İstiklâl Marşımız

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!”

 

12 Mart 1921 yılında resmen millî marşımız olan bu kutlu eserin, yeni bir yıldönümündeyiz. Bazı eserler vardır, söylendikçe kıymetlenir. İşte İstiklâl Marşımız da bu eserlerden biridir. İman dolu bir kalpten dökülen satırların, karşılıksız millete hediyesidir.
Mehmed Âkif, İstiklâl Savaşının ruhunu, yazdığı mısralarla tamamlamıştır. Diğer 724 şiiri gerisinde bırakmış ve birinciliği kazanmıştır. O, ödül için değil, hizmet için kalemini, kâğıdını, mürekkebini, iman dolu kalbini birleştirmiştir.
Adnan Menderes ve Mehmed Âkif ayrı kategorilerde imana hizmet etmiş iki kişidir. Çıkar aramadan kalplerin fâtihi olmuşlardır.
Bir yanda şeâr-i İslâmiye Ezân-ı Muhammedî (asm)… Diğer yanda onun mânâsını âleme ilân eden bir manzûme. Hangimiz bu nimetler için şükretmez ki…
Millî maçlarda, olimpiyatlarda bayrağımız göndere çekilirken çalan marşımızı duyunca herkes gururlanır. Bizim gurur kaynağımızdır bunlar…
İstiklâl Marşımız söyleneceği zaman herkes hazır ola geçer. Bütün şehidlerimiz, gazilerimiz, en önemlisi de her söylendiğinde Mehmed Âkif Ersoy aklımıza gelir.
Allah her zaman İstiklâl Marşımızı ve bayrağımızı, İ’lâ-yı Kelimetullah dâvâsına hizmetin bir simgesi olarak dâim kılsın. Güzel ülkemizde her zaman barış içinde söylensin İstiklâl Marşı…
“Rûhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar ki şehâdetleri dinin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder—varsa—taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*