İnançsızlık hürriyeti de var mıdır?

Risâle-i Nur’un, her meselede olduğu gibi, irşad ve tebliğ mesleği de Kur’ân’a dayanır. Hiç kimse, İslâmiyetin kendisini zorla kabul ettirmeye, şiddetle anlatmaya izin verdiğini veya en küçük bir zorluk çıkardığını söyleme hakkına sahip değil. Çünkü, İslâmiyet baştan sona rahmettir, sevgidir, şefkattir, güzelliktir, letâfettir, yumuşaklıktır, nezakettir, nezahettir, kolaylıktır.

Ve İslâmiyet hürriyettir.

İslâmiyet başta inanç, düşünce, iman, din ve vicdan hürriyeti olmak üzere bütün hak ve hürriyetleri kemâliyle tanımış. Bu açıdan Müslümanların cebir, şiddet, zorlamaya başvurmadan; müsbet hareket, nezaket ve nezahete iki yönden mecburiyeti var:

1- Kur’ân’da böyle ferman ediliyor. Dünya imtihan meydanıdır. İnsanlar ‘hür irade sahibi’ kılınmıştır. Yani insanlara dilediği gibi inanma ve hareket etme serbestisi tanınmıştır. Din, inanç, vicdan ve hatta inançsızlık hürriyeti verilmiştir:
“Sizin dininiz size, benim dinim bana.” 1 “Dinde/inançta zorlama yoktur.” 2 “Sizi yaratan O’dur. Böyle iken, kiminiz kâfir olur, kiminiz mü’min.” 3, “De ki: Bu Kur’ân, Rabbinden gelen bir haktır. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” 4

Peygamberler de, hak ve hürriyetleri ihya için gönderilmiş, bir anlamda bunun mücadelesini vermiştir.
Binlerce hadîs-i şerîf, hak ve hürriyetleri, en ince detayına kadar nakış nakış işler. Vedâ Hutbesi, temel hak ve hürriyetleri sıralar. Peygamber Efendimiz (asm) kâinatın yaratılmasının müsebbibi olduğu halde, hidayete erdirme, bekçilik, gözetleyicilik yapma ve zorla kabul ettirme gibi bir imtiyazı yoktur! Ona ve onun (asm) şahsında bizlere: “Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?” 5 buyurulur.

Diğer taraftan Asr-ı Saadet muhteşem bir ‘hak ve hürriyetler laboratuvarı’dır. İslâmiyet; çapulcu, kan dökmekten zevk alan, diktatör, kızlarını diri diri gömecek kadar vahşî, bütün kötü alışkanlıkları bağımlılık hâline getirmiş insanları, karıncayı bile ezemeyecek bir nezaket ve nezahete kavuşturmuştur.

Âhirete/dirilişe imân, yani hesap, adâlet, mîzan, sırat, cezâ, Cennet, Cehennem vs. gibi mefhum ve hakikatlere iman da, direkt hak ve hürriyetlerle ilgilidir.

2- Yolunu şaşırmış, Kur’ân ile muaraza eden felsefî akımların tamamının birleşmesinden hâsıl olan Deccalizmin tahribatına, ifsat ve zındıka komitelerinin ahlâksızlıklarına karşı mücadele ancak “manevî cihad” ve “müsbet hareket”le mümkündür.

Buna rağmen kişiler, gerek söylem, gerekse davranışlarıyla; İslâmiyetin—hâşâ—şiddet, baskı ve zorlamaya müsaade ettiği gibi büyük bir yanlışı imâ dahi ederse, Kur’ân’a, Sünnet’e perde olduğu gibi; büyük bir iftira etmiş olurlar.

“Karıncaya ayak basmayı; insanlara sert, haşin bakmayı; asık suratla karşılamayı; eziyet etmeyi; arkadan konuşma, gıybeti bile dehşetli günah” sayıp, sözlü şiddetten dahi men eden İslâmiyet, nasıl şiddetin kaynağı olabilir?

Dipnotlar:

1- Kur’ân, Kâfirun: 6;

2- Age, Bakara: 256;

3- Age, Teğabun: 2;

4- Age, Kehf: 29;

5- Age, Yûnus: 99.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*