İftiraktan, kim fayda gördü?

Bir ay kadar evvel yazdığımız bir makalemizde, Yeni Asya’nın 70’li senelerde foto muhabirliğini yapan, İngiliz asıllı Zafer Âli’den bahsedip, onun cemaatî iftirakları kaldıramayıp, o yüzden uzun zamandır cemaatlerden uzaklaşıp ortalıkta görünmediğinden bahsetmiştik.

Gerçi, bu vaziyette olan sadece Zafer Ali değildi. Onun gibi niceleri vardı. Yine Bursa’da mukîm ve Bursa’lı, üstelik de mâzide hassaten Risâle-i Nurlar’ın sevkiyatı hizmetlerini de yapan, Üstadın İstanbul Gençlik Rehberi mahkeme salonuna girerken, “Kardaşım, koluma sen gir” dediği İsmail Doyuk Abimiz de, (kendisiyle Yeni Asya’da röportaj yapmıştık.) Üstadın vefatından sonra cemaatteki inhiraftan rahatsız olup uzun müddet görünmeyince, bir abimiz tarafından (yanılmıyorsam, rahmetli İhsan Paşalıoğlu) irtibat temin edilmiş, Bursa’daki arkadaşlarla hususî münasebetimiz suretiyle sohbetlere devam etmesi de bunlardan biriydi.

İşte o, Zafer Ali ile alâkalı yazdığımız makaleden sonra gerek makalenin altına yazılan yorumlar ve gerekse şahsıma hususî olarak çeşitli kanallardan yapılan ifadelerde, Nur cemaatlerinden bazı arkadaşların bu işe çok canlarının sıkıldığını, artık Nur cemaatlerinin esas hizmetlerine taâlluk etmeyen mevzularda iftirakları kaldırıp, ittihâdî bir hizmete devam edilmesi arzusu dile getirildi. Bunlardan biri de öğretim görevlisi bir kardeşimizin yazdığı mesaj idi. Ve bu, beni çok hüzünlendirdi, tefekküre sevk etti. İnşâallah duâ makamına geçip, ittihada sebeb olmasını diledim. “Hayırlı sabahlar muhterem ağabey. Zafer Ali gibi, nice kimseler, bu ulvî ve kudsî ve Kur’ânî hizmette yalnız kaldı. Bir hamle yapıp, ‘ama’sız, fakat’sız’  Barla hayatındaki ihlâs ve samimiyetle hizmette daim olmak, Rabbimiz bu ruhu, inkişaf ettirsin amin. Selâm ve duâ ile hürmet ve muhabbetle…”

“Barla hayatındaki; ihlâs ve samimiyetle hizmete daim olmak…”  Ne güzel bir arzu. Ne güzel bir temenni… Lâhika kitâbı olarak da neşredilen, Üstadın üç hayat safhasını geçirdiği yerler; Barla, Kastamonu ve Emirdağ. Bunun dışında da yaşadığı yerler var. Barla hayatı ve Barla talebeleri, Üstadın, Risale- i Nurlar’ı ilk yazdığı mekânlar ve talebeler de  Risâle-i Nurlar’ı ilk defa yazan kâtibler, ilk talebeler yani; saff-ı evveller.. Zaman ve memleket ahvâline göre, “din öldürülecektir” emrini yerine getirmeye çalışan Süfyanî hareketin en katı tatbik edildiği, birinci reisli zamanlar.

Kastamonu ve birinci Emirdağ hayatı ise ikinci reisin, Emirdağ ikinci hayatı da Türkiye’nin demokrasiye geçtiği Demokrat Parti hürriyet zamanı. Üstad, her devirde, dinsizlerin ve dinsizliğin akıl almaz şenaatini bildiği için, talebelerini, o zamanın ilcaatına göre îkaz, tavsiye ve intibahlarda bulunarak yanlış yapmamalarını, yanlışa düşmemelerini temin etmiştir. Süfyanizmin, tek biat ettiremediği Nur cemaatinin arasına girebilecek fitnelere çeşitli zamanlarda hep işaret etmiştir. Hassaten, kendi aralarında düşebilecekleri yanlışları, hataları hatırlatarak, nefis ile insî ve cinnî şeytanların desiselerine âlet olmamasını istemiştir.  Ve talebelerinin (sonradan da cemaatin) arasına girebilecek en büyük fitnenin siyâset şeytanından gelebileceğini ısrarla tekrarlamıştır.

Ve en büyük ve mühim îkazlarından birini de şöyle yapmıştır: “Sakın, sakın!!! Dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin. ‘Allah için sevmek, Allah için buğz etmek.’ (Buharî, Îmân: 1.) düstur-u Rahmanî yerine (el-iyazü billâh) ‘Siyaset için sevmek, siyaset için buğz etmek’, düstur-u şeytanî hükmedip, melek gibi bir hakikat kardeşine adâvet ve elhannâs gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine manen şerik eylemesin. (Kastamonu Lâhikası)”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*