IŞİD ve Hazar Koridoru

Önceki yazılarımızda IŞİD’in bir netice olduğunu belirtmiştik.

Arap baharı fitnesiyle hedefine ulaşamayan Batılı “yeni muhafazakârlar” veya BOP’çular bu kez açıyı daraltarak her türlü zulüm katliâm ve kaoslarla hedeflerine yaklaşmaya çalışıyorlar. Mahiyeti itibariyle dinsiz, global dinsiz kapitalistlerle çalışan, insanî değerleri rafa kaldırmış ve bilhassa Kur’ân’a düşman neoconların hedeflerini geçmiş yazılarımızda yer yer anlatmıştık. Ahirzaman fitnesinin bir unsuru olan neoconların fizikî hedeflerinin başında elbette Tel Aviv-Hazar koridoru geliyordu. Saidnursi.de sitesindeki arşivimizden Tel Aviv-Hazar Koridoru yazısına bakabilirsiniz.

Evvelâ Ortadoğu haritasını arzularına göre değiştirmeye Bush yönetimiyle giden neocon-neoliberal ittifakı bölgede Rusya ve İran’ın büyük tepkisiyle karşılaşınca; Suriye ve Irak üzerinden “tampon bölge” ile dünya kamuoyunu iğfale kalkıştılar. Yeni Amerikan yönetiminin bu dinsiz ve saldırgan cereyana itiraz etmesi üzerine neoconlar hem Amerika’yı ve hem de Rusy’yı cezalandırma yoluna gittiler. Onların global devrimi olan 11 Eylül felâketinin tesiri azaldıkça neoconların paniğe kapılarak bölgede yeni ve daha dehşetli fitneleri sahnelediğini görüyoruz.

IŞİD’in mahiyetini anlayabilmek için belki de Kemalizm’in en büyük ihtilâli olan 12 Eylül’e kadar uzanmak gerekecektir. Masonların kendileriyle ittifak ettikleri neoliberallerle aslı Komünist olan neoconları tarih sahnesinde dikkatlice takip edemeyenler, IŞİD’i belki de Müslümanlardan oluşmuş bir terör örgütü zannedeceklerdir. Bediüzzaman’ın ahirzamanda devletler ve milletler savaşının “sınıf savaşına” dönüşeceğini nazara almayanlar IŞİd’i Arap coğrafyasında devşirilmiş de görebilirler.

IŞİD’İN COĞRAFYASI…

IŞİD’in coğrafyası neocon ve neoliberallerin çalıştıkları coğrafyadır. Yani global bir coğrafya… George Soros’un Belgrad, Kiev, Bratislava ve Tiflis birliklerini, açık toplum enstitülerini, Türkiye’deki TESEV ve paralel yapılarını tekrar hatırlayalım. Daha sonra neoliberallerin finanse ettikleri bu örgütlerden oluşturulan aktivistlerin Tahrir’e, Bingazi ve Trablusgarb’a, İnci Meydanı’na, Halep ve Doha’ya sevk edilerek Arap Baharı ateşini tutuşturup bölgeyi aleve vermelerini unutmadan Avrupa’da birden bire ortaya çıkarılan Selefi hareketine göz atalım. Neoliberaller ve neoconların ortaklaşa hazırladıkları bu tezgâhı, Başbakanımızın emirlerine sunulan havuzdan sulananlar, Türkiye kamuoyuna fıtrî seyrinde cereyan eden hadiseler olarak takdim ettiler. AKP hükümetinin neoconlarla hulus birliği ettiğini hiç nazara vermediler. Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinden devşirilmiş ve El-Kaide’nin tecrübeli teröristlerince eğitildikten sonra Irak sahnesine sürülmüş “yüzleri örtülü” çapulcuların coğrafyasını ancak bazı hakperest batılı kalemlerin yazdıklarından öğreniyoruz. IŞİD’i Araplardan oluşan Sünnî Müslüman ve yerli gösteren medyada vicdan varsa kısa bir zaman sonra yanlışlarını düzelteceği kanaatindeyiz.

Yukarıda arz ettiğimiz üzere 12 ve 11 Eylüllerin neticesi olan diğer ihtilâlleri, savaşları, örgütleri, efkâr-ı amme savaşlarını müşahhasça takip etmemizi istemeyen, dünyayı ateşe veren ve barışı ortadan kaldıran “saldırgan küresel cereyanların” mahiyetini milletimizden kaçıran Kemalistler maalesef dindar maskeler, tezgâhlar ve fırıldaklarla bizi yanlış bilgilendirmeye muvaffak oluyorlar.

HAZAR KORİDORU

Bu koridorun tarihçesini daha önce yazmıştık. 19. Yüzyıla ve şu an Amerika’dan dünya sermayesini kontrole çalışırken bu uğurda her türlü fitne ve savaşı finanse eden meşhur ailelerin tarihçeleriyle paraleldir, Hazar sevdası. 12 Ekim ihtilâlinin sebepleri arasında yer alır. Troçki’nin başkanlığındaki “kızılorduyu” finanse ettirecek kadar büyük bir sevdadır, Hazar havzası.

Muhalefette ittifakların nasıl oluştuğunu bilenler, ortak menfaatlerin de nasıl global projelere dönüştüğünü az çok anlayabilirler. Harekete geçiren merkezî güç müsbet olursa, hadise güneşin doğumu kadar nuranî, sıcak ve mutluluk vererek gelişir. Aksi takdirde, yani hareket motorunu dinsiz felsefe, ikinci Avrupa veya ahirzaman dinsizleri çalıştırıyorlarsa hasis dünya menfaatleri uğruna oluk oluk akan kanlar, boş yere telef olan milyonlarca insanlar, en iğrenç siyasetlerde çalışan dehalar, ayaklar altında çiğnenen inançlar ve insanî değerler, insanlığın günümüz sahifesini baştan başa kirletecektir.

Rotschild’in açmak istediği koridordan istifade etmek isteyenlerin çokluğu, neocon-neoliberal ittifağın kuvvetini maalesef millî devletlerin üzerine çıkarıyor: Maliki olayın iç örgüsünü bildiğinden her yerdeki askerlerini geri çekiyor, Beşşar belâdan uzak durmaya çalışıyor, İran ve Rusya ise şimdilik hadiseleri seyretmekle iktifa ediyorlar. Amerika’nın ve AB’nin yeni Ortadoğu siyasetleri ile IŞİD’in varlığı şimdilik birbirlerine ters görünüyor. İnşallah böyle devam eder.

Fakat Rotschildlerle ittifak edip IŞİD’in açmaya çalıştığı koridora açık-gizli sevinenleri seyrettikçe, bu cephedeki dehşetli ittifaktan ürkmemek de kolay olmuyor. Başta İsrail… Kendisine göre çok nedenleri var… İsrail’in desteklediği Barzani… Demokrasinin bir harfini bile bilmeyen bu adamlarla hulus birliği yapan AKP Hükümeti… Bu arada hâlâ mezhep farklılığı ile meşhur Fars-Arap düşmanlıkları kartlarını da elinde tutan neoconlar… Türkiye’yi idare eden basiretsizlerin dün Erbil petrolü uğruna gülünç düşmeleri henüz hafızalarda canlı dururken şimdi de IŞİD petrolünün peşine düşmüşler. Dikkat ederseniz hasis menfaate koşuşturanlar arasında Türkiye yok, Türkiye’yi kullananlar var. Burası önemli bir ayrıntı teşkil ediyor, Koridor’da… Bu koridora en fazla sevinenlerin başında marksist örgüt geliyor. Bu örgütün Rotschil’in yarım asırlık taşeronu olduğunu kabul etmediğiniz takdirde, yıllardır bu bölgeye akan yüzmilyarlarca doların kaynağını bulamazsınız. Bütün bu hasis menfaat odağında birleşenlere, dehşetli İslâmiyet ve insaniyet düşmanlığına çalışan komiteleri de eklemek zorundasınız. Bu tür projelerin gerçekleşmesi hengamesinde ortalarda vicdanın, ahlâkın, iffetin, ailenin, insan sevgisinin ve semavi inançların zinhar dolaşmaması gerekiyor. Başta Türkiyemiz olmak üzere bölgede finanse edilen sosyal projelerin mahiyetini incelediğimizde, tek kelimemizin ne hata ve ne de mübalâğa olmadığını rahatlıkla görebileceksiniz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*