İyi ki geldin ey dost

Ayların sultanı ve bir mânâda barigâh-ı rahmet olan Ramazan-ı Şerif’in, başta Türkiye, âlem-i İslâm ve bütün dünyayı kuşatması ve her şekliyle kaplaması ve bilhassa şu yakıcı ve kavurucu yaz sıcağında gelmesi ve ülkemizde mevcut 20 milyon yüksek tansiyonlu vatandaşlara ilâveten, siyasî efkâr ve kasıtlı veya kasıtsız pompalanan âlem çarşısındaki yüksek tansiyon için, bütün zerratımla iyi ki geldin ey Şehr-i Ramazan diyorum.

Çünkü bütün kurum ve kuruluşların ve 2 bini bulan STK’ların ve 10 bini aşkın vakfın ve 90 bini aşkın derneklerin kısm-ı azamı çeşitli faaliyetler ve isimler adı altında iftar yemekleri vermektedirler. Bu iftar yemeklerinde kırgınlar, dargınlar ve küsler bir araya gelmekte ve selâmlaşmakta ve tokalaşmaktadırlar. Herkes birbirini ağırlamanın ve iltifat etmenin ve barışa, huzura gitmenin yolunu bulmaktadırlar. Artık kavgalarla bir yere varılmayacağını en âmî insan dahi bilmektedir.

Ayrıca Ramazan orucu insan bedeninde büyük inkişaflara vesile olmaktadır. İnsan kendini dinlemenin lezzetine ve şuuruna varmaktadır. Nitekim kâinatın serveri ve her şeyi Efendimiz (asm) “Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız lâf edecek veya kavga edecek olursa ‘Ben oruçluyum!’ desin.” 1 Bir mânâda oruç ailelerin, milletlerin, kavimlerin ve ülkelerin barış simgesidir. Bu yaz sıcağındaki Ramazan gerçek kardeşliği bulmanın ve yaşamanın zamanıdır.

Birçok gaye ve yeni yeni sistemlerin veya yeni açılımların peşinde ve fikriyâtında olan ve buralara ulaşmaya giden herkesin nazarına Hucurât Sûresi 10’ncu âyeti sunuyoruz: “Bütün mü’minler kardeştir.” Bu mânâ, Ramazan-ı şerifte bütün yönleriyle tahakkuk etmektedir. Bu itibarla hâsseten “Ben müslümanım” diyenin, nefisleri ve nefislerin tahrikçilerini kayıt altına alması lâzımdır. Başarının ve gönüllerde yer yapmanın yolu budur. İlâhî paket ve açılım budur. Bununla yaralar sarılır ve çatlatılan muhabbet duvarları tamir olunur. Yoksa tarihî veballerin ve çıkmazların altına girilir. Yani bir mânâda “Müsbet hareket” çıkış yoludur.

Hz. Bediüzzaman’ın, divanı olarak kabul ettiğimiz Lemeât eserinde bir sözü var, çok yerlerde bizi kurtarmıştır: “İslâmiyet selm ve müsâlemettir; dahilde niza ve husûmet istemez.” 1980 öncesi özellikle şark vilâyetlerinde yaptığımız iman ve Kur’ân hizmetinden dolayı 1980 askerî ihtilâlinin ilk günlerinde türlü türlü işkencelere maruz kaldım ve 2. Ordu Askerî Mahkemesinde ağır ithamlarla yargılandım. Askerî mahkemeye hep bu ifadeyi naklettim ve heyetin “Anlamadık bunu açıkla” sözü üzerine de 35 dakikayı içine alan bir açıklama yaparak ithamları reddettim. Neticede 2,5 yıl, devamında Askerî Mahkeme ve Askerî Yargıtay beraatime karar verdi. İnşâallah ömrüm vefa ederse, zaman seylinde bununla ilgili bir kitap yazmayı düşünüyorum.

Anlatmak istediğim; bir çok cengâverin ve fikir bazında Türkiye’de hizmet edenlerin hakem hüviyetinde ve barış neferleri olarak, kaynatılmaya çalışılan her türlü fitnenin durdurulması için bu sözü hayata geçirmeleri lâzımdır. Yine Bediüzzaman bu mânâda 22. Mektub’unda der ki: “Evet tevhid-i imani elbette tevhid-i kulubu ister. Vahdet-i itikad dahi vahdet-i içtimâiyeyi iktiza eder.” Yaşamayanlar neyi yaşatacaklar? Yaşamak lâzım..

Maddî ilâçlar gibi, bu sözler de mânevî ilâçlardır, gönüllere ve akıllara zerk edilmesi vatanî bir borçtur. Ömrümüz böyle geçti ve geçenlere ne mutlu. Fakat kaderin cilvesi.. Buna rağmen gadre uğradık, darbeler gördük, işkencelere maruz kaldık. Şükürler olsun kimseden intikam almak gibi bir niyetimiz olmadı. Meşrû zeminler başta sandıklar olmak üzere konferanslar, seminerler ve sohbetler yeter ve artar. Başka yol yoktur…

“Vatanperverim, vatanseverim” diyen her kişinin, tahrikkâr medyaya ve onların yanlış fikir babalarına kapılmadan, maziden gelen kopmaz ve koparılmaz İlâhî iplere sarılarak ve herkesi bu aziz ve mübarek Ramazan’da kucaklayarak halletmeyeceğimiz hiçbir mesele yoktur. Mazimiz de böyleydi, istikbalimiz de böyle olacaktır. Onun için hoş geldin Ramazan.

Dipnot:

1- Müslim, Sıyam 164, (1161).

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*