İhlâs ve mâniler

Mü’min olan insanların bilhassa Risale-i Nur Talebelerinin en başta esas alacakları nokta ihlâstır. Çünkü “Medar-ı necat ve halâs, yalnız ihlâstır. İhlâsı kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla halis olmayana müreccahtır.”1 İhlâsı kazanmanın yanında onu muhafaza etmek ve onu kıran mânileri defetmek de lâzım ve elzemdir.

Samimiyet, ciddî gayret, sırf rıza-i İlâhî ve emr-i İlâhî için hareket etmek gibi manalar taşıyan ihlâsı kazanmanın bu zamandaki en güzel vasıtası Risale-i Nur’dur. Hususan en az on beş günde bir defa okunması şart olan ve dört düsturdan müteşekkil Yirmi Birinci Lem’a olan risale bu işin ilâcıdır. Bu risale tam manasıyla uygulandığında amel-i salihin ruhu ve esası olan ihlâsın kazanılacağını ve muhafaza edileceğini bizzat Üstad Bediüzzaman Hazretleri bildirmektedir. İhlâsla hakikî mü’minliğin temeli atılmış olacaktır. Çünkü “Cenâb-ı Hakk’ın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etba ile ve fazla muvaffakiyetle değildir.”2 Hem en büyük esas, hem kuvvet, hem şefaatçi, hem nokta-i istinat, hem hakikat yolu, hem manevî duâ, hem maksatlara vesile, hem yüksek haslet, hem safi bir ubudiyet gibi hassaları taşıyan ihlâs; ”bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde”3 çok mühim bir zırhtır ve silâhtır. Bilhassa, “gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omuzuna ihsan-ı İlâhî tarafından konulan Kur’ân hizmetkârları ve Risale-i Nur Talebeleri”4 “herkesten ziyade bütün kuvvetleriyle ihlâsı kazanmaya mecbur ve mükelleftirler.”5 Çünkü bu kudsî hizmet yolunda çok muzır mâniler eksik olmayacaktır. İmtihan gereği bunlar yaşanacaktır. Bu sebeple, “Bu mânilere ve şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.”6  

İhlâsı kazanmanın, muhafaza etmenin ve mânileri def etmenin çaresi ve reçetesi olan dört ana düstur özetle şunlardır: 1- Amellerde rıza-i İlâhî olmalı. 2- Kur’an hizmetkârlarını ve talebelerini tenkit etmemek. 3- Bütün kuvveti ihlâsta ve hakta bilmek. 4- Dâvâ kardeşlerinin meziyet ve faziletlerini kendinde tasavvur edip naşir olmaktır. Ayrıca rabıta-i mevt yani her daim ölümü düşünmek, dünyanın faniliğini hatırlamak ve imanî tefekkür vasıtasıyla huzur-u daimiyi kazandıran tevhid hakikatini esas tutmak da bu düsturların mühim kısımlarındandır.

Gelelim muzır mânilere: İhlâs yolunda ilerlerken çok muzır mânilerin olacağını beyan eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hadimleriyle çok uğraşır. Bu mâniler ve şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.”7 deyip, buna çare olarak Yirmi Birinci Lem’a’dan başka, Onuncu Lem’a olan Şefkat Tokatları Risalesi ve Yirmi Dokuzuncu Mektubun Altıncı Risale Olan Altıncı Kısmını, yani Hücumat-ı Sitte olarak adlandırdığı, adeta İhlâs Risalesinin devamı mahiyetindeki risaleyi yazmıştır.

Bu risaleler, “Kur’ân hizmetkârlarını ve talebelerini ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır”8 Bilhassa, altı desiseyi içine alan ve altı büyük mâniyi anlatan Hücumat-ı Sitte Risalesinde mâniler kısaca şöyle sıralanmıştır:

1- Hubb-u cah, yani makam, mevki, hodfuruşluk, şan-u şeref ve şöhret perestlik hissidir.

2- Hiss-i havf yani korku damarını kullanmak, korkutmak yolu.

3- Tama, yani şiddetli hırsla istemek, doyumsuzluk. Yani, “Cenâb-ı Hakk’ın rahmetini ittiham etmek derecesinde ve keremini istihfaf eder bir surette, gayr-i meşrî bir tarzda yüzsuyu dökmekle, vicdanını, belki bazı mukaddesatını rüşvet verip, menhus, bereketsiz bir mal-î haramı kabul etmek”9 tehlikesi. Buna israf, faiz ve dünyevîleşme gibi tehlikeleri de ekleyebiliriz.

4- Irkçılık, yani “asabiyet-i milliyeleri tahrik etmek”10 menfî milliyetçilik. Şu andaki en büyük yaralardan biri olarak önümüzde durmaktadır.

5- Enaniyet, yani kendini beğenme, haklı bulma, bencillik tehlikesi.

6- “İnsandaki tenbellik, tenperverlik ve vazifedarlık damarı.”11 Bu maddede iki ayrı mâni var. Biri: Tenbellik ve onu sevmek. (Tembelliği zindana benzeten Üstad Bediüzzaman Hazretleri, tembellik zindanına düşüş sebeplerini anlattığı Münâzarât Risalesi’nde, mü’minleri bekleyen yeis, üstünlük meyli, acelecilik, fikr-i infiradi, tasavvur-u şahsî, görenek, işi birbirine bırakmak, vazife-i İlâhiyeye karışmak ve meylü’r-rahat gibi birçok mânilere de dikkat çekmektedir.) Diğeri: Vazifedarlık. Yani, vazifeyi sevmek. Görünüşte en tehlikesiz gibi görünen bu mâni bu nuranî ve kudsî hizmete set çeken çok tehlikeli bir mânidir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu mâniye karşı şöylece dikkat çekmektedir: “Sizin beraatiniz ve manen galebeniz zalimleri şaşırttı; cepheyi, burada değiştirdiler, düşmanane taarruzdan vazgeçip, dostane hulul edip, has talebeleri Risale-i Nur’un hizmetinden geri bırakmak için memuriyet gibi bir meşgale buluyorlar veya terfien işi çok diğer bir memuriyete veya diğer bir meşgaleyi buluyorlar. Burada o neviden çok vakıalar var. Bu taarruz, bir cihette daha zararlı görünüyor.”12

Bu altı ana mâni Kur’an hizmetkârları için çok ciddî tehlike arz etmektedir. Bunların bertaraf edilmesi için öncelikle İhlâs, Uhuvvet, Hücumat-ı Sitte, Ene ve Zerre ve İktisat Risaleleri ve mutlaka Lâhikalar okunup müzakere edilmelidir. İhlâsı kıran ve nuranî hizmeti inkıtaa uğratan mâniler dün olduğu gibi bugün de, yarın da olacaktır. İmtihan her an devam etmektedir. Bilhassa Nur Talebeleri çok dikkatli ve müteyakkız olmak durumundadır. Çünkü “Şeytan-ı ins ve cinnî her cihette hücum ederler. Arkadaşlarımızdan metin kalpli, sadakati kuvvetli, niyeti ihlâslı, himmeti âli gördükleri vakit, başka noktalardan hücum ederler.”13 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri meselenin hassasiyetini ortaya koymaktadır. Çünkü bu nuranî “vazife kudsîdir, hizmeti ulvîdir. Her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçebilecek kıymettedir.”14 Bu sebeple, Hulusi Yahyagil Ağabeyin dediği gibi: “En az on beş günde bir defa okunması emir buyurulan Yirmi Birinci Lem’a; evrad edinilecek kadar ehemmiyetlidir.”15

İhlâsı kıran ana mânilerin yanında bir de ara mânilerin olduğu unutulmamalıdır. İhlâs, Uhuvvet ve Onuncu Lem’a Risalelerinde bahsedilen ara mâniler, özetle şunlardır: Tarafgirlik, inat, haset, adavet, hırs, gıybet, rekabet, tasannu, temelluk, tezellül, riya, fütur, neme lâzımcılık, nefsini düşünmek, hizmete iştirak etmemek, istişareye önem vermemek, kararlarına uymamak ve taraftar olmamak, Nur hizmetine öncelik vermemek, Nur mesleğine zıt hareket etmek, rıza-i İlâhiden sapmak, Kur’ân hizmetindeki kardeşlerini tenkit etmek, rabıta-i mevti yapmamak, dünyanın fani olduğunu unutmak, imanî tefekkürü yapmamak, maddî menfaati arzu edip muntazır kalmak ve tesanüdü bozmaktır. Bütün bu mânileri aşmak için, “Bizler imkân dairesinde bütün kuvvetimizle Lem’a-i İhlâs’ın düsturlarını ve hakikî ihlâsın sırrını mabeynimizde ve birbirimize karşı istimal etmek, vücub derecesine gelmiş.”16 diyen Üstad Hazretlerinin şu ikazı unutulmamalıdır: “Ey demir gibi sarsılmaz kardeşlerim bana yardım ediniz. Meselemiz çok naziktir. Ben sizlere çok güveniyordum ki, bütün vazifelerimi şahs-ı manevinize bırakmıştım. Siz de bütün kuvvetinizle benim imdadıma koşmanız lâzım geliyor.”17 “Sakın, sakın! Şimdiye kadar mabeyninizdeki fedakârane uhuvvet ve samimane muhabbet sarsılmasın. Bir zerre kadar olsa bile, bize büyük zarar olur.”18 “Bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim.”19 “Biz, değil böyle cüz’i hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risale-i Nur’un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla, dünyaya, enaniyete ait her şeyi feda etmek vazifemizdir.”20

Dipnotlar:
1- Lem’alar 323,
2- Age. 376,
3- Age. 390,
4- Age. 390,
5- Age. 390,
6- Age. 390,
7- Age. 390,
8- Mektubat 699,
9- Age. 710,
10- Age. 712,
11- Age. 725,
12- Kastamonu Lâhikası 204,
13- Mektubat 725,
14- Age. 726,
15- Barla Lâhikası 488,
16- Uhuvvet Risalesi 125,
17- Age. 124,
18- Age. 126,
19- Age. 128,
20- Age.114.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*