İbadet ve cemaat şuuru

İslâmın şartları / ibâdetler, cemaatleşmeyi pratiğe geçirir. İlâhî fermanın, tertip sırasına göre ilk sûresi Fâtiha, ilk iki âyetinde inananları ulûhiyet ve rubûbiyet (ilâhlık ve her şeyi terbiye edicilik) ekseninde yoğurduktan sonra; Cenâb-ı Hak karşısındaki durumlarını vurgular: “Ancak Sana ibâdet eder, ancak Senden yardım dileriz.”

Buradaki “biz” zamiri, ibâdetlerin “cemaat” hâlinde olmasının fazîletini hatırlatırken; sosyal hayatta da “cemaat” hâlinde olmayı ihtar ediyor olmalıdır. Sosyal statüsü, makamı, hayat standardı ne olursa olsun; ister padişah, ister dilenci, herkes namazda aynı safta bir araya gelir, kaynaşır, kenetleşir.

Tek başına namaz kılınırken bile, en az kırk sefer, yukarıda verdiğimiz âyette, “E’budu” (Ben ibâdet ederim) değil, “Na’budu” (Biz ibâdet ederiz) tâbiri mânidardır. Bu, cemaatleşmeyi gerektirir.

Bediüzzaman, bu anlayışı, “Her şey Allah’ı tesbih eder, zikreder” mealindeki âyetlerden de hareketle daha ileri seviyede yorumlayarak, yeryüzünün bir mescid hükmünde olduğunu söyler. Doğudan batıya kadar namaz kılmak için dizilmiş olan bütün Müslümanların aynı düşünce, aynı şuur etrafında halkalandıklarını belirtir. Cemaat manasına, diğer bütün varlıkları da katar.1

Cuma, bayram ve cenâze namazları cemaatleşmeyi gerektirmektedir. Ve yine Hac meselesinde de, herkesten eşit olarak ve birlikte Allah’ın evinin ziyaret edilmesi ve onun prensiplerine uyulması istenir.

Oruç, insanların toplum hayatında önemli bir yardımlaşma ve kaynaşma işlevi görür. Oruç tutan, aç kalmanın ne demek olduğunu anlar ve diğer insanlara yardım eder.2 Yine İslâm şartlarının en mühim erkânlarından olan zekât (namazı emreden âyetlerle birlikte sık sık tekrarlanır) sosyal dayanışmayı ve kaynaşmayı gerektirir.

Şeair, İslâmiyet alâmeti olan emirlerdir. İslâm toplumunun ortak hukuku ve ortak ibadetidir. Yapan, aynı zamanda İslâm toplumu adına yapar. Ve yaşayan, İslâm toplumunun mührünü gösterir. Tamamen terk edilmesiyle bütün İslâm toplumu sorumlu olur. Şeâire dair bir hüküm, nafile de olsa, sünnet de olsa, şahsî olmayıp İslâm toplumunu ilgilendirdiği ve İslâm toplumunun ortak malı ve ortak hukuku olduğu için şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir.3

Ezan, namaz, namazı cemaatle kılmak, oruç, zekât, hac, selâmlaşmak şeâirden sadece bir kaçıdır. Böylesi şeair ve ibadetlerin cemaatleşmeyi, bunun da fertleri güçlendirmeyi ve eğitmeyi esas almasının sebebi; fertler için koruyucu bir zırh hükmüne geçmesinden ötürüdür. Toplum olarak bir emrin örf haline getirilmesi, cemaat fertleri açısından söz konusu emrin daha kolay, daha zevkle ve huzurla yaşanılmasını netice verir.

Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nûriye, s. 63.
2- Mektûbât, s. 387.
3- Mektûbât, s. 265.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*