İhlas ve müsbet hareketin gereği…

İhlâs ve müsbet hareket düsturlarının, şahıs bazında geçerli olduğu gibi, cemaatler arası münasebetlerde de geçerli olduğunu Risale-i Nur’da bilhassa 20. Lem’a’dan öğreniyoruz.

Şahısların enaniyeti olduğu gibi, cemaatlerin de enaniyetleri olabilir. Bu enaniyet hastalığı ile kendilerini haklı, muhaliflerini haksızlıkla itham edip, ittifak ve muhabbeti kaybederler. Rekabet ve kıskançlık da ortaya çıktığında artık kudsî olan hizmetin içine nefsanîlik bulaşır, ihlâs kaçar ve vazifeler yapılmaz olur.

Böyle ortamlar tam da şeytanın tuzaklarını kurduğu, ihtilâfları körüklediği ortamlardır. İşte bu hastalıklara karşılık ihlas düsturlarıyla hareket etmek hayatî önem taşır. İhlâs bünyenin hastalanmasına mani olduğu gibi, hastalanmış bünyeleri de tedavi eden bir iksirdir.

Bediüzzaman, ihtilâfa, nifaka, adavete karşı gösterilmesi gereken tavrın adına müsbet hareket demiştir. Müsbet hareket adaletin bir yansıması olduğu gibi, adalet de vasat bir çizginin neticesidir.

Bediüzzaman talebelerini ve diğer ehl-i hak meslekleri bu noktada şu hayatî tesbitlerle uyarır:

Öncelikle herkesin kendi mesleğinin muhabbeti ile yaşaması, başkalarının tenkîsi ile meşgul olmaması, müsbet hareket için önemli ilk adımdır.

Bundan sonra, ehl-i dinin daire-i İslâmiye içinde hangi meşrepte olursa olsun, birlik rabıtalarının bulunduğunu düşünerek ittifak etmek olduğudur. Farklılıklara değil, ortak noktalara dikkat çekmek farklılıkları bir zenginlik olarak değerlendirmek gereklidir. Evet, her meslek sahibi “Benim mesleğim haktır, güzeldir” diyebilir. Fakat “Hak yalnız benim mesleğimdir” dememelidir. Bu düstur da, ittihat, vifak ve muhabbet için önemli diğer bir adımdır.

Ehl-i hakla ittifak tevfik-i İlâhînin celbine sebep olduğunu ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmek ittifak yolunda fitneleri, adaveti ve ihtilâfı önlemede hayatî başka bir düsturdur.

Bizler aynı şahs-ı manevinin azalarıyız. Dolayısıyla bu şahs-ı maneviye gelecek zarar hepimizi etkileyecektir. Bu yüzden dahilî küçük problemleri büyütmek, büyük haksızlıklara sebep olabilir. Bazen hakkı düzeltiyorum derken daha büyük haksızlıklara kapılar açılabilir.

Evet, başkalarının hakkı için kendi hakkından feragat etmek ihlâslı bir davranıştır. Şahs-ı manevinin yara almaması, tesanüdün devamı için bunun yapılması şarttır. Aksi halde, bilerek bu ihlâsı kıranları ne Cenâb-ı Hak, ne de gelecek nesiller affedecektir.

Kişi veya kişiler yanlış düşündüğü izzetini düzeltirse, yani kendi menfaatinden ziyade şahs-ı maneviyi esas alan fedakârlıklar ve feragatlar yapabilirse, ihlâs-ı tammı yakalayacaklardır.

Hâsılı, gerek şahsî hayat gerekse içtimaî hayatın sağlıklılığı ve devamı için ihlâs düsturlarını yaşamak gerekecektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*