İstanbul´lu Prens!…

Orhan Pamuğu ifade eden bu yeni tanım tamamen avrupalı gazetecilere aittir. Son tartışmalar üzerine o­nun bu yeni kimliği keşfedilmiş.

Orhan Pamuğu ifade eden bu yeni tanım tamamen avrupalı gazetecilere aittir. Son tartışmalar üzerine o­nun bu yeni kimliği keşfedilmiş. Yani hanedana mensup bu prensimizin edebiyatçılığı ve düşünce adamlığından önce İstanbul aristokrasisine mensubiyeti batıda öne çıkmış. New York ve bazı Paris ve Londra çevrelerince romancı olarak tanıtılmaya çalışılan yazarımızın sıradan bir avrupalı romancı kadar bile olamayacağını düşünürlerken İstanbul/Şişli olayları gündeme gelmiş. Kemalizmin prangalarına vurulmuş yüzlerce yazar ve düşünüre pek sahip çıkmayan bazı avrupalı çevrelerin Orhan Pamuk için Türkiye´yi maznun sandalyesine oturtmaya çalışmaları Türkiye´deki hak ihlâllerini dikkatlice taakib edenlerin çok garibine gitmiş. Ve nihayet sırrı çözmüşler: mahkemeye verilen kişi sıradan bir yazar değilmiş, saraya mensup bir prensmiş… Bütün bu tesbitlerin batıdaki gazetelerde parça parça çıktığına elbette şahit olmuşunuzdur.

ImageBirçok türk yazarınca “romancılığı” tesbit edilen Pamuğun ulaştığı bu son duraktaki manzara dolayısıyla bizim de meraklarımızı gidermiş oldu. Yazarın eserlerinin öncelikle New York, Paris ve Londra´da neşredilmesi sahî dikkatimizi çekmişti. Ama kahramanımızın beyaz türkler obasına mensup olacağını nereden bilecektik ki… Gerçi TÜSİAD´daki bazı aristokratların çıkış ve feveranları bu istikàmette bize fikir vermeliydi… Ne yapalım gaflet yine yakalamıştı, yakamızı… Anlayamadık ve çözemedik, şu 301 davasını…

301´den mahkeme edilenle 301´i oluşturup müdafaa edenlerin aynı cenaha ait kişiler olduğunu ilk anda anlayamıyorsunuz. Yani bu senaryoda oynayanlar baş aktörlerin de senaristleri kadar saray ehli olduğunu kavramak çok da kolay değil. Yeşilçam yapımlarından çok çok kaliteli… Filmin sonunu önceden kestiremiyorsunuz. Türkiye´yi milletlerarası mahfilde küçük düşürmek, suçlamak ve hatta mahkum ettirmek bu saray ehlinin maalesef pek hoşuna gidiyor. Nazım Hikmet de saraya mensuptu… Fakat o­na proloterya sahip çıkmıştı. Hâlâ da zavallı sol o­nu kendisinden zanneder. Pamuk ile Nazım Hikmet arasındaki fark ne olabilir ki… Fakat Nazım şairdi… o­nun ihanetini kahramanlık olarak algılayanlar, şiirine de “büyük senet” demişlerdi… Pamuk da kahraman olma yolun da… Hem de Millî Kahraman… Romanına gelince, Avrupa´da alaya alındı, dudak büküldü… Yeni Liberallerimizin tüm iktidar ve tehditlerine karşın derecelere giremedi… Yalnızca Frankfurt´taki yayıncıların ödülünü alabildi… Medyayı elinde tutanların mahiyetini siz daha iyi bilirsiniz. Çok iyi roman okuyucuları arasında yapılan ankete göre tüm propagandalara rağmen Pamuğun herhangi bir kitabını sonuna kadar okuyanların yüzdesi pek düşükmüş… Edebiyat çevrelerini demogajileriyle şaşırtamayan saray sakinleri, bu defa Orhan Pamuğu hürriyetçi bir mağdur olarak lanseye çalışıyorlar. Güya diaspora ermenilerinin sözcüsü olacaktı… Ermeni cemaatleri gölge etmemesi hususunda yazarı uyarınca, o da iddialarını geri çekti… Bu da batıdaki medyanın hoşuna gitmedi… Romancıyı Nobel uğruna ikiyüzlülük yapmakla suçladılar. Daha doğrusu yazarımızın hem İsa, hem de Musa ile arası iyi değil… Muhammed (S.A.V.) i de pek tanıdığı söylenemez. Olsun ama, o sarayımıza mensup bir prens… İstanbul Aristokrasisini temsil ediyor. Diğer tüm ayrıntılar seneryonun ehemmiyetsiz parçaları…

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Sana göre Mustafa Kemal da haindir.Vay sana inananlara.Nazım Hikmetin vatan hainliğini bir ispat etme imkanın varmı

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*