İradeyi felç eden ümitsizlik

Ümit, kişinin hayatında olayların ve gelişmelerin iyi olacağına olan inançtır. Hedef ne olursa olsun, onlara ulaşmak için gerekli irade ve yönteme sahip olduğumuz inancıdır.

Kişinin hayatındaki zaman dilimlerinden biri olan geçmiş ya ‘ah’, ya ‘oh’ların duygusunu taşır. İçinde bulunulan an, bütün himmetin ve kulluğun sergilenmesi gereken zaman dilimidir. Gelecek ise, ümidin yaşanması gereken bir zamandır. Kişi bu gün ne yaşarsa yaşasın, yarına dair olan ümit duygusunu hiç kaybetmemelidir.

İman ile ümidin doğrudan bağlantısı bulunur. Şöyle ki, ümidi kaybetmek bir gaye, hedef için himmetin kaybedilmesine, gayret ve himmetin Allah tarafından mükâfatlandırılacağına iman etmeyen bir ruh halinin duygusudur.

Ümidin kaybedilmesi, şevkin kaybına; şevkin kaybı, faaliyet ve hareketin durmasına; faaliyet ve hareketin durması ise, himmetin zaptedilmesine; himmetin bitmesi de hizmetin durmasına sebep olacaktır. Dolayısıyla ümitsizlik hastalığına düşenler sorumluluk duygusunu kaybeden, insanlarla sevgi ve saygı bağını ve inancını yitirmiş bir ruh halini sergilerler.

Ümidin kaynağı imandır. Ancak iman sahibi insan Allah’ın kendisini sürekli gözettiğini, esirgediğini, yardım ettiğini bilir. Böylelikle sahte ümidi olmayan, gücünü imandan alan bu güçlü duyguyu ölüm bile etkileyemez. Çünkü itikadı gereği ölüm bir tebdil-i mekândır. Daha güzel âlemlerin kapısıdır. Ayrıca ben ölsem de kardeşlerim, vatanım, milletim sağolsun diyerek ölümü gülerek karşılar ve hiç ümidini kaybetmez.

Ümitsizlik, su-i ahlâkın bir sebebidir. Zira başkasının tembelliğini kendi tembelliğine özür zannedip, hiçbir şey yapmamak, nemelâzımcılık, himmeti sadece nefsi olan bir hâl sergilemek su-i ahlâka götüren bir süreçtir.

İnsan, hayat standartlarını, bakış açısını iman temelli bir konumda geliştirirse, sadece menfaat-ı şahsiyesini düşünmez. Fedakârlık, yardımseverlik gibi duygular Kur’ân’dan beslenen ruhların duyguları ve fiiliyatları olacaktır.

Ümit, kişinin yeniden güven kazanmasıyla oluşacaktır. Kendine güvenin tesisi için de elbette kişinin sahip olduklarının farkına varması, şükür gözlüğü ile nimetlere bakabilmesi ile mümkündür.

Ümidin derecesi kişiden kişiye farklılık gösterir. Bazıları kendisini karşısına çıkan problemleri, engelleri aşabilecek biri olarak düşünürken; bazıları da kendilerinde bu enerjinin ve kabiliyetlerin olmadığını düşünmektedir. Ümitli olan insan kendini motive edebilmekte ve böylece gayesine ulaşabilmektedir. Ümidini kaybetmeyenler daha az depresif, daha az kaygılı ve duygusal açıdan daha az sıkıntılı olurlar.

Hâsılı, ümit, kişiyi başarıya, hedefine götüren, belli bir kabiliyetle yenilgiye rağmen, sebat etme gücünün birleşimidir.

Ümit, insanın mutlu olmasındaki en temel duygulardan birisidir. Bu yüzden bu asır insanının ümitvâr olmayı öğrenmesi gerekmektedir. Bunun yolu da kişinin kendisini bilmesi yani kabiliyetlerinin farkına varması, zayıf ve güçlü taraflarını keşfedebilmesi, geçmişteki başarılarını görebilmesinden geçer. Bu bakış açısı, pozitif bir bakış olur ki, bu, zor durumlarda, en olumsuz hallerde dahi olsa, kişiyi tekrar dirilten, motive eden ve hatta başkalarına dahi iyi model olabilen bir ruh haline bürünür.

Başkalarının imanına kuvvet veren şevkli ve gayretli insanların temel ruh halleri ümitlerini hiç kaybetmemeleridir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*