İkinci yolun 4. devre fitneleri

Demirel’in verdiği beş bin anarşistin dosyası “ihtilâl olgunlaşın diye” sümenaltı edilip 12 Eylül sabahına bırakılırken; Başbakana bağlı olan MİT Angolada’ki darbeyi haber verip, memleketine yapılacak darbeyi bildirmiyordu.

Bir başka haber vermeyen bağlı kurum da Başbakanlık Müsteşarlığı. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporunda yer alan: “Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddî işbirliğine gitmiş, Özal’ın hükümet üyesi bakanlara istikrar programını bilgi vermezken komutanlara bilgi verdiği” kayıtlara geçmiştir.

Turgut Özal hazırladığı ekonomik programı 8 Ocak 1980’de Genelkurmay’a gidip komuta heyetine ayrıntılı bir şekilde sunmuş ve onların takdirini kazanmıştır.

TSK, ülkedeki demokratik kurumları ortadan kaldırıp siyasileri uzaklaştırırken, sadece Turgut Özal ve ekibinin görevine devam etmesi kararı alınmıştır. (Daha sonra parti kurma, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak mükâfatlandırılmıştır.)

Anarşi ve terör memleketi kana bulamış, güvenlik tamamıyle askeriyenin elinde olup sıkıyönetim ilân edilmişken, “Tanklar kışın çamurda batar, Mayıs-Eylül iyidir, hem ekonomi de düzlüğe çıkar” denilerek darbeye zemin hazırlamak için göz göre göre kan dökülmesine seyirci kalınmış, demokrasiyi rafa kaldırmak için pusuda beklenilmiştir.

Gerekçe de hazırdı; Kemalizm’i ayakta tutmak

12 EYLÜL’DEN NURCULUĞA DARBE

Evet 27 Mayıs çok acımasız bir darbeydi. Ancak 12 Eylül, travmaları seneler sürecek bir fitneydi ve hâlâ da sancılarını çekmekteyiz.

En kötüsü de bu süreçte Nurculuk ciddî yara almıştır.

1982 Anayasa oylaması baskı ve dayatmalarla Yeni Asya cemaatinden büyük bir parça koparılıp 12 Eylül’e biat ettirilmiş, biat etmeyen Yeni Asya ise 470 gün kapatılarak ‘Hayır oyu’nun bedeli ödettirilmişti. (Her vesileyle de ödettirilmeye devam ediliyor.)

1983’te muvazaa partileri kurdurulup AP’nin devamı olan BTP kapatılmış, onun yerine kurulan DYP ise, büyük oranda veto edilerek seçime sokulmamıştı.

Seçime dört gün kala askerî programı uygulayacağı söylenilen MDP, Kenan Evren tarafından methedilip ANAP sert eleştirilince, ters bir manevra ile oylar ANAP’a yönlendirildi.

Demirel’in müşteşarı diye lanse edilen Özal ve dört eğilim içinde Demokratları da sayan bir kısım ANAP kurmayları, DYP’nin devre dışı kalması ve sağ oyların garanti edilmesi sonrasında Demokratlara ve Demirel’e düşmanca tavır takındılar. Öyle ki, Ecevit dönemindeki bütün negatiflikleri Demirel’e mal ederek, siyasî yasakları canla başla müdafaa ettiler.

Her şeye rağmen Demirel tek başıyla hukuk mücadelesi verip; (içinde Ecevit, Türkeş ve Erbakan gibi liderlerin) siyasî yasakların kaldırılmasında, 12 Eylül’ün yaralarının sarılmasında ve memleketin yeniden normalleşmesinde ve demokrasiye geçişinde ciddî katkılar sağlamıştır.

Şartlar çok zordu…

Demokratların istinad noktası olan Nurcular dağıtılmış, çeşitli partilere yönlendirilmiş olduklarından beklentilere cevap verilememişti.

Bütün bu menfi şartlara rağmen Demokratlar iktidara gelmiş, ancak koalisyona mecbur kalmışlardı.

SİYASETİN İKİ KEFESİ

1993’ te Özal’ın vefatı bütün planları alt-üst etmiş, Demirel köşke çıkmak mecburiyetinde bırakılmıştı. Böylelikle Demokratlar lidersiz kalmış, gelenler de (sanki Demokratları bitirmek için) ehliyetsiz yöneticiler idi.

Aslında bütün bu olanlar 1990’da komünizmin yıkılmasıyla tek dengeli bir dünyaya dönülmüş, roller de değişmişti.

Nurcular ise; (işleri siyaset değil ise de) aynen siyaseti Emevilere bırakıp, hilâfeti saltanata irca etmemek için idarecileri uyarma vazifesi gören Ehl-i Beytin (Hz. Hasan) yarım kalan mesleğinin tamamlayıcısı olduğundan, gelen tehlikeleri en iyi onlar bilecekti.

Bunu tamamı bilmese de Nurcuların bir kısmı (Yeni Asya) iyi biliyor.

Menhus ruh, giderayak en büyük oyununu oynuyor:

Gerçek Nurculuğa karşı “Siyasal Nurculuğu” öne sürerek…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*