İzmir’in saatçi Ahmet Ağabeyi

Hatıralar yâd edildikçe unutulmuyor, duygular yeniden tazeleniyor, dostluk ve kardeşlik pekişiyor.

Öyle ümid ediyoruz ki sizlerin de bu nevi çok hatıralarınız vardır. Sevdiklerimizle bir araya geldiğimizde anlata anlata bitiremediğimiz anılarımızdan birini burada paylaşalım. Bornova’dan Ömer Öcalan Ağabey, bu hatıralık yazının yazarı ki şöyle ifade eder:

“Hisarönü Camii’nin civarından ne zaman geçsem rahmetli Ahmet Ağabeyin hatıralarını düşünürüm. Bu defasında oradan geçerken rahmetlinin eski komşusu Hacı Şerif Ali’ye Yeni Asya’yı tanıtım ziyaretimde konu açılsın diye sordum:

– Saatçi Ahmet Ağabeyi tanır mıydınız?

– Nasıl tanımam kardeşim? Gayet iyi bir insandı, esnaflığı, komşuluğu, dostluğu ile nümune bir insandı ki hâlâ şu çarşıda onun yerini dolduracak bir insan yok!

Rahmetli Ahmet Ağabey ile benim de ilginç bir hatıram var. İzninizle paylaşayım.

Hemen her ziyaretimde Risale okumayı tatlı ısrarıyla teşvik eden Ahmet Ağabey’den sabah namazına uyandırması niyetiyle bir çalar saat almıştım. O yine vazifesini yaptı:

– Kardeşim! Her gün Risale-i Nur’u düzenli okumaya çalış ki kalbini uyandırsın, bu saat de yardımcı olsun.

Tebliğdeki inceliğe dikkatinizi çekerim. İman hakikatleri ne kadar çok okunur, takviye edilirse, ruhun cesede hâkimiyeti de o oranda galib olur, vazifeler rahatla yerine getirilir.

Önceleri dediğini yapıyor ve namaza rahat kalkıyordum. Ama birgün sabah namazı vaktinde çalınca, gözümü açmadan yanı başımdaki saati kapattım, “beş dakika daha uyuyayım, sonra kalkar kılarım”, dedim. Sonrasında uyandım, lâkin güneş doğmuş idi! Ne yalan söyleyeyim o günlerde bu hatayı birkaç sefer yapmıştım.

İşte o günlerden sonra saatin ayarı bozuldu, ileri gitti, geri kaldı ve zili de çalmaz olunca, bozuldu diye dolabın içine kaldırdım.

Aradan tam otuz yıl geçmişti. Bir şeyleri ararken dolapta saati görmemle eski günler hayalimde canlandı. Rahmetliden aldığım bu saati, bir tamirciye götürmeliyim diye içimden derken bir taraftan da saati kurmaya başladım. Saat tik tak sesiyle çalıştı, zili de çaldı. O saat, o gün bugün hâlâ çalışıyor, zili de çalıyor. Bu hatıram ile anladım ki amelden ziyade niyet çok önemli imiş.”

Ömer Ağabeye çok teşekkür ediyoruz. Niyet, fevkalâde mühim bir boyadır. Eşya ve hareketin mahiyetini değiştirir. Niyet, adi bir hareketi ibadete çevirdiği gibi, gösteriş için yapılan ibadeti de adi bir harekete ve günaha değiştirir. İbadeti ikaz etmesi niyetiyle saatin kurulması inşaallah ibadete dâhil olur. Hem, namaz kılanın haram olmayan dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün ömür, ahirete mal olabilir. Böylece fani ömrün, bir yönüyle bakileşmesi mümkün olur.

Evet, niyet bir ruhtur. O ruhun, ruhu da ihlâstır. Niyetteki bu hâsiyete binâen az bir zamanda çok ameller meydana gelir. Az bir ömürde, Cennet bütün lezzeti ve güzellikleriyle kazanılır. Niyet ile, insan daimî şükreden olup, şükür sevabını kazanır.

Eşya ve hadise vesilesiyle zuhur edenlerin bir çok yönüyle nimet olduğunu idrak etmek niyetiyle bakan, değerlendiren ve şükredenlerden olmak duâsıyla.

Bütün sevdiklerimizle beraber Saatçi Ahmet Bozkaya Ağabey’in ruhuna Fatiha okumayı da unutmayalım lütfen.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*