İslâm dünyası ‘müsbet hareket’e muhtaç

Afrika’da yaşanan gelişmeler, menfaat üzerine dönen ‘dünya siyaseti’nin kötülüğünü bir defa daha ortaya koymuş oldu. Hatırlanacağı üzere Fransa, geçmişte yıllarca sömürdüğü Mali’ye askerî müdahale yaptı ve güya Mali’yi ‘radikal’lerden kurtaracak.

İslâmiyetin doğru anlaşılmaması sadece İslâm ülkelerinin problemi değil. Çünkü yanlış anlatılan, anlaşılan ve yorumlanan bir İslâm, dünya barışına hizmet etmez. Ama İslâmiyetin doğru anlaşılması ve anlatılması, keyfî bir sûrette ülkeleri işgal ile olmaz.

Mali’ye müdahale eden Fransa, görünüşte Avrupa’ya da zararı dokunacak olan “radikal”lerle mücadele ediyormuş. Peki, bu işgalde bir gram samimiyet bulunabilir mi? Fransa ya da dünyanın diğer ülkeleri radikal anlayışlarla mücadele etmek istiyorlarsa, âdil davranmak durumundadırlar. Bir ülkeyi yıllarca sömür, hep kendi menfaatini düşün ve sonra da “radikal” anlayışların temel bulmasından yana şikâyetçi ol!

Fransa’nın Mali’ye müdahalesi, menfaat çarkına en büyük delil. Konu ile ilgili bir değerlendirmede şöyle denilmiş: “Mali; petrol, doğalgaz, altın, bakır, elmas ve uranyum kaynakları (bakımından) zengin bir ülke. Fransa’nın nükleer santralleri Mali’nin komşusu Nijer’deki uranyum madenlerinden besleniyor. Fransa’nın bölgede önemli stratejik ve ekonomik çıkarları olduğu muhakkak. Bunun için Fransa’nın müdahalesinin yeni sömürgeci bir inisiyatif olup olmadığı sorgulanıyor. Nitekim Gana’nın başkenti Akra’nın Katolik başpiskoposuna göre müdahale, bir ‘sömürgecilik girişimi.’” (Zaman, 26 Ocak 2013)

Ganalı Katolik başpiskoposun bile “sömürgecilik girişimi” olarak değerlendirdiği bir müdahaleyi kim ‘radikal anlayışlarla mücadele’ olarak yorumlayabilir?

Bütün bu tartışmalara son verebilmek için hadisenin temeline inmek gerekir. Avrupa ve dünyanın diğer ülkeleri her türlü radikal anlayıştan kurtulmak ve korunmak istiyorsa, “barış dini olan İslâm”ın yanlış anlaşılması için özel gayret sarfetmesinler. Bir yandan tuzaklar kurup İslâmı karalamaya çalışmak, öte yandan da “Radikal İslâm anlayışı bize zarar veriyor” demek hakperestlikle örtüşmez. Bilhassa “ikinci Avrupa,” bütün dünyada İslâm korkusunun oluşması için kampanyalar açıyor. Karikatür krizleri buna örnek değil mi?

Elbette “Doğru İslâmiyet ve İslamiyete lâyık doğruluğun” ortaya konulabilmesi için İslâm ülkelerine de büyük görev düşüyor. Nitekim, Mali’de yaşanan son gelişmelerin ardından Afrika Kuşağı (Sahil) bölgesinde âlimler bir araya gelmiş ve “yanlış anlayış”larla mücadele için “Afrika Kuşağı Din Adamları ve Âlimler Birliği” kurmuşlar. (AA, 30 Ocak 2013)

Nijeryalı Şeyh Davud Burima, kurulması planlanan birliğin, Afrika Kuşağı (Sahil) bölgesinde yaşanan olaylar nedeniyle oluşan bakış açısının değişmesindeki önemine değinerek, “Birlik, dünya Müslümanlarını ilgilendiren meseleler çerçevesinde yapılan İslâmî çalışmalarda organizasyon içinde olmamız için önemli” demiş. Cezayirli âlim Yusuf Meşriyye de son yıllarda İslâm ümmetinin maruz kaldığı din adı altında yapılan aşırılık ve taşkınlıklarla mücadelenin zorunlu olduğunu kaydederek, bu durumun ümmet bilincine darbe vurduğunu ifade etmiş.

Dünyada ve Avrupa’da “İslâm korkusu”nu sona erdirmek, İslâm dünyasında da “yanlış yorum”ların önüne geçebilmek için Risale-i Nur kaynaklı “müsbet hareket”e odaklanmak gerekir. İslâm dünyası “müsbet hareket”i birinci mesele haline getirir ve “İslâmiyete lâyık doğruluğu” fiilleriyle ortaya koymayı başarabilirse bundan dünya da istifade eder.

“Asya münafıkları ve Avrupa dessas zalimleri” İslâm dünyası üzerinde kurmayı planladıkları oyunlardan vazgeçsin ve “İslâmın doğru anlaşılması”na engel olmasın yeter…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*