İnsan Bir Yolcudur

Image
İNSAN bir yolcudur. Nereden gelip, nereye gideceğini ve niçin geldiğini merak eden insan… Bu merak edilenleri bilmesine göre anlam kazanacak olan insan… Değerini ve derecesini koruması bunları bilmesine bağlı olan insan, bir yolcudur. Ruhlar âleminden başlayan uzun bir yolculuk… Bilmediği müddetçe, insan olma konumundan esfel-i sâfilîne düşecektir. İnsan olma özelliğini yitirecektir. İnsan bir yolcudur.

Yolculuğu rahat olması için, yanında azık bulundurmalı. Emniyeti olmayan yolculuk hüsranla devam eder. Perişan olmamak için, koruyucu tedbirler alınmalı. Külfetinden kaçan yolcu, ‘harmana giren porsuk‘ misâlidir. Zırhı olmayan yolcu, postu deldirir. Zira insan şu zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna gitmek üzere hareket eden şerefli bir yolcudur. 1

Yolculuğu ve yolu anlatan, yolcunun tedbir alması gereken bir hakikat…

‘Bu yol uzundur, menzili çoktur. Geçidi yoktur, derin sular var.’

Gideceğin yeri unutursan kalacak yer bulamazsın. Bediüzzaman şöyle diyor: “İnsan bir yolcudur. Sabâvetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre kadar yolculuğu devam eder.” (Mesnevî-i Nuriye, 204)

Dünya hayatı ortalama 70-80 sene bir ömürdür. Akıl ve irade ile ebedî hayatta felâha, kurtuluşa erişme mekânıdır dünya… Kimse kendini, yuları bırakılmış, kırlarda kendi başına dolaşan yılkı atı gibi görmesin. “Bu meydan-ı imtihanda olanlar, başı boş değiller; saadet sarayları ve zindanlar onları bekliyorlar…” 2

İlâhî bir tasarrufun mevzuu olan insan, kâinatın en seçkin mahlûkudur. İnsan istidat bakımından, akıl-irade açısından her canlıdan kıyaslanamayacak derecede üstün yaratılmıştır. Kâinatın meyvesidir. Bu üstünlüğü taşıyabilmesi için Allah, insana yeterince cihazlar vermiştir. Kâinatta her şeyi idare ve düzenleme sorumluluğu insandadır. Tasarrufa yetkili kılınmıştır. Ama misafir olduğunu unutmamalı insan. Hz. Muhammed (asm) Efendimiz, “Dünyada bir yolcuymuş gibi yaşa’’ buyuruyor.

Yolcu, hazırlık yapmıyor, ama mağrur. Tarif edilmez belâlar çekiyor. Ama giyimiyle, sahte gülüşleriyle çok iyi olduğu mesajını veriyor. Hakkı ve hayrı tavsiye edenler elini uzatıyor, ama mağrur zavallı, o eli tutmuyor. Rehberin peşinden gitmiyor. ‘Daima titriyor, daima dilencilik ediyor. Hem zelil hem rezil oluyor.’ *

Hazırlıksız çıkılan yolculuk esnasında ve sonrasında durum hep üzücüdür. ‘Ne büyük sıkıntı Ya Rabbi’ demek zorunda kalınacağı açıktır. İnsan, başta kendini ve kâinatı tanımalı. İçindekileri tanımalı. Her hadisenin tesadüfi olmayacağına kesin kanaat getirecektir o zaman… Her olayda ve her şeyde muazzam işleyişi görür. Rahat eder. Sıkıntıdan kurtulur. Dünyanın kendi omuzlarında olmadığını görür. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bu yolculuktan söz edip, “Kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdut ve tünellerinden şimşekvâri geçen zamanın şimendiferine bindirerek ebedü’l-âbâd memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmânü’r-Rahîmden medet istiyorum” 3 der.

Bu yolculuğa insan olarak çıktık. İnsan gibi bitirmeliyiz. Yolculuk “İnsaniyetin cihâzâtı, hayvan gibi hayat-ı dünyeviyeyi kazanmak için verilmemiş” 4 hakikatini bilerek yol almalı. Hayat geçirmeli.

Dipnot:

(1-4) Risâle-i Nur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*