İslam siyasetinde müsbet hareket esastır

Yazarımız Şükrü Bulut,   İslamiyetlin köklü ve tabandan başlayan, yukarıya doğru hareket eden müsbet harekete dayalı bir siyaset anlayışı olduğunu ifade etti.

İslâm siyasetinde müsbet hareket esastır

Bursa Elif-Der ile Yeni Asya Derneği Bursa Şubesi tarafından Ördekli Kültür Merkezinde düzenlenen bir toplantıda, gazetemiz yazarlarından Şükrü Bulut, “Değişen Ortadoğu ve Türkiye başlığı çerçevesinde Ortadoğu ve İslâm dünyasında demokratikleşme süreci, Arap Baharı ve Devrimleri ve İmralı süreciyle” ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yoğun ilgi gösterilen programın sunuculuğunu Yasin Kuruçay gerçekleştirdi.

Şeriatla sınırlandırılmış demokrasidir

Konuşmasına İslâmın demokrasiye bakış açısı ile başlayan Bulut, Hz. Hasan’ın (ra) şehadetine kadar devam eden Raşit halifeler döneminin İslâmın demokrasi örneklerini gösterdiğini ifade etti. Bu demokrasinin sınırlarının şeriatla belirlendiğinin altını çizen Bulut, bunun dünyada örneğini gördüğümüz sınırsız ve gayri ahlâkiliklere de açık olan kötü demokrasi örneklerinden farklı olduğunun üzerinde durdu.

Batı, İslam dünyasında demokrasi istemiyor

Konuşmasında Bediüzzaman Said Nursî’nin ilgili beyanlarına atıfta bulunarak, bir küresel sermayenin emrindeki birinci Batı bir de insanî yönleriyle dinsizlik akımlarına karşı mücadele eden ikinci Batı ayrımını sıklıkla tekrarlayan Şükrü Bulut, küresel sermayenin özellikle de Yahudi sermayesinin emrindeki güçlerin İslâm dünyasında gerçek bir demokrasiyi arzu etmeyeceklerinin altını çizdi. Bugün komik bir senaryo ile tahtlarından indirilen despotların yine bahsi geçen güçler eliyle tahta yerleştirildiğini hatırlatan Bulut, bugün o despotların ömrünün dolduğu bir tarihte onların cesetlerinden de faydalanan güçlerin, İslâm dünyasında büyük bir kargaşanın ve kaosun oluşmasını sağladığını ifade etti.

İslam devrimi değil inkılabı öngörür

İslâm’ın siyasal hareketinde devrimlerin değil müsbet hareketin esas olduğunun altını çizen Bulut, devrimlerin silâh zoruyla iktidarların değiştirilmesini beraberinde getiren menfî siyasî hareketler olduğunu belirtti. İslâm’ın köklü ve tabandan başlayan ve yukarıya doğru hareket eden, militarist olmayan bir siyasal hareketi öngördüğünün altını çizen Bulut, hem Türkiye’de hem de Arap dünyasında Bediüzzaman Said Nursî’nin ortaya koyduğu müsbet hareketin tarzının doğru anlaşılamadığının altını çizdi. Bediüzzaman’ı anlayan önemli alimlerden Ramazan el-Bûti’nin de sürekli bu itidal çağrılarının bedelini canıyla ödediğine değinen Bulut, yine Suriyeli Kafkas kökenli ulemadan Cevdet Said’in Bediüzzaman Said Nursî’nin müsbet hareketine yaptığı vurgunun altını çizdi.

Suriye’yi kan gölüne çevirmek İsrail’in projesidir

Suriye’de gerek Ramazan el-Bûti gerekse Cevdet Said gibi mutedil ulemanın seslerinin kısılmasının ve Suriye’nin bir kan gölüne döndürülmesinin İsrail kökenli bir proje olduğunun altını çizen Bulut, İsrail’in hem kendi güvenliğini sağlama almak amacıyla hem de Hazar Denizi’nden Irak ve Suriye üzerinden kendine bir koridor açmak üzere Büyük Ortadoğu Projesi’nin startını verdiğine değindi.

İsrail ve Amerikan politikalarının maşası olduk

Mevcut hükümetin Suriye yönetimi ile ortak bakanlar kurulu yapmak ve sınırları tamamen açmaktan bahsederken, İsrail ve Amerika’nın politika değişikliği ile bir anda yörüngesini değiştirdiğini ve kardeşi kardeşe kırdıran silâhların sevkiyatının yapıldığı ülke haline geldiğini ifade eden Bulut, mevcut hükümetin bunu sanki kendi politikasıymış gibi benimsemesinin de ayrı bir garabet olduğunun altını çizdi. Hükümetin bu eksen değişikliğinin eleştirilmesine de tahammülsüz davranmasının üzerinde duran gazeteci yazar Şükrü Bulut, Suriye’ye demokrasi götürmeye çalışan Türkiye’nin kendi içinde demokrasinin tam olmadığını vurguladı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*