İki farklı şahsiyet

Image
Bu köşeyi takip eden okuyucularımız, AKP kurmaylarının Avrupa’yı, hakikî İsevîliği, dünya barışına giden yolları ve dolayısıyla ittihad ı İslâmı da bilmediklerini müteaddit defalar yazdığımızı iyi bilirler. Arzu ederdik ki, Tayyip Bey hem şahsı ve hem de şahs-ı manevisini temsil ettiği hükümetleri adına bizi icraatlarıyla tekzip etsin. Fakat bugüne kadar ortadaki icraat neticeleri bizi tasdik edegeldi.

AKP kurmaylarıyla Tayyip Beyi değerlendirirken “iki farklı şahsiyetle” karşılaşacağınızı iyi biliyoruz. Birisi, siyasal İslâm geleneğinden gelen, Avrupa’ya ve Batı’ya toptan karşı, nasyonalist denecek kadar millî, âyet ve hadisi zahiri mânasıyla siyasetine göre yorumlayan ve İslâm dini dışındaki inançlara karşı keskin bir tabiat…

İkincisi; birlikte çalıştıkları neocon ve neliberal siyasetlere paralel, avam mantığını manipüle edici, icraatları itibariyle ayrışma ve farklılıkları öne çıkararak çatışma zeminlerinin oluşmasına yardımcı üslûba sahip bir şahsiyet… Bu ikinci şahsiyeti beyanatlardan ziyâde icraatlarda aramak gerekiyor. Neoliberallerin imkânlarıyla zaptu rabt altına alınmış medyadaki başbakanın beyanlarıyla icraatlarının yan yana bir cetvelini hazırlayanlar, ilginç sonuçlarla karşılaşırlar.

Neoliberallerle neoconların insanlığa en büyük zararı, fıtrî mecrası içinde gelişen hürriyetleri budamak, barışı engellemek ve insaniyetin inkişafını tersine çevirmeye çalışmaktır. Meselâ, neocon teorisyen Huntington’un medeniyetler savaşına karşı Madrid´de başlatılan medeniyetler ittifakını ele alalım. Birçok insan büyük ümitlerle bu projeye duâ etti. Peki mâhiyeti… Ne doğuda ve ne de batıda yaşayabilecek, Hıristiyan ve İslâm efkârını teskine yönelik, palyatif ve hayatiyeti olmayan bir proje… İçinde Vatikan´ın, Protestan ve Anglikan kiliselerinin bulunmadığı, sivil toplumun dahil edilmediği, Avrupa ve Asya üniversitelerindeki ilim adamlarının dâvet edilmediği ve yalnızca isimden ibaret içi boş bir sada… Medeniyetler İttifakı… Hakperest olanlar internet ortamında bu meseleyi tetkik edebilirler…

Tayyip Beyin Amerika’daki Musevî lobilerce “cesaret ödülüne” lâyık görüldüğü günden günümüze gelen süreçteki icraatlarını bir bütün halinde değerlendirenler, medyanın hafızaları silerek dönüştürmesi felâketinden kurtulur kanaatindeyiz. Çünkü gündemlerden sonra insanların da sanallaştırılmaya çalışıldığı şu dönemde; tarihin, bilimselliğin, millî menfaatlerin, sosyolojik hakikatlerin, ailenin ve insanî değerlerin iddia edildiği gibi buharlaşıp kaybolması mümkün değil.

Dinî söylemlerle siyaset sahnesine atılanların Avrupa’ya, Hıristiyanlığa, ahirzaman hadiselerine, hakikî medeniyete ve dünya barışına Kur’ân ve Sünnet penceresinden bakmamaları elbette ki acıdır. Peygamberimizin (asm) şu zamana ve hatta yaşadığımız şu döneme yönelik “yol haritasına” dudak bükmenin faturasını yalnızca AKP çekmiyor ve çekmeyecek. Hem İslâm dünyası, hem Avrupa ve hem de bütün insanlık bu ağır faturayı ödüyor.

Küresel dinsiz ve sefih cereyanlara karşı Müslümanların Hıristiyanlarla ittifak edeceğini haber veren Peygamberimizden (asm) habersizce; hakikî İsevîliği, Hıristiyan ve medeniyetperver Avrupa’yı, Avrupa’da inkişaf etmekte olan insanî kurum ve prensipleri görmezlikten gelerek neoliberallerin ölçüleriyle olayları değerlendirmek, hakikaten ehl-i insafın vicdanlarını sızlatıyor.

Türkiye’nin Avrupa’nın yardımı olmadan Kemalizm mengenesinden kurtulamayacağını ispat eden binlerce uzmanı bir kenara iterek “Ankara kriterlerini” Kopenhag ve Helsinki prensiplerinin üzerine çıkarmanın gizli bir “Atatürkçülük” olduğunu söyleyenler elbette haklıdırlar. Türkiye’yi Açık Toplum Ensititüsüne bir sosyal laboratuvar olarak kullandıran AKP hükümetinin netice itibariyle birinci Avrupa, hakikî İsevîlik ve dünya barışı taraftarlarıyla yakınlaşması elbette beklenemez.

AKP Avrupa’yı ve günümüz İsevîliğini bilemeyip bunlara uzak durunca, yüzünü mütemâdiyen Washington ve Londra’ya çeviriyor. Danışmanlarını o çevrelerden seçiyor. AB ile işbirliği yerine Pentagon’u tercih ediyor. 11 Eylül’le Pentagon’da etkinlik kazanan neoconların NATO’yu işgallerine ses çıkarmıyor. İslâm ve Türk düşmanı Rasmussen’i ittifakın başına kabul ediyor. NATO da bizim katkılarımızla Afganistan’da ve Libya’da masum kardeşlerimizi şu mübârek ayda katle devam ediyor. Yarın NATO Türkiye üzerinden Suriye ve Iran’ı da bombalamaya başlasa, şaşırmamak gerekiyor.

Birinci Avrupa ile İkinci Avrupa´nın siyasetleri o kadar birbirine zıt ki… Birisi diril derken diğeri öldürmeye çalışıyor. Clinton’un ABD’si ile Bush’un ABD’si kadar birbirine zıt… Veya Chirac – Schröder’in AB’si ile Sarkozy ile Merkel’in Avrupa’ları kadar birbirine ters. Neocon ve neoliberal cereyanlarla ittifaka girmiş bir AKP´nin dünya barışına katkısı zor olur. Zîra müttefiklerinin bütün istikballeri “çatışma” üzerine bina edilmiş. Doğu-Batı çatışması, ekonomik krizler, Turuncu Devrimin yağmaladığı Karadeniz ve Kafkasya ülkelerindeki iç kaos, Türk-Kürt çatışması, Arap baharlarının arkasına gizlenmiş iç savaş tezgâhları ve nihayet Avrupa içindeki birinci ve ikinci Avrupa çatışmalarına kadar. AKP kurmayları, Bediüzzaman’dan Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının sebep olduğu değişimleri okusalardı daha doğru siyasetler üretebilirlerdi… En azından AB´yi doğuran tarihî hakikatin mahiyetini… Fakat nerede…

AKP kurmayları hakikî İsevîlik, birinci Avrupa, insaniyet–İslâmiyet birlikteliği, modern Bolşevizm, şimal cereyanı, ikinci Avrupa, Medreset´üz Zehra, dünya barışının kilit coğrafyası, ittihad-ı İslâm ve felsefe ile Kur’ân’ın barışı gibi tabirlerin asıl mânâlarını ve kastedikleri anlamları doğru kaynaklardan öğrenmek zorundalar. Şayet İslâm coğrafyasına ve Müslümanlara faydalı olmak istiyorlarsa… Şayet Hıristiyan dünyasının barışına katkıda bulunmak istiyorlarsa… Ve nihayet Türkiye´yi şu küresel cereyanların oyuncaklığından kurtarmak niyetinde iseler…

Image

Benzer konuda makaleler:

4 Yorum

  1. Makaleniz Müslüman Türkiye ve Alem-i islama İSTİKAMETLİ BİR YOL HARİTASI niteliğinde. Yazınızın asıl muhatapları dikkat çektiğiniz açıdan meseleye baktıkları pek anlaşılmıyor. Hadi sizi muhalif bildikleri için ciddiye almadıklarını var sayalım ama bu meseleleri aynı kaynaktan okuduğunuz AKP?li milletvekilleri ve onların ağabeyleri icraat kadrolarına bu hahikatleri tebliğ hizmetinde bulunmuyorlar mı acaba? yoksa…

  2. Makalede geçen hakikatleri teyit için takrir, tahkik, tekrir lâzımdır, dolayısıyla Kur?an- ı Kerim ilk önce hayırdan sonra şerden bahseder (Örneğin Zilzal Suresi). Kur?an tefsiri Risale-i Nur da misalleri de dahil olmak üzere aynı metodu takip eder. I. AVRUPA(Olumlu BATI) İslam ve Müslümanlarla barışıktır, hayırlar ve güzellikler için Islam ve Müslümanlarla ittifaka taraftardır. II. AVRUPA (Olumsuz BATI) İslam ve Müslümanlara ve İnsaniyete düşmandır şerler, çirkinlikler için elinden geleni ardına koymaz.

    Türkiye?de iktidarda olanlar bu hakikatlere lakayd kalamazlar zira Melek ile Şeytanı, Musa ile Firavunu karıştırmanın bedeli çok ağır olur.

  3. muhterem Şükrü ağabey Kuran ve Risale ekseninde çok güzel ve manalı bir analiz ve tesbit yapmış.. rivayetlerde ahirzamanda geleceği ve ümmetin önemli ve kilit noktada görev yapan muhim bir kısmının tabii olacağı ve Hadisi şerif te tasvir edildiği üzere nakıs , eğri kaburga kemiği üzerinde duran(hem bindiği attan düştüğünü ima ediyor, hemde kararsız, dengesiz ve yanlış kıbleye tabii olduğunu bildiriyor) bir şahsiyeti tarif etmiş.. gerçekten tam on ikiden isabet ettirmiş..hadiseye sadece siyaset gözlüğü ile ve sathi olarak bakanlar ve menfaat çıkar elde etmek üzere dini tabirleri kullananlar ve dini değerleri menfaat ve siyasetine her daim alet edenler her zaman yanılırlar ki onlar içinde hadislerde çok rivayetler var..Allah akıl, fikir ve şuur versin ve yanlış ve hatalı yolda olanları islah eylesin.. ne zamanki milletimiz, İslam dünyası tam intibaha ererse,gaflettten tam olarak uyanırsa ve insanlık, medeniyet, hürriyet , gerçek demokrasi, adalet taraftarı birinci avrupa ile yeni dünya (latin ve aglo-sakson Amerika ) devletleri önce Hristiyanlığın hakiki prensiplerine (adalet, insaniyet, hakkaniyet, merhamet esaalarına) daha sonra islamın gerçek yüzünü keşfedip, Kuran ve Risale-Nur hakikatlarına dönerse insanlık ve islam alemi inanın ki Risalelerde bahsedildiği üzere yeni bir medeniyetin inkişaf ve terakkisine, sulhun,eöniyetin, adaletin, refahın, saadetin dünya çapında temin edilmesine inşallah vesile olacaktır..

    selamlar..

  4. Şükrü kardeşimizi bu güzel harika tesbitleri ve yazısından dolayı tebrik ediyorum.Tabii bu yazıyı okurken hislerden ziyada akıl ve muhakemei asliye ile bakıp değerlendirirsek daha iyi anlarız.Siyasi harekete destek olmak ayrı,onun yanlışlarını bilip ikaz ederek yada yanlışlarını savunmadan doğrularına destek vermek ayrı.Kanaatimce biz hislerimizi bazen karıştırıyoruz.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*