İrfan ufkumuzu açan bahtiyar doktor: Tahir Barçın

Dr. Tahir Barçın, Ermenek’in Sarıserviler Köyünde dünyaya gelmiş ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirmiştir. Bitlis’in kazalarında sağlık müdürü olarak görev yapmış, bahtiyar bir Nur Talebesidir. Nur Risâlelerini Bitlis’in kaza ve köylerinde Nur’a susamış muhtaç gönüllere ulaştırmış fedakâr bir ağabeyimizdir.

Dr. Tahir Barçın uzun seneler Emirdağ Hükûmet Tabibi ve İskân Müdürü olarak görevde bulunmuştur. Ayrıca Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin de doktorluğunu yapma şerefine nâil olmuş bir hizmet kahramanıdır. Üstadın; “Şarkın kapısını açtın! Büyük hizmetlere medar oldun, bahtiyar doktor!” iltifatına muhatap olmuş bir ağabeyimizdir Dr. Tahir Barçın.

Fâtih Sarıgüzel semtinde, Tahir Barçın Ağabeyin evinde Çarşamba günleri Risale-i Nur dersleri yapılırdı. Bir Çarşamba akşamı evine derse gitmiştim. Ders sonrası kendisiyle tanıştım ve midemden rahatsız olduğumu söyledim. Beni Zeytinburnu’nda bulunan muayenehânesine dâvet etti. Gittim. Muayene sonrasında reçetenin arkasına yazdığı yazıyı bir zarfın içine koydu ve zarfı kapattı. Tahir Ağabey; “Yarın sabah aç karnına bu zarfın üzerindeki adrese git ve mide filmini çektir ve bana getir.” dedi.

Bakırköy’deki adrese trenle giderken zarfın içindeki yazıyı merak etmiştim. Merakıma mağlûp olup zarfı nazikçe açtım. Reçetede şöyle yazıyordu: “Size gönderdiğim genç talebe kardeşimiz bizim ihvanlardandır. Mide röntgenini çekmenizi ve gereğini yapmanızı rica ederim. Selâm ederim.” Yazıyı okuduktan sonra tekrar zarfın içine koydum ve zarfı kapattım. Mide filmim çekildikten sonra ücretini sordum. Aldığım cevap ise şu oldu: “Kardeşim ücret yok, hizmet var. Dr. Tahir Bey’e selâmımı söyle.”

Dr. Tahir Barçın Ağabey’e her ay kontrol için giderdim. Benden hiçbir ücret almadığı gibi üç çeşit ilâcı da bana ücretsiz veriyordu. Bir yıl tedâvi gördüm ve sonunda sıhhatime kavuştum.

Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin içerisine yerleşmiş, millî irâdeden hoşlanmayan darbeci zihniyet 1971 yılında darbe yapma teşebbüsüne geçmişlerdi. O dönemin Birinci Ordu Komutanı ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün Paşa darbeye karşı çıktığından dolayı darbe yapılamamış ve hükûmete muhtıra verilerek istifa ettirilmişti. Bilhassa Risâle-i Nur Talebelerine baskılar, baskınlar ve toplu tevkifler başlamıştı. Ülkemiz böyle bir buhranın içinde olduğu bir vasatta, Dr. Tahir Barçın Ağabey’e kontrollerim için gitmiştim. Tahir Ağabey sıranın dışında bulunan genç evli bir çifti çağırarak muayene odasına aldı. Kendilerince haklı olan sırada bulunan diğer hastalar söylenmeye başladılar. Ben de bu hâli hoş görmemiştim. Ağabey keşke böyle yapmasaydı diye üzülmüştüm. Genç çiftler muayeneden çıktıktan sonra sıradaki hasta muayene odasına girdi.

Dr. Tahir Ağabey kapıyı açtı ve hastalara: “Bu genç kontrol için geldi” dedi ve beni içeri aldı. Muayene odasına bitişik bir odada bana küçük eserlerden birini verdi. “Şu risâleyi oku, seni çağırdığımda gelirsin” dedi. Onbeş dakika sonra beni çağırdı ve bana; “Sen sıra dışında bulunan eşleri niçin muayeneye aldığımı biliyor musun?” diye sordu. Ben de; “Bilmiyorum” diye cevap verdim. Tahir Ağabey devam etti: “Bak kardeşim, Türkiye kritik bir dönem içine girdi. Risâle-i Nur ve Nur Talebelerine karşı baskınlar ve tevkifler başladı. Bana gelen bu şahıs muvazzaf subay ve hâkim üsteğmendir. Yeni tanıştım. Risâle-i Nur ve Nur Talebeleri hakkında yanlış bilgilendirilmiş ve önyargıları var. Risâle-i Nur’un gayesinin iman kurtarmak olduğunu, Kur’ân’ın bu zamanda hakîkî bir tefsiri olduğunu anlatıyorum. Risâle-i Nur okuyanların ve ondan ders alanların ise ailesine, vatanına ve milletine faydalı kişiler olduklarını, Risâle-i Nur’u okuyanların, ehl-i dünyanın hayatlarına karışmadıklarını anlatıyorum. Doktorlukla beraber bizim aslî vazifemiz iman hakikatlerini tebliğ etmektir. Bunun için o kişileri sıra dışından muayeneye aldım” dedi. İrşad ve tebliğ ruhu ile dolu olan Dr. Tahir Barçın Ağabeyden dersimi aldım ve su-i zanlarımdan da böylece kurtulmuş oldum.

Kafkas Cephesinde İslâm’ın namus, şeref ve haysiyetini korumak için Rus ordusuyla savaşırken şehid düşmüş bir babanın ve Nakşî tarîkatına bağlı bir kızıydı annem. Yüksek tansiyon hastasıydı. Bir gün Tahir Ağabeyin muayenehânesine götürmüştüm. Muayene neticesinde ücretinin ne kadar olduğunu sordum. Dr. Tahir Ağabey: “Hayır! Ücret mücret yok. Senin annen, benim de ebedî muhtereme bir hemşiremdir.” Ben de: “Annemin zengin evlâdları var. Onun için muayene ücretini almanız gerektiğini düşünüyorum.” Dr. Tahir Ağabey: “Hayır kardeşim, ben annenin evlâdlarını görmedim ve tanımıyorum da. Ben bu muhtereme hemşiremi senin annen olarak tanıyorum ve biliyorum. Annenin diğer zengin evlâdları da beni hiç ilgilendirmiyor.” dedi.

Risâle-i Nur’un o güzide saff-ı evvel talebeleri ve yüksek ruhlu erkânı, lâfızlarıyla, ef’alleriyle ve ahlâklarıyla İslâm’ı hayatlarında yaşadılar. Kur’ân-ı Hakîm ve hizmet-i imaniyenin sadık bir hizmetkârıydılar. Onlar Risâle-i Nur’a tam bir ayinedarlık yaptılar. Risâle-i Nur’un hakikatlerini hayatlarına hayat yaptılar. Müslüman’ın, Nur Talebelerinin ve Nur’un dertleriyle dertlendiler ve sevinçleriyle de mesud oldular. Sözleri, işlerinin ayinesi ve işleri de sözlerinin ayinesiydi. Fiilleri lâfızlarını tasdik ederdi. Sözleri ne ise amelleri de o idi. Nur’un halis bir hadimi olan o has şakirtlerine ne mutlu. Sadece imanî delilleri ve ibâreleri bilmek yetmiyor. Nur’un hakikatlerini bilmekle beraber, hayata hayat yapmaktır asıl maksat.

Cenâb-ı Allah, ulvî düşünce ve yüce gayelerle dolu mefkûreye sahip, idealist ecdadımıza ve Nur’un erkânına bizleri lâyık olmaya muvaffak eylesin. Risâle-i Nur’a sıdk, sadakat ve ihlâsla çalışmayı ve Nur’un büyük kahramanı, Veliyy-i Azam Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ne hakîkî talebe eylesin. Doktor Tahir Barçın Ağabey’imi rahmet ile yâd ederim. Cenâb-ı Erhamürrahimin kabrini pürnûr eylesin. Âmin!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*