İznik’te bir Ramazan günü

İznik, gençliğimizden beri alâkamı celb eden bir yerdir. Özellikle de Osmanlı’yı, Osmanlı tarihini okuduktan sonra; İznik’in Osmanlı tarafından fethi için mücadeleleri ve bu mücadelede onlara hep ayak bağı olan İznik tekfurları, hep dikkatimi çekmiştir. Ve tabii, hep görmek istediğim bir yer olmuştur.

Yirmi beş sene önce, Bursa’ya tayinen geldikten sonra, İznik’e ilk gittiğimde heyecanlanmıştım. Çünkü burası, gerçekten hem Osmanlı’nın, hem de Bizans’ın ehemmiyet verdiği kadar çok güzel bir yermiş. Hani, “gizemli” derler ya, öyle bir yer işte.

Birçok defalar gidip geldiğimiz İznik’e, bu sefer de bir Ramazan günü, bir dostumuzun iftar davetine icabet etmek için ailece geldik. Biraz erken saatte gelip, ikindi namazını Ayasofya Camii’nde kılmayı arzu ettik. Cemaate yetişemesek de, kendimiz cemaat yaparak namazımızı kıldık. Gerçekten de, boynu bükük büyük Ayasofya’yı hatırlattığı için caminin ismi bile, bizim heyecanlanmamıza sebeb oldu. İznik Ayasofya Camii de, büyük ağabeyinin narına yanmış, o da onun kapatıldığı yıllar civarında (aynı ismi taşıyan, başka vilayetlerde de olan Ayasofyalar gibi) ibadete kapatılmış, daha iki sene kadar önce, yeniden ibadete açılmıştır. Bu caminin birçok özelliği var. İçinde Bizans döneminden kalan bazı figür ve resimlerin de olduğu camide, Hristiyan konsülün toplanıp da, birçok nüshası bulunan İncilleri dörde indirdiği yer de, bu camiinin içinde bir köşe.

Oradan İznik sahiline doğru indik. Güzel ve tatlı bir esinti ile beraber, hoş bir havada sahilde biraz gezindik. Günbatımını, yani gurub manzarasını resmettik. Burası da çok güzel bir göl. Türkiye’nin büyük göllerinden olan İznik gölünde, başta yayın olmak üzere, sazan vs. gibi tatlı su balıkları yaşamaktadır. Tabii bu gölde yüzmek isteyenleri ise, çoğu zaman bekleyen sürpriz çok sayıdaki tatlı su yılanlarıdır. Gerçi zehirli değiller ama yine de insan tedirgin oluyor.

Akşam iftardan sonra, akşam namazını, “Ey Allah’ım beni senden ayırma” diye başlayıp, son dörtlüğünde “Eşrefzade senin kemter kulundur” diye biten ilahinin sözlerinin sahibi, Eşrefzade Rumi’nin de kabrinin olduğu, kendi ismini taşıyan camide kıldık. Aslında yirmi beş senedir İznik’e çok gidip geldim de, doğrusu Eşrefzade’nin kabrinin burada olduğunu birkaç sene önce öğrendim.

Yatsı ve teravih namazını, İznik’in alâmet-i farikalarından biri olan Çinili, Yeşil Cami’de kılmak istediğimizi söyleyince, ev sahibimiz tebessüm ederek, “Çok güzel olur. Zaten orada teravih namazı caminin içinde değil, dışarıda kılınıyor” deyince, hem şaşırdık, hem de dikkatimizi çekti. Oraya doğru yönelip giderken, yine İznik’in çok kimse tarafından bilinmeyenlerinden biri olan, Osmanlı’nın efsane vezir sülalesinin ilki olan Çandarlı kara Halil Paşa’nın kabrini de ziyaret ettik.

Hakikaten, ev sahibimizin dediği gibi, Çinili Yeşil Camii’ye gidince manzarayı gördük ve hoşumuza gitti. Değişik bir şey yaşadık. Teravih namazını tarihi Çinili Camiinin bahçesinde kıldık. Namazdan önce İznik’te olduğumuzu haber ettiğimiz, İznik milli eğitim müdürü ve gazetemiz yazarlarından, oradaki hizmetleri deruhte eden Mustafa Öztürkçü’yü de çağırmıştık. Namazdan sonra cami avlusundaki çay bahçesinde çayımızı da içerek, biraz sohbet edip, dostlarımıza veda ederek Bursa’ya döndük elhamdülillah. Bu seneki hoş bir Ramazan gününü de İznik’te yaşamış olarak…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*