İnsan ve akıl

İnsan akıllı, düşünen varlıktır.

Akıl ve düşünce doğru ve düzgün olursa insan da kâmil insan olur. Akıl terazisi bozuk olursa, her şeyi yanlış tarttığı için bütün yargıları yanlış olur. İnsanın bozulması yanlış bilgilerle aklının şaşmasına bağlıdır; düzelmesi de doğru bilgilerle olacaktır. İnsanın bozulması ile toplum da bozulmuş olur.

Bu sebeple yüce Allah insanları ve toplumları düzeltmek için onlara peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Zira, doğru bilgi doğru inancı, doğru inanç, doğru düşünmeyi, doğru düşünme ise doğru davranmayı netice verir. Doğruluk, sıdk peygamberlerin birinci vasfı ve dinin, inancın temelidir. Bu da doğru bilgiden kaynaklanır.

 

İnsanın en değerli varlığı akıldır. Akıl düzgün olursa insan düzgün olur, bozulursa bozuk olur. İnsana dünyada ve ahirette saadet ve selâmete götürecek olan aklın güzel ve doğru kullanılmasıdır. Nitekim Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de Cehenneme gidenlere meleklerin “Size peygamber ve kitap gelmedi mi? Kıyamet ve haşirden, Cennet ve Cehennemden haber vermediler mi?” diye soracaklarını, onların da “Evet, haber verdiler; ama biz onlara inanmadık. Şayet onların sözlerine kulak vermiş ve aklımızı çalıştırmış olsaydık Cehennem ehlinden olmazdık” (Mülk, 67:10) diye suçlarını itiraf edeceklerini haber verir.

 

Akıl, anlama aletidir. Doğru düşünmenin, sağlıklı muhakeme etmenin yolu aklı çalıştırmaktan geçer. Dünya ve ahiret saadeti akılla kazanılır. Ancak akla yol gösterecek olan ilimdir, doğru bilgilerdir. Bu sebeple Allah insanların doğru düşünmeleri için onları bilgilendirir; kitaplar ve peygamberler gönderir. Ona aklını düzgün çalıştırmasını ve düşünmesini emreder. “Düşünmez misiniz?” ferman eder.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de “Allah’ın izni ve iradesi olmadıkça hiç kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Bu da insanın aklını çalıştırmasına, iman ve hidayet sebepleri olan Allah’ın elçilerine ve kitaplarına yönelmelerine. Akıllarını kullanmayanları Allah dünyada rezillik içinde bırakır, ahirette de en şiddetli azaba duçar eder” (Yunus, 10:100) buyurarak bizleri ikaz eder.

 

Hidayetin ve saadetin sebebi ilim ve akıldır. Bu da dinin özünde vardır. Dünyada insanlar farklı ortamlarda ve farklı şartlarda yaşamaktadırlar ve geçimleri için çalışmak zorundadırlar. Bu sebeple herkes ilim sahibi olamaz ve aklını tam olarak çalıştıramaz. Bu durumda imanla, teslimiyetle dine yönelmeli, peygamberlerin ve onların varisleri olan Allah’tan korkan gerçek âlimlere kulak vermelidirler, ta ki hak ve hidayet yoluna girsin, kendisini düzeltsin.

Bu zamanda hakiki Peygamber varisi, hayatı, mücadelesi ve eserleri ile kendisini ispat eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’dir. Onun eserlerini okuyan, akıllarını nurlandıran ve Risale-i Nur Külliyatı’ndaki iman ve akıl ölçülerine göre doğru düşünen insanlar hem kendilerini düzeltecek hem de toplumun düzelmesine sebep olacaklardır.

Ne mutlu hak ve hakikate gönül vererek akıllarını düzgün çalıştıranlara…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*