İnna lillah ve inna ileyhi raciun

Kalbin kaldırmakta zorlandığı acıların telaffuzunun bilirsiniz. Bunları beyaz sayfalara dökmenin ağırlığı, söylemekten de ağır geliyor.

Bir gecede sevdiğiniz o kadar insanı kaybediyor ve çok sevdiğiniz vatanınızın yapıları, sevdiklerinizin üzerine yığılarak vatanın manzarası allak bullak oluyor.

GÜNEYDOĞU DEPREMİ kelimesinin yanlışını Maraş, Adana ve Antakya gibi şehirler gösterdiklerinden, biz BÜYÜK DEPREM kelimesini kullanacağız. Suriye ile birlikte yirmi milyon insanı gözyaşı ve eleme gark eden bu depremin coğrafya olarak ülkemizin üçte birisini direk veya dolaylı etkilediğine inanıyoruz. Zalim Avrupa’nın kırk senedir insafsızca tetiklemesiyle bu bölgeye; Kars’tan Hakkâri’ye kadar göç eden insanlarımızı nazara altığımızda, ülkemizin bundan önce bu kadar alanı lerzeye getiren dehşetli bir depremi yaşamadığını anlıyorsunuz.

Köylerinden-kasabalarından dinsizlerin tetikçileri vesilesiyle Urfa, Gaziantep, Maraş, Malatya, Antakya, Osmaniye ve Adıyaman gibi şehirlere zorladığı milyonların başlarına bu mahallerde gelen felaketin boyutları henüz ortaya çıkmış değil.

Bu bir zelzele miydi, yoksa bir baskın mıydı? Bir mükâfat mıydı, yoksa bir mücazat mı? Bunlar da henüz belli olmadı. Birinci Dünya Savaşının değerlendirmesini hemencecik akabinde yapan Bediüzzaman’ın; bu cihan harbinde canlarını, mallarını ve istirahatlarını kaybeden milyonları nasıl değerlendirdiğini bilenler, bu BÜYÜK DEPREMİ de aynı paradigmalarda değerlendireceklerini düşünüyoruz.

Umuma gelen musibetlerden hem musibetzedenin ve hem de bu hadiseyi yakınında yaşayanların, çıkarmaları gereken derslerin lüzumuna da inanıyoruz. Bize göre resmin bütünü ortaya çıkmadan, bu makamda söylenilecekler hem eksik olur, hem kanayan yaralara aksülamel yapar ve hem de kaderi üzecek yorumlara kapı açabilir. Biraz daha bekleyeceğiz. Bir açıdan değil; belki yirmi açıdan “yeryüzünün konuşmasını” anlamaya çalışacağız, inşaallah…

Bu felaketin kısmen helâkete benzediğini de söyleyemez miyiz? Çok eski zamanlarda, böyle büyük felâketlere maruz kalanlardan geri kalanlar, genellikle o bölgeyi terk ederlermiş. Zamanımızın maddi imkânları ve teknolojisi, musibetleri vatanlarını ekseriya terke mecbur ettirmiyor. Gerçi bahsettiğimiz vilâyetlerdeki ahalinin ekserisi başka şehirlere göç ettiklerinden, kısmen de olsa bir benzeme yönü görünüyor. Bu çerçevede yirmi seneyi aşkındır YENİ ASYA, haksız-hukuksuzca köylerinden koparılan insanlara imkânlar verilerek onların eski vatanlarını şenlendirmelerini, yetkililerden isteyip durdu. Sanki bilinçli bir politika ile birileri, bilhassa DOĞUDAN buralara adeta sürülen insanların nüfus patlaması yaşayan şehirlerde sefil olmalarına göz yumdular. Bin senelik İslâmi gelenek, dindar çevre, refah ve eğitimlerini de köyleriyle birlikte yitiren insanların, imarsız şehirlerin dehlizlerinde nasıl kaybolup gittiğini, mevcut hükümet seyrederek seyretti. Göstermelik bir-iki mevzi olayı birileri göstermeye kalkışırsa, çok mahcup olur. Tam kırk senedir. Gelmiş-geçmiş hükümetlerin en kudretlisi, kendi yanlış politikalarıyla sebep olduğu mağduriyetleri gideremedi. Nitekim vefat edenlerin çoğunun Doğu’nun vilâyetlerinden buralara bilmecburiye gelmiş olanlar olduğunu, sağlam-çürük demeden kafasını sokacak bir sığınak aradığını da haberlerden izliyoruz.

Elbette takdire inanıyoruz. Fakat sebeplere yapıştıktan sonra tevekkül diyoruz. Demokrasinin olmadığı yerde tedbirleri kim kontrol edecekti ki… Ancak, bu musibette vefat edenlerin manevi şehid olduklarını, burada kaybolan malların da, diğer sadakalardan yüz misli daha kıymetli birer hayır olduğunu ayet ve hadislere dayanarak ifade edebiliriz. Rabbimizin bize verdiği bu dersi birkaç yazıda birlikte mütaala edelim, inşaallah…

NOT: Bu BÜYÜK DEPREM karşısında şaşkın ve suskun kalanları rahatlatacak bir Kur’an dersinin psikolojik olarak çok faydalı olacağını düşünüyorum. Aşağıdaki adresten bahsettiğim bu elem giderici derse kavuşabilirsiniz…

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/yirmi-altinci-lem-a/247

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*