İlkokulda başörtüsü niçin olmasın?

Eğitimde “iki ileri, iki geri” yani yerinde sayma durumu devam ediyor gibi. Haberler doğru ise, iktidar partisinin gündeme getirdiği “4+4+4 kesintili mecburî eğitim” daha TBMM gündemine gelmeden “ilk geri adım” atıldı. Yeni formüle göre, “4+4 kesintisiz, +4 yıl daha” şeklinde uygulanacakmış.

4+4 kesintisiz, daha doğrusu “ilk 4 yıldan sonra açık öğretime imkân vermeyecek şekilde” olursa, şu ana kadar uygulanmakta olan “8 yıl kesintisiz eğitim”den pek de farkı kalmayacak. Sadece, ilâve olarak 4 yıl da mecburî eğitim yaptırılacak mecburî eğitim toplamda 12 yıla çıkmış olacak. Tabiî bunun nasıl uygulanacağını zamanla göreceğiz.

Konu ile ilgili olarak görüş açıklayan “uzman”ların tesbit ve tekliflerine bakıldığında onların da aklının karışık olduğunu söylemek mümkün. Ama temelde, eğitim sisteminin “esnek” olması noktasında birleşiliyor.

Bu tartışmalarda dikkat çeken bir nokta da, sürekli başka sistemleri ve ülkeleri örnek almak. Acaba, kendi tarihimizde nasıl bir eğitim sistemi uygulamışız da “çağ açan, çağ kapayan” insanlar yetiştirmişiz? Nedense bunları gündeme getiren yok gibi…

Yeni sistemin tartışılması çok önemli bir konuyu daha gündeme getirdi: İlkokullardan itibaren başlayan başörtüsü yasağı… Yeni sisteme karşı çıkanların ekseriyeti, bu sistemin kız çocuklarını okuldan uzaklaştıracağından endişe ediyorlar. Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, ilkokullardan itibaren başörtüsü yasağı uygulanmasın, kızların eğitime katılma nisbeti azalmaz, aksine artar. Şunu da ifade edelim ki, eğitimin müfredatı düzeltilse, ders kitapları Türkiye ve dünya gerçekleriyle örtüşse, ‘tek tip adam yetiştirme’ zihniyeti terk edilse; çocuğunu okula gönderen veliler, okullarda yeterli ve kaliteli eğitim verildiğini görse okullu olan öğrenci sayısı mutlaka artar.

İlkokullardan itibaren başörtüsünün serbest olmasını isteyen önemli bir isim var. TESEV, TÜSEV, AÇEV, Türkiye Zekâ Vakfı, Eğitim Reformu Girişimi gibi pek çok sivil toplum kuruluşunun üyesi, Sabancı Üniversitesi Kurucu Rektörü ve TÜBİTAK eski Başkanı gibi pek çok ünvanı taşıyan Prof. Tosun Terzioğlu, kendisine sorulan “Peki hocam sizce ilkokula başörtülü de gidebilir mi çocuklar?” sorusu karşısında lâfını esirgemeden şöyle demiş: Tabiî. Neden gitmesinler? (Bu bir sorun oluşturmaz mı?) Neden oluştursun? Aklı açıksa, öğrenmek istiyorsa, okula devam etmek istiyorsa, neden olmasın! Sorun ne bilmiyorum ki!” (Konuşan: Mine Şenocaklı, Vatan, 27 ve 28 Şubat 2012)

Prof. Dr. Terzioğlu’nu bu beyanı dolayısıyla hem tebrik, hem de teşekkür ediyoruz. Olması gereken de bu değil mi? İlkokuldan itibaren başlayan bu yasak bir gün Allah’ın izniyle mutlaka sona erecek, ama o günün uzak olmamasını da arzu ediyoruz.

Sabancı Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu’nun başka önemli tesbitleri de var. Bir kısmını paylaşmak isteriz:

*Bundan sonra yapılması gereken, özellikle ilköğretimden başlayarak kaliteyi yükseltmekti. Çünkü, evet okullaşma oranında çok başarılı olduk. Ama kalitede henüz o başarıyı yakalamış değiliz. 2023 hedefleri olan bir ülkeye yakışmayan sonuçlarımız var.

*Zaman zaman kendimizi şuna çok kaptırırız; “Türkiye bir uçurumun kenarında.” 70 yaşındayım, kendimi bildim bileli bu söylemi çok duydum. Ama Türkiye bu uçurumdan aşağıya hiçbir zaman düşmedi. Böyle bir şey yok. Kendi toplumumuzdan, yan yana yaşadığımız insanlardan devamlı bir endişe ve korku içerisinde olmayalım.

*Bizdeki din bilgisi ve ahlâk kültürü dersi gibi Avrupa’nın birçok ülkesinde de benzer dersler var. Meselâ Almanya’da bu dersler zorunlu olarak üç şekilde veriliyor; Katolik ağırlıklı, Protestan ağırlıklı ve tamamen felsefi. Seçimi aile yapıyor çocuğu için. Almanya’da şimdi bu tartışılıyor. “Ailenin böyle bir seçim yapmaya ne hakkı var?” diye… Devletler tabiî ki eğitimde rol oynayacak. Ama diğer taraftan ne olursa olsun, ailenin de rolünü unutmamak lâzım.

*Ama okulun bambaşka bir işlevi var. Hele ilköğretim okulunun. Çocuk ilk defa yakın çevresinin dışında akranlarıyla tanışıyor ve sosyalleşmeye orada başlıyor. Çevresini, kendi yaşındaki başka insanları, onların ailelerini tanıyor. Bu müthiş bir kazanç. Ufkunu genişletebiliyor. İster uzaktan eğitimle olsun, ister sınıfta olsun hiçbir dersle kazandırılamaz bu.

*İnsan gücü planlaması Sovyetler Birliği ile battı. Bunu unutalım. Eğer bir genç bilinçli bir şekilde bir şey okumak istiyorsa bırakınız okusun. Ha, matematik okuduktan sonra matematikçi mi olur, medyada mı çalışır, inşaatçı mı olur bilmiyorum. Belki matematikte çalışır, belki de öğretmen olur. Ama gencin istediği şey hepsinden daha önemlidir.

*Kusura bakmayın, ama laiklikle dinin hiç ilgisi yok. Laiklik siyasî bir şey. Bilimle hiç ilgisi yok. Dediğim gibi gayet dindar matematikçiler de var değişik dinlerde, ben ateistim diyen matematikçiler de var… Başörtüsünün sorun olmaması gerekiyor. Biz görüntülere takıyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*