İman hizmeti ve hürriyet mücadelesi

Risale-i Nur hizmeti, asıl gündemi ve hedefi olan imanları tahkim ve takviye noktasındaki tahşidatını sürdürürken, aynı zamanda verdiği mücadele ile gerçek bir hürriyetin de önünü açıyor.

Bu yönüyle, iman hizmeti ve demokrasi mücadelesi iç içe geçmiş olarak yürüyor.

Bediüzzaman’ın bir taraftan iman hakikatlerini anlatırken, diğer taraftan meşrûtiyet, cumhuriyet, demokrasi, hürriyet kavramlarına sahip çıkması, bu bütünlüğün bir ifadesi.

1927’de Barla’da başlattığı Risale-i Nur hizmetiyle hem toplumun sarsılan iman temelini yeniden inşa etti, hem de cumhuriyet adı altında ülkeye musallat olan tek parti rejiminin istibdad-ı mutlakını 1946 şafağı ile kırmaya başlayacak demokrasi ve hürriyet hamlesinin fikrî ve sosyal altyapısını hazırladı.

1950 sonrasında, demokrasinin manevî ve ahlâkî değerlerle teçhiz edilip güçlendirilmesine ve böylece sağlam temeller üzerine bina edilmesine yönelik telkinlerde bulundu.

Bilhassa hukuk, adalet, şefkat, hizmet, kardeşlik gibi değerlerin önemini vurguladı.

Ve demokrasiyi tahrip edip kesintiye uğratacak ihtilâl hazırlıklarına çok önceden dikkat çekerek, seçimle gelen iktidarı ikaz etti.

Vefatından sonraki süreçte de Nur Talebeleri, aynı çizgiyi takip ettiler. Aslî vazifeleri olan iman hizmetini ve beraberindeki demokrasi-hürriyet mücadelesini, Risale-i Nur’daki ölçü ve parametreler içinde devam ettirdiler.

İhtilâllere de, yol açtıkları zulüm ve haksızlıklara da kararlılıkla karşı çıktılar. Her dönemde hukuk dışı ve antidemokratik uygulamalarla, meşru zeminlerde ve müsbet hareket prensibi çerçevesinde mücadele ettiler.

27 Mayıs’a da, 12 Mart’a da, 12 Eylül’e de, 28 Şubat’a da boyun eğmediler. Gerektiğinde bedelini ödeyerek demokrasi ve hürriyet mücadelesi verdiler. Yeni Asya’nın 45 yıllık tarihi bunun çarpıcı örnekleriyle dolu.

Bilhassa 12 Eylül ve 28 Şubat dönemleri.

Yeni Asya 12 Eylül darbe anayasasına adeta tek başına karşı çıktı; başörtüsü yasağı başta olmak üzere haksız uygulamalarla sonuna kadar mücadele etti; dindarlara yönelik irtica suçlamalarını reddedip bunlara bina edilmiş baskıcı, ayrımcı ve dışlayıcı politikalara itirazını en yüksek perdeden seslendirdi; hukukun siyasî ve ideolojik hesaplara kurban edilmemesi uyarısını her fırsatta tekrarladı; sürekli kriz ve gerilim üreten darbe ürünü sistemin evrensel hukuk ve demokrasi prensipleri çerçevesinde ıslahı gereğini ısrarla ve defaatle vurgulamaya devam etti.

Şimdi Risale-i Nur’a uygulanan bandrol engeliyle devlet tekeline karşı verdiği mücadele, bu tavizsiz istikrar çizgisinin bir gereği.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*