İzmit-Van- Nurs hattı

Aslında Van Mevlidi seyahatimizin heyecanı daha geçen seneden başlamıştı. Çünkü geçen Van Mevlidine giden 4-5 İzmit’li kardeş ve ağabeyler öyle bir anlattılar öyle bir ballandırdılar ki bütün sene bu seneki Van Mevlidi konuşuldu İzmit’te.

4-5 ay evvel, bu tür programların usta düzenleyicisi olan  Rıdvan Ercan Ağabeyimiz aldı eline kalemi kâğıdı “Var mı Van’a gidecek”, diye liste tutmaya başladı. Kendi hesabıma hiç niyetim yokken bu şiddetli tahşidat karşısında ben de listeye dâhil oldum. Biletleri erken aldığımız için de bayağı ucuza almıştık. Yoğun teşvikler sonucunda bir de baktık listemiz 35 kişiyi bulmuş. Cuma namazını havaalanına yakın Kurtköy’de kıldık ve Havaalanına doğru yola çıktık. Birkaç kişinin 4. Veya 5. Gelişi olmasına rağmen çoğunluk ilk defa Van Mevlidine (ben dâhil) iştirak ediyorduk.

Sabiha Gökçen Havaalanına vardığımızda uçağımızın kalkmasına 2-3 saat vardı. Rutin kontrollerden geçtikten sonra, uçağımız nihayet havalandı ve 1 saat 45 dk sonra Van’a ulaşmıştık bile. İnsan gerçekten bu uçakla uçmak işine şaşırıyor ve Üstadın dediği gibi “Nevimizle iftihar ediyoruz.” Yüzlerce ton ağırlığında uçak adeta havaya binip binlerce metre yukarı çıkıp, binlerce kilometre yola kısa zamanda ulaşıyor.

Mevlid günü olan Cumartesi sabahında benim ilk defa rastladığımız bir olay başımıza geldi. Otelin mescidi vardı (!) fakat cemaat yapmaya ve namaz kılmaya pek uygun değildi. Sabah namazına camiye gidelim dedik. Güneşin doğuşundan 1 saat evvel sabah namazı kılınıyor diye söylendiği için, ona göre hazırlık yapmaya başladık. Biz abdest almaya hazırlanırken, bizden önce camiye giden bir arkadaşımız geldi, “ben camiden geliyorum, sabah namazını kıldık” dedi. Meğer orada imsakla beraber sabah ezanı okunuyormuş, sünnet kılındıktan sonra Yasin Sûresi okunuyor, hemen sabah namazının farzı kılınıyormuş. Bu şekilde sabah namazını yine otelde kılmak durumunda kaldık.

Daha sonra biraz istirahat ve sonrasında kahvaltı ve serbest zaman derken, öğle namazı vakti yaklaşmıştı. Ezandan yaklaşık 1 saat evvel cemaat, caminin bahçesine toplanmaya başlayınca biz de otelden çıkıp kalabalığa, kardeşliğe, uhuvvete ve muhabbete karışalım dedik. Çünkü bildiğiniz gibi bu gibi yerlerde “Mevlid bahane uhuvvet ve muhabbet şahane”dir.

İkindiyi yeni yapılan Nurşin Camii’nde kıldık ve İzmitliler olarak 2 minibüs tutarak Van Kalesine çıkmak üzere camiden ayrıldık. Çünkü ziyaret edilecek yerlerimiz fazla olduğu için fazla zaman kaybetmek istemiyorduk.

Van Kalesinde ilk hedefimiz Üstad’ın kaldığı menzil, kayadan düşerken içine indirildiği mağara idi. Orayı kilitli tutuyorlarmış, fakat daha evvel orada görev yapmış olan Nurettin Abut Ağabey yanımızda olduğu için kilitler bize açıldı ve rahatça Üstad’ın kaldığı mekânı gezebildik. Orada ayağı kayıp yüksekten düşerken, o anda “dâvâm” deyip alttaki mağaraya nasıl indiğini kitaptan okurken fazla anlamıyordum. Yerinde görünce, bunun tam bir rahmet ve inayet eseri olabileceğini aynel yakin görmüş oldum.

Otele döndük, namazlar ve yemek faslından sonra bazısı istirahata çekildi bazısı da bir ders yapalım diyerek otelin en üst katındaki kahvaltı salonuna çıktık. Orada yapılan 30-35 dakikalık Hizmet Rehberinde bir ders tam biterken, içeriye organizatörümüz Rıdvan Ercan girdi.

Ders bitip dağılırken, “Arkadaşlar dershaneden geliyorum, orada şöyle bir söz işittim, bunu konuşmamız lâzım” dedi. ‘Biliyorsunuz yarın Nurs’a gideceğiz. Gelen bir habere göre Hizan kırsalında çatışma olmuş, ne yapalım’ diye sormaz mı? Mecburen hemen ‘O zaman bir meşveret yapalım, ondan sonra karar veririz’ dendi. 15 kişi vardı. Nursa gitme konusunda lehte ve aleyhte görüşler konuşuldu. Sonunda oylama yapılarak Nurs’a gidilmesine karar verildi.

Ertesi günde aleyhte görüşleri olanlar da Nurs yolundaydı. Çünkü meşveret kararı gidilme yönündeydi.

Biz iki minibüsle gitme organizesi yaparken bir de baktık ki, 6 minibüs olmuşuz. İzmir ve Bursa’lı arkadaşlarımızla beraber 6 minibüs artık NURS yolundaydık. Yolculuk esnasında bizim minibüs arıza yapmasın mı? Biraz moralimiz bozuldu, ama bunda da bir hayır vardık diyerek sabrettik. Bizim minibüsteki 15 kişi 42’şer 5’er kişi diğer minibüslere dağıtıldı. Biz 4 İzmitli İzmirlilerin aracına yerleştirildik, nihayet Nurs’a vasıl olmuştuk.

Öğle ezanının okunduğunu söylediler. Durduğumuz yerin bir tarafında ‘Bediüzzaman Camii’ diğer tarafında içinde 3 kat Nur Dershanesi olan ‘Bediüzzaman Apartmanı’ vardı. ‘İsteyen camiye isteyen dershaneye gidebilir’ denildi. Bazısı camide namazını kılarken çoğunluk dershaneye çıkmaya başladı. Namazdan sonra ziyaretler başladı. Üstad’ın doğduğu ev, Üstad’ın anne, baba ve Abisi Abdullah’ın mezarları, Üstad’ın camii gibi yerleri ziyaret ettik. Üstad’ın camii üzerine yapılan yeni camide ikindi namazımızı kıldık. Biraz dinlendikten sonra tekrar Van’a dönüş için araçlarımıza geldik.

O gün, bir de Ahtamar/Akdamar Adasını gezelim diye karar vermiştik. Bilindiği gibi burasının da Üstad’ın hayatında önemli bir yeri vardı. Ne demişti o büyük Üstad; “Bu adada on sene kalarak 50 tane talebe yetiştirsem, o talebelerle İslâm’ı bütün dünyaya yayarım” İşte bunun için biz de bu saikle adayı görmeye gidecektik. Sabah ayarlanan aracımız geldiğinde bu gezimize katılmak üzere 13 kişi hazırdık. O akşam geri dönecek olanlar eşyalarını yanlarına almışlardı. Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuktan sonra adaya gidecek motorların bulunduğu iskeleye geldik ve hazır olan bir motora binerek hemen adaya hareket ettik. Bu motor yolculuğu da 20-25 dk sürdü.

Adada, ilk önce senede bir defa ayin yapılan Ermeni kilisesini gezdik. Adada toplam 2-2.5 saat kalarak; kimileri yüzdü kimileri yüksek yerlere çıktı, kimileri de hafif yürüyüşler yaparak bol oksijenli temiz havayı soludular. Adada dikkat çeken şeyler, çok fazla yabanî badem ağaçları, martılar, kargalar ve onların yuvalarında yavruları. Bir ağabeyimiz tepelere çıktığında şimdiye kadar görmediğimiz 4-5 çeşit bitki-çiçek görüp kökleriyle beraber koparmış ‘Bunları İzmit’e götürüp ekeceğim’ diyordu. İnşallah gelene kadar kurumazlar. Ben de göle dizlerime kadar girdim. Sodalı olduğu için çok kaygan ve acımtırak bir tadı vardı. Adada öğle namazlarımızı kılarak uçağa yetişebilmek için tekrar motorla geri döndük.

Bu gezi-ziyaretlerle ilgili birkaç tesbitimi belirtmek istiyorum (Kıyaslamalar genellikle İzmit’e göredir);

* Günlük çarşı yaşantısında pek fark yok.

* İnsanlar bize karşı çok saygılıydılar.

* Hemen herkes Üstad’ı tanıyor.

* Yollar geniş, fakat özellikle yayalar trafik ışıklarına dikkat etmiyor.

* Yeme-içme ucuz, ama diğer ihtiyaç maddeleri ve turistik eşyalar pahalı.

* Hemen herkes bizlere ‘Hocam’ diye hitap ediyordu.

* Doğu ile batı ayrı kültürde oldukları için bu tür toplantılar/buluşmalar hem birbirini tanımak hem de bilgi/kültür alış verişi açısından çok faydalı olmaktadır.

* Bütün bu buluşmaların devamı ülke birliği ve ortak yaşama kültürü açısından fevkalâde önemli olduğu orada toplanan binlerce kişiye karşın hiçbir olayın olmamasıdır.

* Doğu batı birlikteliği için çözüm; Said Nursî ve Risale-i Nurlardadır.

Bu sene gidemeyenleri seneye bekliyoruz. İzmit olarak gelecek seneki hedefimiz;

Bir uçağı doldurmak. İNŞALLAH.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*