Cizre merkez ve civardaki medreseleri ziyaretimiz esnasında, bu ilim-irfan yuvalarında tedrisat gören genç kardeşlerimizle yakın temas ve diyaloglarımız oldu.
Sohbet esnasında, hocalarının da takdir ve memnuniyetlerini kazanan hayata dair bazı mevzuları açıklıkla anlatmaya çalıştık. Bunların bir kısmını burada özetleyerek aktarmak istiyoruz.
Bilhassa Doğu-Güneydoğu Bölgelerinde gençleri çok erken yaşta evlendirme âdetine karşı kısaca şunları söyledik:
İslâmda evlilikten maksat ve murat “nesil”dir. Neslin devamı için, erken yaşta evlenmek şart değildir. Hele, tahsil hayatına devam ederken, sakın ola ki büyüklerin tesiri altında kalarak evlenmeyesiniz. Talebe iken ve henüz daha çocuk denecek yaşta iken evlenirseniz, ileride pişman olma ihtimaliniz fazladır. Aksi halde, ekseriyetle hem yanlış seçim yapar hem de tahsil hayatınızı sakat eder, sekteye uğratırsınız. Yirmi beşten sonra, hatta otuzlu yaşlarda evlenmekle de bir şey kaybetmiş olmazsınız. Ama, otuzlu yaşlara vardığınızda, hiç olmazsa tahsil hayatınızı tamamlamış, askerliğinizi yapmış ve büyük ihtimalle bir iş ve gelir sahibi olmuş olursunuz. Onun için, iki yakanızı bir araya getirmeden ve merde-nâmerde muhtaç olmayacak bir gelir-maaş sahibi olmadan kesinlikle kimseye gönül kapınızı açmayın ve büyüklerin baskısıyla evlilik hayatına adımınızı atmayın. Kardeşlerim, tekraren ve ısrarla söylüyorum: Aksi halde, ileriki yıllarda bundan pişmanlık duyabilir ve “Keşke erken yaşta evlenmeseydim” demeye mecbur kalabilirsiniz. Bizden hatırlatması…
Genç medrese talebelerine yine ehemmiyetle yapmış olduğumuz tavsiyelerden biri de tahsil hayatında belli bir dalda mutlaka ihtisas yapmaları ve tercih ettikleri branşlarda mütehassıs olmaları mevzusuydu.
Bu konuda da kendilerine kısaca şunları söyledik: Bu medreselerde hem hafızlık öğreniyorsunuz hem de Arapça eğitim-öğretimi yüksek derecede almış oluyorsunuz. Eşzamanlı olarak veya buradan mezun olduktan sonra, belki de çoğunlukla İmam-Hatip Lisesine veya İlâhiyat Fakültesine gitmeyi düşünenleriniz vardır. Hatta, belki benim de bu yönde sizi teşvik ile tavsiyelerde bulunacağımı düşünüyorsunuzdur. Ama, ben sizin için bunun tam tersini düşünüyorum. Size kısaca şunları söylemek istiyorum:
Kardeşlerim; Bu medreselerde derinlemesine öğrenmiş olduğunuz Kurân dersi ve Arabî bilgilerin üzerine İmam-Hatip veya İlâhiyatın ilâveten koyacağı fazla bir şey yoktur. Bu ilim-irfan merkezlerinde Risale-i Nurları da anlayarak okuduktan sonra, bu zamanda ihtiyaç duyulan İmam-Hatip bilgilerine ve hatta İlâhiyat seviyesine gelmiş oluyorsunuz. Buradan mezun olup şehadetnâmelerinizi aldıktan sonra, üniversite hayatı için size tavsiyem, daha çok tıp, diş hekimliği, eczacılık, mühendislik, mimarlık, tarım, ticaret, denizcilik, havacılık ve lisan gibi branşlara yönelin. Zira, asrımız ihtisas asıdır. Böyle yapmakla, hem sahasında ihtisas sahibi olur, hem de maişetinizi kolaylıkla temin etme imkânına kavuşmuş olursunuz. Burada elde etmiş olduğunuz İlâhiyat bilgileri de cepte, çantada keklik mesabesinde zaten, Bunlar zayi olup gitmez inşallah. Dolayısıyla, mevcuttan bir şey kaybetmemenin yanı sıra, yüksek lisans dönemindeki branşlaşma ve yapacağınız ihtisas ile ömür boyu hür ve serbest şekilde sürdürebileceğiniz bereketli bir hayatınız olur.
Şimdilik son bir not: Hangi meslek ve branşta olursak olalım, lisan ihtisasını yaparak bir dünya dilini öğrenmenin faydası ve ayrıcalığını da bilmek lâzım.
Lisan öğrenmek, sadece basitçe bir çeviriden-tercümeden ibaret değildir. Başka bir lisanı tahsil ederek öğrenmek, tercümanlığın yanı sıra, insanın dünyasında ayrıca tarihî, turistik, sosyal, kültürel ve ilim-irfan sahasında da yeni pencerelerin açılması ve daha geniş ufukların görünür hale gelmesi anlamına geliyor. Evet, başka bir lisanı öğrenerek kavrayan bir kimsenin, şüphesiz ufku daha geniş, fikri daha engin, dağarcığı daha zengin olur.
Benzer konuda makaleler:
- Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hakkındaki bazı isnadlara cevaplar
- Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hakkındaki bazı isnadlara cevaplar
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Ezanı aslına çevirmek, demokratların ilk icraatı oldu
- Hulusi Yahyagil (1896-1986)
- Lisan-ı kal, lisan-ı halle taçlanmalı