerek halka vesvese verince onu şehirlerinden çıkarırlar. Onun durumu Risale-i Nur’da şöyle tasvir edilir:

“Pek çok yara bere içinde epey müddet kaldığı halde [bir rivayette yedi yıl], o hastalığın azîm mükâfâtını düşünerek, kemâl-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra, yaralarından tevellüd eden kurtlar kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i İlâhiyenin mahalleri olan kalb ve lisanına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle, kendi istirahati için değil, belki ubudiyet-i İlâhiye için demiş: ‘Yâ Rab, zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor’ diye münâcât edip, Cenâb-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillâh için o münâcâtı gayet harika bir surette kabul etmiş, kemâl-i âfiyetini ihsan edip envâ-ı merhametine mazhar eylemiş.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 14.)

Bu hali Kur’ân’da şöyle anlatılır: “Eyyüb’ü de hatırla ki, Rabbine şöyle niyaz etmişti: ’Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.’” (Enbiyâ Sûresi, 83.)

Bunun üzerine Allah ona, “Ayağını yere vur. Çıkan sudan yıkan ve soğuğundan iç.” (Sâd sûresi, 42) buyurdu.

Emredileni yapınca iki pınar fışkırır. Birinden yıkanır, birisinden içer ve öyle bir sıhhat ve gençliğe kavuşur ki, hanımının bile onu tanıyamadığı rivayet edilir!

Böylece insanlık târihine, “Eyyub Aleyhisselâm’ın sabrı gibi” darbımeseliyle geçer. Şafi-i Mutlak ve Sabur olan Allah, onu bu güzel vasıflarıyla En’âm, Nisâ, Sâd ve Enbiyâ sûrelerinde över. “Biz onu hakîkaten sabırlı bulduk. O ne güzel kuldu. Şüphe yok ki o tamâmen Allah’a dönen idi.” (Sâd Sûresi, 44)

Hiç şüphesiz onun mal, servet ve sıhhate kavuşması, halis bir sabır ve tevekkülle yaptığı samimi duanın harika sonucuydu!

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*