İmanın Üç Büyük Kutbu

“İmânın rükünlerinden en mühimi, imân-ı billâhtır, Allah’a imândır; sonra nübüvvet ve haşirdir.(Sözler, 705)”

İfadeden anlaşıldığı üzere, imanın kutb-u azamı Allah’a imandır. Allah’ın var ve bir olduğuna, O’nun eşi ve benzeri bulunmadığına, kainatta tek tasarruf edenin O olduğuna, her hadiseyi ve her şeyi ilim ve kudreti dahilinde tuttuğuna itikat etmektir.

Bu husus Nurlarda şöyle ifade edilmiş:

“Katiyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.(Mektubat, 218)

Allah’a imandan sonra en mühim hakikat O’nu tanımaktır. İsim ve sıfatları hakkında bilgi sahibi olup, O’na itaat etmektir. O’nun emir ve isteklerine göre hareket etmek, yasaklamış olduğu hal ve davranışlardan uzak durmaktır.

Peki bu nasıl olacak?

Allah’ı nasıl tanıyacağız?

Evet insan tek başına, kendi aklı ile belki Allah’ın varlığını anlayabilir. Kainatta tasarruf eden bir gücün mevcudiyetini hissedebilir. Ancak O’na karşı nasıl itaat edeceğini, isim ve sıfatlarının ne olduğunu, Allah’ın insanlardan ne istediğini, emir ve yasaklarının neler olduğunu sadece kendi akıl ve düşüncesi ile idrak etmesi çok zordur. Bu nedenle insanların iman konusunda irşat edilmeleri zarureti ortaya çıkar. Bu da nübüvvet meselesini gündeme getirir.

İşte Allah’a imandan sonra imanın diğer bir kutb-u azamı Peygamberlere imandır. Çünkü insanlar Allah’ın hem varlık ve birliğini, hem isim ve sıfatlarını, hem de Allah’ın emir ve yasaklarını ancak nübüvvet yolu ile öğrenebilirler.

Onun için “La İlahe İllallah Muhammeden Resullulah” dinin giriş kapısıdır. Allah vardır, birdir, eşi ve benzeri yoktur. İnsanlara Allah’ı anlatan ve tanıtan ise Resullulahtır. Nübüvvet meselesi bir nevi dinin en temel direği gibidir. İmanın tüm hakikatleri, İslamın tüm meseleleri Resulullah ile bağlıdır. Müminler ve insanlar tüm iman hakikatlerini Resuller yolu ile öğrenirler. Allah’ın emir ve yasaklarını Peygamberler lisanı ile talim ederler. Allah’a karşı nasıl itaat edeceklerini Resullerin hal ve hareketlerinden iktibas yolu ile tatbik ederler.

Dikkat ediniz, din düşmanlarının en çok hücum ettikleri husus Peygamberlerin şahıslarıdır. Tarih içinde tüm peygamberler çok büyük saldırılara maruz kalmışlardır. Peygamberimiz de yine çok sıkıntı çekmiştir. Ehl-i dalalet Peygamberimizin en küçük bir hareketine bile dikkat etmiş, eksik ve kusur aramış; bulamayınca da, çoğu zaman iftira etmekten geri durmamışlardır. Zira dini insanlara tebliğ eden peygamberlerdir. Ve dinin tüm hakikatleri peygamberler ile bağlıdır.

Allah’a ve Resullerine imandan sonra imanın üçüncü kutbu ise ahirete imandır. Ölümden sonra dirileceğine, hesap gününe olan itikat ve imandır. Cennet ve Cehennem gibi bir mükafat ve ceza mekanlarının mevcudiyetine olan inançtır. İnsanlar Allah’a inanırlar, Peygamberlere inanırlar. Ancak insanın dünyevi hayatını dengeleyen, emir ve yasaklara karşı itaat duygusunu geliştiren, toplum içinde Allah’ın emirlerini tatbik ederek yaşama sevincini arttıran, ölüm sonrasındaki uzun yolculuğu nurlandıran, dünya hayatında emniyet ve huzuru temin eden, kişileri ulvi duygulara sevk ederek faziletli birer fert haline getiren ahiret inancıdır. Öldükten sonra en küçük bir amelinden dahi hesaba çekilme duygusudur. Yanlış hareketleri sonucunda ahirette azaba uğrama korkusudur. Yapmış olduğu güzel ve iyi fiillerinin Cennette mükafatını göreceği sevinç ve şevkidir.

Aksi taktirde, ahiret inancı insanların zihin ve idraklerine tam olarak yerleşmediği durumlarda bazı yanlış davranışlara yol açılabilir. Günümüzde birçok örnek var. Allah ve Peygamber sevgisini beyan edip hata ve günahlarına devam eden müminler varlığı üzüntü verici. Böyle davranan insanlara ahiret inancı tam olarak yerleşse, kişi o ölçüde davranışlarını inançlarının prensiplerine göre tanzim edecektir. İki hayatın dengesini sağlayan ve ebedi saadeti temin eden tüm inanç akideleri ile birlikte, ahiret inancına da sıkı sıkıya sarılarak ebedi saadet kapısını aralayacaktır

İmanın üç büyük kutbu Allah’a , Peygamberlere ve Ahirete imandır. Elbette ki Allah’a inanan bir insan Allah’ın Kitaplarına da inanacaktır. Muhakkak ki Peygamberlere itaat edenler Allah’ın mesaj getiren Meleklerine de itikat edeceklerdir. Şüphe götürmez bir gerçektir ki, Allah’a , Peygamberlere, Ahirete, Kitaplara ve Meleklere inanan bir kişi, her şeyin Allah tarafından tanzim edildiğine, kainatın bir kanun ve programla idare edildiğine, insan davranışlarının kayıt altına alındığına, tüm kayır ve şerrin Allah’tan geldiğine o ölçüde kolay iman ve itikat edecektir. Yani kadere iman edecektir.

İşte iman hakikatleri hepsi birbiri ile bağlı, birbirinden ayrılmaz, her birisi bir inanç kutbu olan İslamın azim bir meselesidir. Cenab-ı Hak imanımızı son nefesimize kadar muhafaza etsin ve bizleri affederek Cennetine koysun.

 

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Amin Amin..Allah razı olsun…Kalemine bereket , yüreğine sağlık Halil Ağabey..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*