İnşâallah…

Image
[Peygamberimize (asm) vahiy inmesine sebep olan kelime]

Şeâir-i İslâmiyeden biri de “İnşâallah”tır. Nasıl ki ezanı, selâmı, kelime-i şehadeti herhangi bir yerde duyduğumuz zaman anlıyoruz ki orada bir Müslüman vardır; aynen bunun gibi “İnşâallah“ kelimesini kullananlar da, ekseriyetle Müslümandır.

Arapça olan ve ”Allah dilerse, izin verirse…” mânâsında olan bu kelime, ne güzel bir kelimedir.
Yaradana meftun olan, Rabbin izni olmadan bir tek yaprağın dahi kımıldayamayacağına iman edip, her işin O’nun emriyle hallolup, her şeyin dizgininin O’nun elinde olduğunu bilen Müslüman, “İnşâallah” demek sûretiyle, günlük hayatında yapacağı işleri, hâssaten de ileriye matuf yapacağı işleri bu güzel kelimenin ‘şefaati’yle yapabileceğini beyan eder.
“İnşâallah”, öyle sihirli bir kelimedir ki, bunu zikretmeden yapılan işlerin çoğu, ya yerine gelmiyor, ya da istenen maksad hâsıl olmuyor. Özellikle de bu kelimenin, Peygamber Efendimize (asm), bir hadise neticesinde Cenâb-ı Hak tarafından âyet olarak vahyedildiğini öğreniyoruz.
Hâdise ise kısaca şöyledir: İslâmın neşrinin ilk yıllarında Peygamber’e (asm) inanmayan Yahudi âlimleri, üç suâl sorarak, Peygamberimizden (asm) onun cevabını ister ve eğer cevap verirse iman edeceklerini söylerler. Peygamberimiz (asm) de onlara, “Bu sorduklarınızın cevabını yarın veririm” der. Fakat “İnşâallah“ demeyi unutur. Bunun üzerine, o sıralarda Cebrail’in (as) sık sık getirdiği vahiyler bir anda kesilir ve uzunca bir zaman vahiy gelmez. Peygamberimiz de (asm) buna çok üzülür. Bir müddet sonra, Cebrail (as) gelerek vahyi bildirir ve o gün, ‘Allah’ın müsaadesini, iznini, dilemesini’ nazara vermeden “Cevap veririm” dediğinden dolayı vahyin kesildiğini bildirir ve şu âyet-i kerime nazil olur: “Hiçbir şey hakkında ‘Ben bunu yarın mutlaka yapacağım’ deme. Ancak ‘İnşâallah, Allah dilerse yapacağım’ de.” (Kehf Sûresi: 23–24).
Görüldüğü gibi, Peygamberimize (asm) vahiyle gelen bu kelime çok esrarlıdır. Bizler de, her işimizi bu kelime ile garanti altına almalıyız. Tabiî, irade-i İlâhîyi tam bilmediğimizden, buna rağmen de isteğimiz tahakkuk etmeyebilir, ama en azından bizler vazifemizi yapmış oluruz. Eğer o iş istediğimiz gibi gerçekleşmezse, ”Bunda da bir hikmet vardır” demeliyiz. Anadolu’da meşhur bir tâbir vardır ya, “Atını sağlam yere bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et!” diye. İşte bizim işlerimizdeki o sağlam yer, bir bakıma “İnşâallah“ kelimesidir aynı zamanda.
Bu kelimenin güzelliğini ve özelliğini bilmelerine rağmen, bazı dindar kimseler de maalesef gerektiği gibi kullanmamaktadır. Gafletten meydana gelen bu hâl de, bizce hoş değildir. Dünya menfaati için, ahirete ait kelâm terk edilmemelidir.
Burada şunu da hatırlatalım: “İnşâallah” kelimesi, bir çok kimsenin kullandığı gibi “inşallah” değil, doğrusu “inşâallah”tır. Yani arada iki “a” harfi vardır.
Yıllar önce TRT’de bulunan bir arkadaşıma, özellikle yabancı filmlerin Türkçe seslendirilmesinde niye “Umarım” kelimesinin çokça geçtiğini söylediğimde, o yıllarda (1970’li yıllar) TRT yetkililerinin, dini hatıra getirecek şeyleri kamufle etmek istediklerinden öyle yaptıklarını söylemişti. Şimdi çok seyretmediğimden durum nasıldır, bilemiyorum… Dinî hisleri zayıf veya dine muârız bazı kimselerden işittiğimiz “İnşallahla, Maşallahla olmaz…” sözü de bunun bir değişik şeklidir…
Tabiî, bilmeyerek unutulduğunda belki bir mes’uliyet yoktur gibi akla gelse de; Peygamberimizin (asm) yukarıda anlattığımız hâdisesini hatırlayınca, çok dikkat edilmesi gereken bir kelime olduğu akla geliyor.
Cenâb-ı Hak, cümlemizi, bu konularda da hassas olan kullarından eylesin.
Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*