İkrime İbn Ebî Cehil (575 – 634)

İslâm’ın en büyük ve en azılı düşmanı olan Ebu Cehil’in oğludur. Müslüman olmadan evvel savaşlara katılıp, Müslümanlara karşı her türlü mücadeleyi vermiştir. Mekke’nin fethini müteakiben umumi af ilan edilmiş olmasına rağmen, affın dışında bırakılan az sayıdaki kişilerden biridir. Fetihten sonra öldürülme korkusuyla Mekke’den kaçmıştır. Yemen’de bulunurken hanımının girişimiyle affedilmiş ve Medine’ye gelerek Müslüman olmuştur.

Risâle-i Nur’da, kavim ve kabilesini tamamen bırakıp bütün ruhuyla İslamiyet’e dahil olduğu belirtilmektedir (Şualar, s. 542). Künyesi; Ebu Osman İkrime bin Ebi Cehil Amr bin Hişam el-Kureyşî şeklindedir.

İkrime, 575 yılında doğdu. İslamiyet’in zuhuru ve meydana gelen gelişmelerde en sert muhalefet edenler arasında yer aldı. Müslümanlara karşı girişilen hemen her faaliyette aktif rol aldı. Bedir Savaşı’nda bulundu. Bu savaşta babasını öldüren sahabe Muaz bin Amr bin Cemuh’un elini kopardı. Babasının ölümünden sonra Mahzunoğullarının reisliğini ele aldı. Müslümanlara karşı yürütülen faaliyet ve savaşlara katılmaya devam etti.

İkrime, Uhut Savaşı’na eşi ile birlikte katıldı. Müşrik ordusuna mensup süvari güçlerinin sol kol kumandanlığını üstlendi. Peygamber Efendimize (asm) karşı girişilen mücadele ve savaşlarda hem maddi yardımda bulundu hem de bizzat katılmak suretiyle babasının yokluğunu adeta aratmadı. Diğer taraftan Hudeybiye Barışı Müslümanlar ile Müşrikler arasında sulh ortamını sağlayıp, kısa bir süre de olsa huzur ortamı sağlanmışken bu huzuru bozanlar arasında yer aldı. Yüzlerini örtüp Beni Bekirlilerle birlikte Huzaaların mekanını bastı. Uyumakta olan bir çok insanı katletmeleri sonucu Hudeybiye sulhunun hükmünü çiğneyerek barışın sona ermesine sebep oldu (Asım Köksal, İslam Tarihi, 8. C., s. 262).

İkrime, Mekke’nin fethi sırasında olay çıkaranlar arasında da yer aldı. Arkadaşları ile birlikte oluşturduğu çete, Mekke’ye giren ve başlarında Halid bin Velid’in bulunduğu Müslüman birliğini ok yağmuruna tutarak kan dökülmesine sebep oldu. Halid bin Velid bunları bozguna uğrattı. Bütün gücüyle Müslümanlara karşı düşmanlığını devam ettirmesi, her fırsatta saldırmaktan geri durmaması ve çok tehlikeli oluşu gibi sebeplerden ötürü görüldüğü yerde öldürülmesine izin verildi. Mekke’nin fethi ile birlikte genel af ilan edilip, müşriklerin fetihten önce yapmış bulundukları zulümlerin hesabının sorulmayacağı ve herkesin hayatından emin olacağı ilan edilirken çok az sayıdaki kişi bunun dışında bırakıldı. Bunlardan birisi de İkrime oldu.

İkrime, öldürülme korkusuyla gizlice Mekke’den kaçtı. Yemen’e gitmek üzere gemiye bindi. Bu arada büyük bir fırtınaya yakalanan gemi batma tehlikesi geçirdi. İkrime, sağ salim kurtulduğu takdirde Müslüman olmaya karar verdi. “Ey Allah’ım, eğer beni bu fırtınadan kurtarırsan, Muhammed’e gidip ellerine sarılacağım ve onun keremine sığınarak affedilmemi isteyeceğim” (Sahabiler Ansiklopedisi, Yeni Asya Gazetesi Neşriyatı, 2. C. s. 487) dedi. Bu arada Mekke halkı, kendilerine yapılacak muameleyi ve yaptıkları bunca kötülüğe karşı nasıl bir muamele ile karşılaşacaklarını merakla beklemekte idiler. Ama, tüm olumsuzluklara rağmen Peygamber Efendimizin büyük bir merhamet sahibi olduğunu en çok onlar biliyor ve kötü bir karşılık beklemiyorlardı. Nitekim hepsi affedildi.

İkrime, kaçtıktan sonra hanımı Ümmü Hakim Müslüman oldu. Eşinin affı için Peygamber Efendimizin huzuruna çıktı. Gelen hanım, “bu ümmetin firavunu” olarak telakki edilen Ebu Cehil’in gelini ve Müslümanların azılı düşmanı İkrime’nin hanımı idi. Ancak, şimdi Müslüman’dı ve af diliyordu. Yüce Peygamber bu isteği kabul ederek İkrime’yi affettiğini kendisine söyledi. Peygamber Efendimizin huzurdan mutlu bir şekilde ayrılan Ümmü Hakim, eşini bulmak için yola koyuldu. Çok sıkıntılı ve uzun bir yolculuktan sonra Yemen’de eşini buldu. Ona, “senin için Resulullah’tan af diledim” dedi. İkrime, önce şaşkınlık geçirdi. Af edilmiş olmasına şaşırdı. İkisi birlikte geri döndüler.

Peygamber Efendimiz, henüz onlar gelmeden bir ikazda bulundu. İkrime’ye saldırılmamasını ve rencide olmaması için de babasından asla söz edilmemesini sahabelerine tembihledi. “Yanınıza Ebul Cehl’in oğlu İkrime, mü’min ve muhacir olarak geliyor. Sakın babası hakkında kötü söylemeyin. Çünkü, ölüye kötü söylemek ölüye değil, diriye zarar verir.” Hala tereddüt geçiren İkrime, eşine, “Ya Ümmü Hakim, Muhammed benden o kadar fenalık görmüşken eman verdi mi?” diye tekrar sordu. İkrime ve hanımı Mekke’de Peygamber Efendimizin huzuruna çıktılar. Resulullah onları ayakta ve güler yüzle karşıladı. Huzura giren İkrime, eşinin kendisine af edildiğini söylediğini hatırlatınca, Yüce Peygamber, zevcen doğru söylemiş diyerek İkrime’ye karşılık verdi. Bu arada İslam’a davet edilen İkrime;

“Yemin ederim ki, sen sadece hakka, güzel ve iyi şeylere davet ediyorsun. Yemin ederim ki, sen peygamberlik gelmeden önce de, bizim içimizde en doğru konuşan idin. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim” diyerek Müslüman oldu. “Ey Allah’ın Resulü! Ben bu kadar kötülük yapmışken yine affettiniz. Bundan sonra Müslümanlara karşı olan düşmanlığımın iki mislini kâfirlere göstereceğim.” dedi.

İkrime, İslamiyet’le şereflendikten sonra ilk iş olarak, gizli yerlerde ne kadar put kalmışsa hepsini kırdı. Bütün gücüyle İslam’a hizmet etmeye başladı. Risale-i Nur’da, sahabelerin Peygamber Efendimizi görüp ona tabi olduktan sonra bütün kötü alışkanlıklarını tamamen terk edip Müslüman oldukları belirtilmektedir. Örnek olarak Halid bin Velid ve İkrime ibn Ebi Cehil’in pederlerinin gittikleri yolu tamamen terk edip, bütün ruh u canlarıyla ve gayet fedakar bir tarzda İslamiyet’e girdikleri hatırlatılmaktadır (Şualar, s. 542).

İkrime, Medine’ye giderek İslami hizmetlere katıldı. Peygamber Efendimiz tarafından Beni Hevazin’in zekatını toplamakla görevlendirildi. Hazreti Ebubekir’in halife seçilmesinden sonra irtidat edenlere karşı hazırlanan orduda yer alarak savaştı. Askeri bir birliğin başında Müseylime’nin üzerine gönderildi. Ayrıca Umman, Mehre ve Deba’da bulunan mürtedlerle savaştı. Şam ve çevresinin fethinde hazır bulundu. Ayrıca, Suriye ve Filistin’in fethi sırasında Bizanslılarla yapılan Ecnadeyn savaşına katıldı.

İkrime, Yermük savaşına katıldı bu savaşta aldığı yetmişe yakın ok ve kılıç darbesinden sonra şehit oldu. Bu savaşta yaralılar arasında dolaşan ve amcasının oğlu Haris’i arayıp bulan Hazreti Huzeyfe, su isteyip istemediğini sorar. Tam su vereceği sırada İkrime’nin (ra) su isteyen sesi duyulur. Bu ses üzerine suyu içmeyen Haris (ra), suyu İkrime’ye götürmesini işaret eder. Hz. Huzeyfe İkrime’ye su içireceği sırada da, Hazreti İlyas’ın (ra) su isteyen sesi duyulur. Sesi duyan İkrime (ra) de suyu içmeden İlyas’a götürmesini işaret eder. Hazreti Huzeyfe, Hazreti İlyas’a suyu götürünce vefat ettiğini görür ve suyu içiremez. Bunun üzerine hemen geri dönüp önce Hz. İkrime’ye ve akabinde amcası oğlu Haris’e ulaştırmak istediyse de bu ikisine de yetiştiremeden vefat ettiklerini görür. Son nefeslerinde bile diğerlerini kendi nefislerine tercih eden bu mübarek sahabeler Hakk’ın rahmetine kavuşurlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*