Moral gücünün yüksekliği, hâlis niyet, kazanacağına dair inanç vs., iman gücü çerçevesinde değerlendirilir.
İmanın gücüne, ferdî hayatta da, sosyal hayatta da rastlanır. Sık sık müşahade ettiğimiz iman gücüne dair tarihte binlerce örnekten bir kaçını sunalım:
Hz. Ali’nin (ra) ayağına ok saplanmış; çıkaramıyorlardı. Hekimin, “Çok acı verir” ikazına, Hz. Ali (ra) “Namazda iken çıkarın!” demiş; namazdan sonra da, “Çıkardınız mı?” diye sormuştu. Ona bu acıyı hissetmemesi; hasta olduğu halde Hayber Kale’sinin koca kapısını harpte kalkan gibi kullanması inancının-imânının sonucuydu. Peygamberimiz (asm), imân gücünü, “Eğer Allah’ı hakkıyla tanısaydınız, duânızla dağlar yerinden oynardı” 1 şeklinde ifade eder.
Bedir Harbi de, imân gücünün müşahhas örneklerinden birisidir. Maddî sebepler, dünya şartları açısından bakıldığında müşriklerin kazanması beklenirdi. Çünkü, Müslüman mücahidlerin sayısı 305’ti. Sadece iki at ve 70 develeri vardı. Müşriklerin 950 savaşçısının 100’ü atlı, 700’ü develi idi. O sırada indirilen bir âyette imân gücünün, maddî kuvvetten üstün olduğu şöyle belirtilir: “Ey peygamber! Mü’minleri savaş için coştur. Sizin sabırlı 20 kişiniz, onlardan 200 kişiyi yener. Sizin 100 kişiniz, inkâr edenlerden bin kişiyi yener. Çünkü, onlar anlayışsız, doğru ve derin düşünmeyen bir gruptur.”2
Bu âyetten, aynı zamanda, “anlayış, doğru ve derin düşünmenin”, büyük bir güç olduğunu çıkarabiliriz. Tahkikî, gerçek imân; aynı zamanda anlayış, doğru ve derin düşünmedir.
Uhud Savaşında da, Müslüman ordusu 1000 kişi ve yalnızca 100’ü zırhlı idi.3 Müşrik ordusu 3000’i aşkındı. 700’ü zırhlı, 200’ü atlıydı ve 3000 de develeri vardı.
Bu vakıâlar; inançlı/imânlı, bilgili, ufuk sahibi 100 kişinin; inançsız, anlayışsız, bilgisiz, ferasetsiz 1000 kişiye üstün geleceğini ortaya koyar ki, bu gerçeği Kur’ân, “Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz”4 şeklinde vurgular.
Kezâ, savaşlar tarihi, aynı muhteşem tabloları yansıtır. Mute, Malazgirt, Niğbolu, Kosova, Çanakkale, İstiklâl savaşları…
Karşı taraf sayı, silâh, cephâne, mühimmât, teknoloji bakımından ezici üstünlüğe sahip olmalarına rağmen galibiyet Müslümanlarındı.
Bediüzzaman, bu gerçeğe “Bin senede İslâm taifelerinin birkaç aşiretinin (Türk ve Türkleşmiş milletin) kalbinde yerleşen İmân ve itikad cihetiyle, rû-yi zeminde yüz mislinden ziyade devletlere, milletlere karşı imanından gelen bir kahramanlıkla, İslâmiyet ve kemâlât-ı mâneviyenin bayrağını Asya ve Afrika’da ve yarı Avrupa’da gezdiren ve ‘Ölsem şehidim, öldürsem gaziyim’ deyip ölümü gülerek karşılamakla…” 5 ifadeleriyle dikkat çeker.
Dipnotlar:
1- Câmiü’s-Sağîr, 5: 319, Hadîs No: 7448.
2- Enfâl Sûresi, 65
3- Sîre, 3:63; Tabakât, 2:39
4- Âl-i İmrân Sûresi, 139.
5- Hutbe-i Şâmiye, s. 73-74.
Benzer konuda makaleler:
- Kur’ân’da fitne
- Alman ordusunda dine saygı
- Allah’a dayanmanın verdiği güç
- “Kim Allah için evlenirse imanını kemale erdirmiş olur”
- İmanın verdiği güçle…
- Müteşabih hadislerin manasını herkes bilemez
- Kaybederken kazanmak nasıl olur?
- Hatıb İbn Ebi Beltea (?-650)
- İnsanın dilinden çektikleri
- Tesettürün aile hayatını korumadaki önemi
İlk yorum yapan olun