İntihar vak’aları

Son zamanlarda gün geçmiyor ki, bu ülkede bir intihar vak’ası yaşanmasın. İntiharların daha çok askerî cenahta görünmesi ise, fevkalâde düşündürücü, kaygı verici bir gelişme…

Bir insan niçin intihar eder? Bu suâlin çok şıklı bir cevabı vardır elbette. Niçin çok şıklı cevap? Zira, kişiyi intihara sürükleyen sebepler bir değil, birçoktur.

Esasında, sebep ve gerekçe ne olursa olsun, intihar teşebbüsü hiçbir şekilde haklı ve doğru bir davranış olarak görülemez, tasvip edilemez.

Buna rağmen, mücbir sebepler üzerinde yine de durmak, kişiyi intihar etmeye zorlayan noktaları derinlemesine irdelemek gerek.

Bilhassa şu iki önemli husus açısından:

Birincisi: Tâ ki, hayatına kast eden, dolayısıyla kendisine verilen emanete ihanet eden kişiyi bu ağır vebâlden kurtarmak ve ömrünü kulluk vazifesi dairesinde geçirmesine yardımcı olmak için.

İkincisi: Kendimizi veya bir başkasını aynı intihar günahına sebep veya şerik olmaktan kurtarmak için.

Evet, kişiyi intihara sevk eden hallerin başında buhran ve bunalım hali gelir.

Bunalım ise, genellikle iki kaynaktan gelir. Biri, kişinin kendi iç dünyasından kaynaklanır; diğeri ise, başkasının söz, hareket, hakaret, baskı veya yönlendirmesinden kaynaklanır.

İşte, bu ikincisine sebebiyet vermeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Sebep olan kişi, yaşanan günaha şeriktir, vebâle ortaktır.

Böylesi bir vebâlden ise, şiddetle kaçınmak gerekir.

Bir de intihar süsü verilmiş cinayet vak’aları vardır ki, bunun tetikçi ve azmettirici canilerinin tesbit ve cezalandırılma işlemi, ekseriyetle Mahkeme–i Kübrâya intikal ediyor.

* * *

İntiharı yegâne seçenek olarak gören ve düşünen kimselerin iç dünyasını öğrenmek, anlamak ve onlara yardımcı olmaya çalışmak, insaniyet ve İslâmiyet adına hepimizin vazifesi.

İçinde yaşadığımız toplumun fertleri olarak, herkesin kendini şu ya da bu ölçüde sorumlu hissetmesi gerekiyor.

Tehlike sınırındaki sorumluluk ise, bir başkasını intihara sevk edecek söz ve davranışlar noktasında karşımıza çıkıyor.

Söz ve davranışlarımızla, yakınlarımızdan başlamak üzere, hiç kimseye bunaltıcı baskılarda bulunmaya hakkımız yoktur.

Ne evlâdımızı, ne talebemizi, ne de bir başkasını baskı altında tutarak okutmaya veya okutmamaya, evlendirmeye veya dengiyle evlenmesine mani olmaya hakkımız yoktur.

İntiharların önemli bir kısmı bu ve buna benzer sebeplerden kaynaklanıyor.

Önemli bir başka sebebi de, mânevî boşluk veya moral çöküntüsü. Kendini bir boşlukta, ya da çıkmazda görme bahtsızlığı.

Haliyle, istediğini elde edememe, sevdiğine kavuşamama, aile huzurunu bulamama gibi haller de intihar sebepleri arasında bulunuyor.

Son zamanlarda yoğunlaşan asker ve subay kimselerin intiharı ise, apayrı bir inceleme, araştırma konusu olmaya aday görünüyor.

Bu hususta bazı tahminler yürütülmekle birlikte, işin gerçeği ancak ciddi bir çalışma sonucu ortaya çıkabilir.

Bize göre, böyle bir çalışma derhal başlatılmalı ve yaşanan üzücü vak’aların önüne sağlıklı tedbirler alarak geçilmeli.

Asker olsun, sivil olsun, hiçbir insanın hayatı ucuz ve basit görülmemeli.

* * *

Amerika, İsveç ve Hollanda’daki varlıklı insanların intihar sebebine dair yaptığımız araştırmalarda, şu çarpıcı gerçekle karşılaştık: Bu insanlar, zengin olmalarına rağmen, ruh dünyaları fakirdir. Kendilerini yalnız görüyorlar, çevreleriyle bir paylaşım içine giremiyorlar.

Bunalım buradan başlıyor. Giderek şiddetlenen bu mânevî sıkıntı, kişiyi nihayet canına kıyma noktasına kadar sürükletip götürüyor.

Görülüyor ki, fakirlik gibi maddî zenginlik de kişiyi intihara sevk edebiliyor. Her iki halde de, mânevî zenginliğe, moral desteğine ihtiyaç var.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*