İmanın mertebeleri

İman, yalnız icmalî ve taklidî bir
tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misali güneşten ta deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları var.

İman, yalnız icmalî ve taklidî bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misali güneşten ta deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir esma-i İlâhiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatleriyle alâkadar çok hakikatleri var ki, “Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikiden gelen tafsilli ve bürhanlı marifet-i kudsiyedir” diye ehl-i hakikat ittifak etmişler.

Evet, iman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûp olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakîn mertebesi, çok bürhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidi iman bir şüpheye karşı bazan mağlûp olur.

Hem iman-ı tahkikînin bir mertebesi de aynelyakîn derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esma-i İlâhiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kâinatı bir Kur’ân gibi okuyabilecek derecesine gelir.

Hem bir mertebesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara şübehat orduları hücum da etse bir halt edemez. Ve ulema-i ilm-i kelâmın binler cild kitapları, akla ve mantığa istinaden telif edilip, yalnız o marifet-i imaniyenin bürhanlı ve aklî bir yolunu göstermişler. Ve ehl-i hakikatin yüzer kitapları keşfe, zevke istinaden o marifet-i imaniyeyi daha başka bir cihette izhar etmişler. Fakat, Kur’ân’ın mu’cizekâr cadde-i kübrası, gösterdiği hakaik-i imaniye ve marifet-i kudsiye, o ulema ve evliyanın pek çok fevkinde bir kuvvet ve yüksekliktedir.

İşte, Risâle-i Nur bu câmî ve küllî ve yüksek marifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur’ân aleyhine ve İslâmiyet ve insaniyet zararına ve adem âlemleri hesabına tahribatçı küllî cereyanlara karşı Kur’ân ve iman namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz tahşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur’ân nuruyla vesile olsun. Hadis-i şerifte vardır ki: “Bir adam seninle imana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır.” “Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha hayırlı olur.” Hatta Nakşîlerin hafî zikre verdiği büyük ehemmiyet, bu nevî tefekküre yetişmek içindir.
Umum kardeşlerime birer birer selâm ve duâ ediyoruz.
Emirdağ Lâhikası, s. 91

LÜGATÇE
icmalî: Kısaca, toplu olarak, tafsilatsız.
inkişaf: Açılma. Meydana çıkma.
kesret: Çokluk.
erkân-ı imaniye: İman esasları.
marifet: Bilgi, bilme, tanıma.
kemalât-ı insaniye: İnsana ait mükemmellikler, olgunluklar.
iman-ı tahkikî: İnandığı şeylerin aslını, esasını bilerek inanma; sarsılmaz iman.
bürhan: Delil.
marifet-i kudsiye: Kudsî bilgi, marifet.
iman-ı taklidî: Taklit yoluyla edinilip, o şekilde devam ettirilen iman.
meratip: Mertebeler.
ilmelyakîn: İlim yoluyla kesin olarak bilmek.
aynelyakîn: Göz ile görür derecede kesin olarak bilme.
hakkalyakîn: Marifet mertebesinin en yükseği; en kesin bir surette hakikati görüp yaşamak hali.
şübehat: Şüpheler.
ulema-i ilm-i kelâm: Kelâm âlimleri.
marifet-i imaniye: İmanî ilim, eğitim, terbiye.
mu’cizekâr: Mu’cize sahibi.
cadde-i kübra: Büyük cadde.
fevk: Üst, üzeri.
adem: Yokluk.
küllî: Bütüne mensup parçalardan ve ferdlerden meydana gelen, umumî, bütün.
tahşidat: Toplamalar, yığmalar, birşeyin üzerinde fazla durmalar.
hafî: Gizli.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*