Tarihte ünlü bir general, askeri okullarda da tekrar edilen şöyle bir tespitte bulunmuş:
Kendini tanıyor, düşmanını tanımıyorsan yeniksin.
Düşmanını tanıyor, kendini tanımıyorsan gene yeniksin.
Hem kendini hem düşmanını tanıyorsan, seni harp meydanında yenecek kimse yoktur.
Şöyle de bir askeri fıkra anlatılır: Tatbikatta neferin biri canla başla tatbikatı icra ediyormuş. Siperden sipere sıçramaktan kan-ter içinde kaldığı gibi, üstündeki teçhizat da sağa sola kaymış ama o büyük bir ciddiyetle tatbikat vazifesine devam ediyor, mevziler arasında sürünerek yer değiştiriyormuş. Tatbikatı dürbün ile seyreden ordu komutanı, neferin bu hâlini görünce çok takdir etmiş ve bu ciddiyeti mükâfatlandırmak için neferin çağrılmasını emretmiş. Nefer yorgun ve bitkin vaziyette komutanın huzuruna gelmiş. Komutan:
“Evladım ben yüzlerce tatbikat izledim fakat senin gibi gayretli, fedakâr ve ciddi asker görmedim. Gel seni alnından öpeceğim.” der ve alnından öper.
“Evet evladım, bu kadar gayretlisin, bir de durumu söyle bakalım.” deyince nefer:
“Komutanım durum size kadar gelmişse, saklamaya gerek yok. Sabah karavana çavuşu çorbayı az verdi, ben de kepçeyi aldığım gibi kafasına geçirdim. Durum bundan ibarettir komutanım.” demiş.
Madem yeryüzü imtihanında bulunuyoruz, yukarıdaki satırlar bize üç mühim hakikati ihtar ediyor:
-
Kendimizi tanımalıyız.
-
Düşmanımızı tanımalıyız.
-
Durumu bilmeliyiz.
Kendini Bilmek: İmtihanın İlk Şartı
Yunus Emre; “İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır?” diye asırları aşıp bize de ulaşan muhteşem bir nasihat göndermiş.
O hâlde; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” suallerinin cevaplarını bulmak her insanın birinci gündem maddesi olmalıdır.
Bu zamanda Risale-i Nur bu konuyu tam halletmiştir. Fazla söze hacet yok. Bilhassa 23. Söz, dünya misafirhanesine gelen misafirlerin mutlaka dikkatle okumaları gereken önemli bir rehberdir.
Düşmanı Tanımak: Şeytanın Taktiklerini Öğrenmek
Gelelim ikinci hakikate: Düşmanımız kim, kara, hava, deniz ve sair imkân ve kabiliyetleri neler? Bu silahlarını nasıl kullanır, insanın hangi zayıf taraflarına hücum eder? Buna karşı nasıl savunma yapabiliriz, kimden yardım alabiliriz?
Allah (CC), en büyük düşmanımızın şeytan olduğunu Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde ifade ediyor.
Yine Risale-i Nur Külliyatı’nda; Yirmi Birinci Söz İkinci Makamı ve On Üçüncü Lem’a da dünya misafirhanesine gelen misafirlerin mutlaka dikkatle okumaları gereken önemli bölümler.
“Yemin olsun ki İblis, onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi. Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona uydular. Onun insanlar üzerinde hiçbir kuvvet ve delili yoktur. Ancak biz şunu anlamak için musallat ederiz: Kimin ahirete imanı var, kimin bunda şüphesi var. Rabbin her şeyi kendi gücü ile hıfz eder.” (Sebe Suresi, 20–21)
“Emir yerine getirilip hüküm verilince şeytan der ki: Şüphesiz Allah size hakkı vaat etti. Ben de size vaat ettim, ancak size vaat ettiğimin tersi oldu. Benim sizin üzerinizde bir hâkimiyetim yoktu. Ancak sizi davet ettim, siz de hemen bana icabet ettiniz. Artık beni kınamayın, kendi nefislerinizi kınayın. Ben sizin yardım çağrınıza gelemem. Siz de benim imdadıma gelemezsiniz.” (İbrahim Suresi, 22)
Bu zikrettiğimiz konular, insanın ebedi hayatını ilgilendiren yeryüzü imtihanının ince noktaları.
Bu noktalar mutlaka dikkatle incelenmeli. Zira soruyu anlamak çözümün yarısıdır.
Durumu Bilmek: Ahir Zaman Farkındalığı
Üçüncü noktaya gelince; durum konusu. Yani mavi kuvvetler nerede, kırmızı kuvvetler nerede konusunu her mü’minin açık bir şekilde bilmesi gerekiyor.
Ahir zaman hadisatı ve eşhası konusunda çok net bilgi sahibi olmamız gerekiyor.
Yoksa Allah muhafaza, siperler arasında canla başla mevzi değiştiren ancak kafasında karavana çavuşundan başka kimse bulunmayan neferin durumuna düşmek tehlikesi var.
Benzer konuda makaleler:
- Rus diyarında bir kahraman
- Rus diyarında bir kahraman
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Cinselliği doğru kullanmanın ve zinadan korunmanın yolları nelerdir?