İslâm âlemindeki değişim…

1989 yılında sosyalizm, komünizm resmen ve sistem olarak, SSCB şahsında çöküşünü ilân etti. Ve duvarlar yıkılıp hürriyet havası dünyayı sarınca, bu hava kaçınılmaz olarak Ortadoğu’ya ve İslâm âlemine de yayıldı.

İşte, başta petrol ve sâir çıkarlarının tehlikeye gireceğini gören küresel ifsat şebekesi, 1990’ların sonunda Ortadoğu’ya çöreklendi, demokrasinin gelmesini engelledi. Ancak 20 sene dayanabildi.

Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve sâir Arap ülkeleri değişime merhaba dediler ve demeye başladılar.

Bediüzzaman, bu değişimi yüz sene öncesinden görmüş ve şöyle demişti:
“Zîrâ sizin şu vahşetengiz, cehâletperver husumetefzâ olan sarp dağ ve derelerinizdeki vahşet ayılarından, cehâlet ejderhasından, husûmet kurtlarından bîçare meşrûtiyet korkar, kolaylıkla gelmeye cesâret edemez. Eğer siz tenbel kalıp da onun yolunu yapmazsanız, tenbellik etseniz, yüz sene sonra tamamen cemâlini göreceksiniz. Zîrâ sizinle İstanbul arasındaki mesâfe bir aylıktır; fakat sizinle ehl-i meşrûtiyet arasındaki mesâfe bin aydan fazladır. Zîrâ eski zamanın adamlarına benzersiniz. O nâzik meşrûtiyet, İstanbul havâlisindeki yılanlardan kurtulsa, şu uzun mesâfeden geçmekle, cehâlet gibi müthiş bataklığı, fakr gibi mütevahhiş kıraçları, husûmet gibi gâyet keyşer dağları katetmekle beraber, eşkiyaya rast gelecektir.” 1

Üstad, siyasî karihasıyla sosyal âlemi, Avrupa tarihini okudu ve gördü ki, demokrasinin, hürriyetin de bedeli var; ödenmezse, 100 sene sonra tabiî akışı içinde dönüşür! Takip edelim:

“Âlemdeki terazinin hürriyet gözü ağır geldiğinden, birdenbire terazinin öteki gözünde olan vahşet ve istibdadı kaldırdı, git gide kalkacak. Eğer siz sahife-i efkârı okusanız, tarîk-i siyaseti görseniz, huteba-i umumî olan, doğru konuşan cerâidi dinleseniz, anlayacaksınız ki: Arabistan, Hindistan, Cava, Mısır, Kafkas, Afrika ve emsâllerinde o derece fikr-i hürriyetin galeyanıyla, âlem-i İslâmın efkârında öyle bir tahavvül-ü azîm ve inkılâb-ı acip ve terakkî-i fikrî ve teyakkuz-u tam intaç etmiştir ki, bahasına yüz sene verseydik yine ucuzdu.” 2

“Cemî kuvvetimle, yalnız Kürdistan’a değil, belki âleme işittirecek tarzda bağırarak müjde veriyorum ki; ’Umum İslâmın, lâsiyyemâ Osmânîlerin, bâhusus Ekrâdın saadetinin fecr-i sâdıkının geldiğini, hattâ Bâşid başında görüyorum. Farazâ, şu devletin yarı milleti, pahasında verilse idi gene erzân ve zulmetle beraber yansa idi gene ucuz!” 3

Her şeyin bir bedeli olduğu gibi, hak ve hürriyetlerin de bedeli ağırdır. Eğer Bediüzzaman’ı dinleseydik, 100 sene beklemeyebilirdik! Şimdi de aynı şeyler geçerli. Eğer onun içtimâî ve siyasî öngörülerini okur, anlar ve uygularsak, sosyal çalkantılar durulur, siyaset istikrara kavuşur İnşâallah.

Dipnotlar:

1- Münâzarât, s. 29.;

2- Age, 63-64;

3- Age, s. 21.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*