İspanyol (Çin) virüsü

Bundan tam bir asır evvel tarih 1918-1920, insanlık öyle bir belâya düçar oldu ki, yaptığı zulümleri ve döktüğü kanın bedelini çok ağır bir fatura ile ödedi. Birinci Dünya Harbi’nin bitimine doğru yine Çin’den dünyaya yayılmış, harbe girmemiş olduğu halde İspanya’da gündeme gelmiş ve çareler aranmaya başlandığı için adına H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türü iken İspanyol hastalığı denilmiş.

Salgın Türkiye dahil bütün dünya ülkelerini etkilemişti. Toplantılar yasaklandı, okullar tatil edildi, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulurken ulaşım araçları dezenfekte edildi. El sıkışmak bile suç hâline gelmişti.

Şimdi de dünya tarihi tekerrür ettirerek bir asır sonra koronavirüs belâsıyla cedelleşirken öyle bir duruma geldi ki, hastalıktan daha ziyade bir panik, bir korkuya yenik düşüyor neredeyse. Bu defa kaç kişi yakalanır ve bu hastalık sebebiyle kaç kişi vefat eder öngörülemez. Temennimiz odur ki bu belâ çok zayiât vermeden üzerimizden gitsin. Ancak çok az vakıa olmasına rağmen hayat neredeyse felce uğradı. Bir çok yer karantinaya alındı, okullar, umuma açık toplantılar, Cuma namazları, maçlar tatil edildi/ediliyor. Hastaneler alarmda, rutin hasta kabulleri ve bazı iş görüşmeleri uzaktan yapılmaya çalışılıyor. Karantina bir çok yere geleceği endişesiyle marketlere hücum edildi; yağ, un, şeker, yumurta gibi temel gıda maddeleri raflarda kalmadı. Ve endişeli bekleyiş, korku bütün dünyayı sardı ki tam bir travma.

KORKU MUSÎBETİ

Virüsün ölüme sebebiyet vereceği milyonlardan bir ihtimal ile korkuya kapılıp hayatı felç etmek, yaşanmaz hâle getirmek için olmadığı, belki hayatı korumak için insana verildiği unutuluyor.

İçinde bulunduğumuz korku filmini piyasaya sürenlerin tam da istedikleri budur ve el altından başka hesaplar güttükleri artık sır değil.

Bu ve benzeri hastalıklardan ölme ihtimali 365 binden bir ihtimalken her gün 100 bin civarında çeşitli hastalık savaş ve intiharlardan ölenlerin sayısı düşünüldüğünde 365 günde ölme ihtimalimiz her an vaki ve biz onu düşünmemiz lâzımken muayyen eceli sebeplerle göz ardı ediyoruz.

Dünya sermayedarlarının harbi veya siyasî manevralarının bir neticesi olarak ortaya atıldığı, çıkacak aşısından nemalanacağı veya başka rantların peşinde olduğu bir tarafa, bizi ilgilendiren kader. “Beşer zulmeder kader adalet eder” prensibinden bakacak olursak; kader niçin fetvasını verdi?

Asrın doktoruna müracaat:

“Senin başına gelen zulümler ve musîbetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, senin yapmadığın bir işle sana zulüm ediyorlar. Fakat kader senin gizli hatalarına binaen, o musîbet eliyle seni hem terbiye, hem hatana keffaret ediyor.” 1

Peki niye umumî?

“Bu asırdaki ehl-i İslâm’ın fevkalâde safderûnluğu ve dehşetli cânileri de âlîcenabane afvetmesi; ve bir tek haseneyi ve binler seyyiatı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan bir tek haseneyi görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır. Bu suretle ekall-i kalil olan ehl-i dalâlet ve tuğyan; safdil tarafdar ile ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüb eden musîbet-i âmmenin devamına ve idamesine belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; biz buna müstehakız derler” 2

Evet, zalimlerin satranç oyunları ile dünya büyük badireler geçiriyor, ancak kimse hatadan ari değil. Kıyamete doğru gittiğimiz şu günlerde insanlık treni hiç olmadığı kadar raydan çıkmıştır. Menfaat, gasp, zulüm, nefsini düşünme, israf, nimetlerin kadrini bilmeme, adaletsizliğe, bana değilse taraf olma vs.

Suçları nedense hep öteleriz biz. Başkaları suçlu biz masum. Dışardan içe doğru enfüsî daireye doğru gelirsek;

Globalar dinsiz çeteler menfaatleri için dünyayı ateşe vermekten ve Allah’ın diniyle savaşmaktan…

Ehl-i kitap olup dünyaya dalanlar ise kafalarını kaldırıp kâinatın sahibini unuttukları ve vur patlasın çal oynasın havasında olmaktan…

Müslümanların bir kısmı dinine sahip çıkmaması ve Hıristiyanlara benzemekten.

Dindarların bir kısmı ise dini hissiyatını sadece zahiri ibadetlerle tatmin edip adetullah kanunlarına riayet etmemesinden…

Diğer kısmı ise dini siyasallaştırıp hâkimiyet sevdasında önüne gelen haramı mübah sayması hattâ din adına teröre fetva vermesinden belâları dâvet…

Liste kabarık, devamı niyetiyle.

Dipnotlar:
1. Emirdağ Lâhikası.
2. Kastamonu Lâhikası.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*