Japonlar Risale-i Nur’u kendilerine yakın buluyor

Japonlar Risale-i Nur’u kendilerine yakın buluyor…

Emre Ayhan kimdir?

1981 Erzurum doğumlu. Lisans eğitimimi İnönü Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünde tamamladı. Şu an Nagoya’da (Japonya’nın 3. büyük ve aynı zamanda Türk vatandaşlarımızın en yoğun olarak yaşadığı şehir) bulunan Nagoya Institute of Technology de (Japan) yüksek lisans öğrencisi.

Japonya’ya ilk ne zaman ve hangi sebeple Gittiniz?

3 yıl önce ihtisas için Japonya’ya geldim.

Japonya’da Risale-i Nur hizmetleri tam olarak Hangi tarihte ve kimler tarafından başlatıldı?

Malumunuz Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri daha hayattayken bizzat kendisi 400 merkeze (55’i yurt dışı olmak üzere) Risale-i Nur Külliyatını göndermiştir. Bu merkezlerden birisi de Japonya’dır. Varislerinden merhum Bayram Yüksel ağabeyin Kore harbine iştirakleri vesilesiyle Bediüzzaman hazretleri altı eserini, Eski Said döneminde İstanbul’dan arkadaşı olan Japon başkumandanına hediye olarak gönderir. Fakat bu zat (intihar ederek) öldüğü için, eserler kendisine ulaşmaz. Bayram ağabey de eserleri Kazan Türklerinin vücuda getirdikleri caminin külliyesine teslim eder. Yani diyebiliriz ki, Japonya hizmetleri bizzat Üstad Bediüzzaman Said Nursî hazretleri tarafından 1951 yılında merhum Bayram Yüksel Ağabey vasıtasıyla başlatılmıştır.

Japonların Risale-i Nur’a ilgisi nasıl?

Amerika ve Japonya gibi ülkelerde insanlara ulaşmak, boş vakitlerini bulmak hakikaten zor oluyor. Bir Japonla arkadaş olup samimi olmadan kendisine bir kitap vermeniz uygun bir yaklaşım değil. Türkiye’de nasıl Risale-i Nurları ilk defa eline alan bir kişi anlamakta bazı zorluklar yaşıyorsa, Japonya’da da bu durum aynı. Ama beraber okuyup müzakere edince hayret ve hayranlıklarını ifade ediyorlar. İslâmiyeti anlamakta Risale-i Nur metodunun Japonlar için son derece muvafık olduğunu belirtiyorlar.

Kültür farklılıkları muhakkak olacaktır ama Japon Müslümanlar ile yöremiz Müslümanları arasında açıkça görülebilen fark var mıdır?

Japonlar bir Müslüman’ın, vasıflarının da Müslüman olmasını bekliyorlar. Namazsız, oruçsuz, içki içen, yalan söyleyen Müslüman görünce ikilemde kalıyorlar. Japonlar şuurlu bir şekilde İslâmiyeti kabul ettiklerinde sıkı sıkıya yapışıyor ve vecibeleri hassasiyetle yerine getiriyorlar.

Hep merak etmişimdir, bedenen ‘cüce’ olan Japon halkını çalışma alanında yüceleştiren sır sizce nedir?

Her millette vatanı ve milleti uğruna gayret eden, fedakârlıkta bulunan fertler olsa da bunların sayısı sınırlıdır. Japonya’ya baktığınızda ise, bunun halkın geneline yayıldığını görürsünüz. Yere çöp atmazlar, sigara izmaritlerini bile yanlarında taşıdıkları kül tablalarına koyarlar. İsraftan kaçarlar; bir pirinç tanesinin bile israf edilmesinin Allah’ı kızdıracağını çocuklarına öğretirler.

İlkokuldan itibaren çocuklarına milli şuuru aşılarlar. Biz çocuklarımıza dünyada eşi olmayan Çanakkale’yi anlatmayı ihmal ederiz ama Japonlar çocuklarına Hiroşima ve Nagazaki’yi anlatmayı ihmal etmezler.

Kısacası İslâmiyet’in sosyal hayata bakan yönlerini (temizlik, yalan söylememek, ticarette sadakat, iktisat, ebeveyne saygı, adab-ı muaşerete hassasiyet) tatbik ettikleri için maddeten de terakki etmişler. Bediüzzaman Hazretleri de, ‘fen ve medeniyeti alma’ noktasında bu milleti örnek almamızı tavsiye ediyor.

Şu an Japonya’da Risâle-i Nur hizmetler nasıl?

Japonya’daki hizmetlerimizi şöyle özetlersek;

Japonlarla, Japonca ders

Türklerle, Türkçe ders

Sair ülkelerden olan Müslümanlarla İngilizce ders

Kur’ân-ı Kerim ve tecvid öğretimi

Risâle-i Nurlar’ın Japonca’ya tercümesi

Camilerde çocuklarla ders

Cemaatten arkadaşlarımızın vücuda getirdiği Helâl Market’in üst katında bayanların çalışmaları

Ev ve iş yeri dersleri

Tokyo Camii’ne gelen Japonlarla âlâkadar olma Japonya’da eğitimlerini sürdürmek isteyenlere nasıl bir tavsiyede bulunursunuz?

Bütün Müslümanlar özellikle yurtdışında yaşayanlar İslâm’ı temsil ettikleri için, her hallerine dikkat etmeleri gerekiyor. Allah korusun bizim bazı kusurlarımız İslâm’a hamledilebilir. Ayrıca İslâmiyeti bizim vesilemizle öğrenen insanlar, biz ne kadar biliyor ve yaşıyorsak, onlar da aynı şekilde devam ediyor. Bu noktadan yurtdışında neresi olursa olsun İslamî bilgilerimizi (Kur’ân-ı Kerim, fıkıh, hadis vs.) pekiştirerek gitmek lazım.

Bir memlekette tebliğ ve irşada bulunmak isteyen kişi o memleketi ve oranın insanlarını sevebilmesi gerekir. Japonya’da Türkiye ve Avrupa’dan çok farklı bir kültüre sahip. Gelmeden önce Japonya hakkında malûmat edinerek gelmelerini tavsiye ederim.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Osmanlı, son dönemlerinde bile Uzak Doğuya lakayt kalmamış, Japonya’ya ve Filipinler’e heyetler göndermiştir. Malûmunuz Abdulhamid Han Japonya’ya 650 kişiden müteşekkil Ertuğrul fırkateynini göndermiş. Bu fırkateyn Japonya’da üç ay kaldıktan sonra geri dönüşte batmıştır. Bugün Japonya’da 500’den fazla şehidimiz medfun bulunmaktadır.

Japonya’da hemen her İslâm ülkesinden Müslüman öğrenciler var. Burası doğunun Amerikası gibi. Fakat Türkiye’den çok az öğrenci var. Eğitim gibi vesileleri kullanarak buradaki insanlara da İslâm nurunu ulaştırmak vazife miz diye düşünüyorum. Mehmet Akif’in ifadesiyle; “Müslümanlık sanırım parlayacaktır orada sade, Osmanlıların gayreti lazım arada.”

Teşekkürler…

Ben de teşekkür ederim.

Ishikawa San nasıl Nasreddin oldu?

-Risâle-i Nurlar sayesinde İslamiyet ile şereflenen kişiler var mı? Bahseder misiniz?

Evet, Müslüman olan Japonlar var. Meselâ Ishikawa San’ı (san-Japonca bey demek) anlatayım.

2 sene kadar önce İslâmiyeti araştırmak üzere Nagoya Camiine gider ve Suriyeli Muhammed ağabeyimizle tanışır. Muhammed ağabey de kendisini bizimle tanıştırdı. Ishikawa San üç hafta sohbetlerimize devam ettikten sonra dördüncü hafta İslâmiyetle şereflendi ve Nasreddin ismini aldı. Nasreddin Hoca’nın Japonca’ya tercüme edilmiş fıkraları var. Kendisi de bu fıkralar vesilesiyle Nasreddin Hoca’ya muhabbet beslemiş. Farklı isimler de tavsiye ettiysek de Nasreddin ismini almak istedi.

Nasreddin ağabey Müslüman olduktan sekiz ay sonra hacca da gitti. Geçen sene Kadir gecesinden bir gün önce de eşi Müslüman oldu. Yaklaşık bir sene önce Hoca Nasreddin isimli içkisiz bir restoran açtı. Japonya da içkisiz restoran bulmak imkânsızdır (sair Müslümanların restoranları dâhil). Bu Ramazanda da Ramazan ayı vesilesiyle gündüzleri restoranını açmadı.

Nasreddin ağabey misalinde olduğu gibi, Japonlar şuurlu bir şekilde İslaâmiyeti kabul ettiklerinde sıkı sıkıya yapışıyorlar ve vecibeleri hassasiyetle yerine getiriyorlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*