EURONUR ÖZEL

İdari Davalar

Özel Makale / idari

İdarenin eylem ve işlemlerine karşı bunlardan zarar görenler, İdare Mahkemeleri’nde iptal veya tam yargı davaları açabilirler. İşlem ya da eylemin meydana getirdiği etkiye göre de yürütmeyi durdurma talebinde bulunabilirler.

İdarenin keyfiliğini önlemek için düşünülmüş olan bu yargılama süreci, idareyi hukuka uygun eylem ve işlemlerde bulunması için çok güzel bir denetim mekanizmasıdır.

Mahkemelerin yürütmeyi durdurma kararı verebilmesi için, işlem veya eylemin açıkça hukuka aykırı olması ve aynı zamanda telafisi imkânsız zararın birlikte oluşması gerekir.

Mahkemeler, idarenin eylem ve işlemlerini yerindelik denetimi yapamazlar. Ancak hukuka uygunluk denetimi yaparlar.

İdari Yargılamada Karşılaşılan Problemler

Sistem kulağa çok hoş gelse de, uygulamada o kadar sıkıntı ile karşılaşılıyor ki, dava açacak olanların eline kâğıt kalem alası gelmiyor.

Öncelikle, İdare Mahkemeleri sayı olarak yetersiz olduğu gibi, personel olarak da yeterli değil. Bu yüzden, dava açıldıktan hayli zaman sonra dosyaya sıra geliyor. O vakte kadar da idare, yapacağını yapmış, personelini canından bezdirmiş oluyor.

Çoğu idari işlemlerde hukuka aykırılık açık olsa da, telafisi imkânsız zararı tespit etmek kolay olmadığından, yürütmeyi durdurma kararı çıkmıyor. Dava açan, esas kararın çıkmasını beklemek zorunda kalıyor.

Tabii, kararın çıkması da uzun zaman alınca, idare denetime uğramadan yapacağını yapmış oluyor. Karar, davacı lehine çıkmış olsa bile, eylem ve işleme muhatap olan, yeni duruma uyum sağlamış, kişisel hakları yeterince zedelenmiş olduğundan, eski hale iadesi neredeyse imkânsız hale gelmiş oluyor.

Bir de karar davacı aleyhine çıkarsa, yandı gülüm keten helva. İstinaf süreci, davanın neredeyse iki katı kadar zaman aldığından, davayı açan, açtığı davayı unutacak hale gelmiş oluyor.

Bölge İdare Mahkemelerinde arşivde bekleyen dava dosyaları, bunun en güzel delilleridir. O zaman sistem böyle çalışacaksa, “idari yargılama” hukuk sistemine neden konulmuş diye akla geliyor.

Sistem geç çalışsa da, bu yargılama gerekli. Ancak geciken karar doğru bile olsa, adalet tam yerine gelmiş olmuyor.

İdari Reform ve Demokratik Yönetim İhtiyacı

Diyoruz ki; bu ve benzeri birçok aksaklığı düzeltmek için “idare mantığını” yeniden ele almak gerekir. Her on yılda bir ihtilallerle şekillenen idari yapılanmanın, demokratik bir yapılanma olduğu söylenemez.

“İdarenin mektebi olmaz” diye müstebit ihtilaller, kafamıza bunu yerleştirmişler. Tamamen yanlış. İdarenin mektebi olur ve olmalıdır. İdareciler, kanun ve yönetmelikler çerçevesinde idare etme alışkanlığı edinmeli, keyfi yönetimde bulunmamalıdır.

Yani, idare edenler son derece demokratik uygulamalar içinde olmalı, kanun hâkimiyetini tesis etmeye gayret etmelidir.

Niçin riyaset-i şahsiye aleyhinde olmalıyız? Çünkü idareci, kanunu kendine uydurur. Kanuna uymaz. Kanun hâkimiyeti yerine, her tarafta şahıs hâkimiyetleri baş göstermeye başlar.

İdare edilenler için ya bu keyfi idareye boyun eğmek ve dalkavuk olmak; ya da idare davaları ile yukarıda anlattığımız uzun süreçlere girmekten başka çare kalmaz.

Sual: Neden makine-i ahvâl güzelce işlemiyor?

Cevap: Zira tecrübe, hamiyet, nûr-u kalb ve nûr-u fikri cem’ edenler, vezâife kifayet etmezler. Bazı ehl-i gayret ve hamiyet te de meyl-i tahrip meleke olmuş; tâmire pek alışık değildir. Bazı ehl-i tecrübe ve tâmir ise, eskisine bir derece meyil ile, istidatları pek müsâit değildir. Demek, bize bir nesl-i cedîd lâzımdır. (Münazarat)

Demek ki, tam demokratik eğitimden geçecek olan yeni bir nesil, idari dava sayılarını yarı yarıya düşürebilir.

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu